Titanik'te ölmediği için Japonların nefret ettiği adam: Masabumi Hosono
Tarihin belki de en trajik kazalarından biri hiç kuşkusuz Titanik'in buz dağına çarpmasıyla gerçekleşmişti. 10 Nisan 1912 tarihinde İngiltere'nin Southampton şehrinden hareket eden ve o güne kadarki en büyük buharlı yolcu gemisi, yalnızca 5 gün süren yolculuğu sonrasında 15 Nisan 1915 yılında Atlantik Okyanusu'nun soğuk sularına gömülmüştü. Bu elim kazada, 2224 yolcudan 1514'ü ölmüş, 710 yolcu sağ olarak kurtarılmıştı. Sağ kurtulanlardan biri de Japon bir yolcu olan Masabumi Hosono'ydu. Ancak Hosono'nun hayatının geri kalanı pek de beklediği gibi ilerlemedi. Japon halkı tarafından nefretle karşılanan Hosono'nun trajik hikayesini sizler için yazdık.
Giriş Tarihi: 15.11.2023
07:00
Güncelleme Tarihi: 19.11.2023
10:24
🔹 10 Nisan 1912'de limandan ayrılan Titanik yolcu gemisi, büyük bir şatafatla Atlantik Okyanusu'na uğurlanmıştı. Dönemin en zengin ailelerinden birkaçının birinci mevki yolcusu olduğu, Avrupa ve Amerika'da büyük bir ilgi duyulan bu gemiye binmek hiç yoksa bile önemli bir statü göstergesiydi. Üstelik tarihe geçen en büyük buharlı yolcu gemis iyle yeni bir dünya olan Amerika 'ya gitmek oldukça heyecan verici bir deneyimdi.
🔹 Titanik limandan ayrıldığından beri üzerinden 4 gün geçmiş ve gemi Atlantik Okyanusu 'nda yolculuğunu tam gaz sürdürmekteydi.
🔹 14 Nisan 1912 saat 23.39'da Frederic Fleet , gözcü olarak geminin önünde belirsiz bir şekilde gördüğü dev bir buzdağ ını fark etti. Panikle çanı üç kez çaldı ve hemen köprüye telefon etti. Telefona yanıt veren subaya, Fleet, soluksuz bir şekilde, "Tam önümüzde dev bir buzdağı var! " diye bağırdı.
🔹 Titanik'in batışının ilk anları bu andan itibaren cereyan edecekti.Gemide çanlar çalmakta, mürettebat tüm yolcuları uykularından seri şekilde uyandırmak için kamaralara inip koşuşturmaktaydı. Titanik adeta bir kaos yerine dönmüş, tüm yolcular nefesini tutarak dakikalar içerisinde çarpacaklarını bildikleri buz dağına bakıyorlardı.
TİTANİK'İ SON ANDA KAÇIRAN YERYÜZÜNÜN EN TALİHLİ ADAMI
Filikalar birer birer okyanusa indiriliyor
🔹 Titanik, 14 Nisan'ı 15 Nisan'a bağlarken buz dağına çarpmış ve gemi hızla su almaya başlamıştı. Titanik'te herkese yetecek kadar filika bulunmamaktaydı. Bu sebeple, müretttebat 'Önce kadınlar ve çocuklar!' diye bağırmakta ve filikaya önce onları almaktaydı.
🔹Titanik'in yarısı dakikalar içinde okyanusa gömüldü, filikalara binmek için tüm yolcular can havliyle bekliyordu. Gemide toplam 2224 kişi bulunmasına karşın Titanik'te yalnızca 1178 kişinin binebileceği 22 filika bulunmaktaydı. Filikalar tek tek suya indirilirken Masabumi Hosono , o an şunları düşündüğünü not etmişti:
"Havaya durmaksızın işaret fişekleri atılıyordu. Korkunç mavi ışıklar ve sesler tek kelimeyle dehşet vericiydi. içimdeki mutlak dehşet ve ıssızlık hissini hiçbir şekilde yok edemiyordum."
🔹 Masabumi Hosono, ilk başlarda kendisini ölüme hazırlamış bir şekilde gemide beklerken aklına karısının ve çocuklarının geldiğini günlüğüne not etmişti. Şöyle demişti: "Bir Japon olarak utanç verici bir şey bırakmadan kendimi ölüme telaşsız bir şekilde hazırlamaya çalıştım."
🔹 Ancak süreç, Masabumi Hosono için bu şekilde ilerlemedi. Karısı ve çocuklarını bir daha göremeyecek olma duygusu ona, onulmaz bir acı veriyordu. Bir şekilde içimdeki mutlak korku ve korkunç yalnızlık hissini hiçbir şekilde ortadan kaldıramıyordum, diye yazmıştı günlüğüne. Titanik batarken tüm bu duygu ve düşünce kaosu arasında, belki de hayatta kalmak için son bir şans ayağına gelmişti. Yalnızca karar vermesi gerekiyordu.
"İki kişilik daha yer var"
🔹 Titanik'ten okyanusa 13 numaralı filikayı indiren subay "2 kişilik daha yer var!" diye bağırıyordu. Subayın bu çağrısını duyan bir adam Hosono'nun önünden filikaya doğru atlamıştı. Artık geriye dönülemez bir anda olduğunun farkında olan ve bir şekilde bu son şansı kullanmak isteyen Hosono da adamın peşinden filikaya atlayarak Titanik'ten ayrılıp filikayla okyanusa inmişti.
🔹 Okyanusa indikten sonra Titanik'in suya batışını gören Hosono, o anları şöyle aktarmıştı: "Gemi battıktan sonra suda boğulanların korkunç çığlıkları duyuldu. Cankurtaran sandalımız da hıçkıran, ağlayan çocuklarla ve kocalarının, babalarının güvenliğinden endişe duyan kadınlarla doluydu. 'Ve ben de onlar kadar depresyonda ve perişandım, uzun vadede kendime ne olacağını bilmiyordum."