Toptaşı Bimarhanesi'nden cezaevine
Üçüncü Murat'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Valide Atik Külliyesi içerisinde yer alan şifahane, tarih boyunca pek çok farklı işlevde kullanıldı. Yoksullara yardım amacıyla kurulan şifahane, kimi zaman en derin ıstırapların çekildiği bir mekan, kimi zaman ise bir eğitim yuvası haline geldi. Toptaşı akıl hastanesi ve cezaevi olarak uzun yıllar hizmet veren bu kurumda hangi ünlü isimler kaldı? Cezaevi ne zaman kapandı? İşte tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası sizlerle...
Giriş Tarihi: 06.02.2020
16:35
Güncelleme Tarihi: 06.02.2020
17:04
Tarih boyunca farklı işlevlerde kullanılan yapı
Dârülhadis, dârülkurrâ, imaret (aşhane, tabhâne, kervansaray) ve dârüşşifâ, külliyenin yekpâre bir yapı adasını oluşturan bölümleridir. Külliye bünyesinde yer alan darüşşifa ile imaret bölümü tarih boyunca pek çok kuruma ev sahipliği yaptı.
Külliye içerisindeki söz konusu bölümler XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren asıl fonksiyonlarının dışında birtakım yeni faaliyetlere tahsis edilmişlerdir; imaret ile dârüşşifâ sırasıyla 1807- 1865'te Nizam-ı Cedid ve Asakir-i Nizamiyye Kışlası, 1865-1873 İstanbul'daki kolera salgınında hastane, 1873-1925 bimarhanne yani akıl hastalıkları hastanesi, 1927- 1935 cüzzam hastanesi, 1935- 1940 Tekel Tütün Deposu, 1940-1977 Toptaşı Cezaevi, 1977-1999 Üsküdar İmam Hatip Lisesi, 2003-2008 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 2014'ten beri de Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi olarak kullanılıyor.
Farsça," hastane, akıl hastanesi" anlamında kullanılan Bimarhane, Hastalara şifa, yoksullara yardım amacıyla kurulan Atik Valide Külliyesi bünyesinde de hizmet verdi.
Necip Fazıl Cinnet Mustatili: Yılanlı Kuyu'dan isimli kitabında yapıyı şu şekilde tanımlar: "Burası evvelce tımarhaneymiş… Peşinden hapishane olmuş… Düşünün tımarhane üstüne hapishane… Sahiden havası o kadar ağır, duvarları sünger gibi "ah u zar" içmiş bir kasvet ocağı."
Necip Fazıl'ın "kasvet ocağı" olarak tarif ettiği bimarhanenin tarihi de oldukça ilginç. Osmanlı devletinin 19. yüzyılda en önemli bimarhanesi, Süleymaniye Cami'nin de içinde bulunduğu külliyede yer alıyordu. Süleymaniye Bimarhanesi, özellikle 1842 yılından itibaren kademeli olarak bir değişim sürecine girdi. Bu tarihten itibaren Süleymaniye Bimarhanesi, yalnızca akıl hastalarına (kadın ve erkek olmak üzere iki kısma ayrılan) tahsis edildi. 1873 yılında hastalar arasında ölüme neden olan bulaşıcı bir hastalık gerekçe gösterilerek Toptaşı Bimarhanesi'ne taşındı. Hastalar gece yarısı kayıklarla Üsküdar'daki mekâna gizlice taşınmıştı. 1924 yılı ekim ayından itibaren de bu defa hastane, tüm hastalar ve personeliyle birlikte Bakırköy'e naklolundu.
Neyzen Tevfik Toptaşı bimarhanesinde
Toptaşı Bimarhanesi'nin ünlü hastaları da vardı. Neyzen Tevfik bunlardan biridir. 1927 yılında sara nöbetleri ve alkol sebebiyle sıkça Toptaşı'nda yatar.
Toptaşı Bimarhanesinin başhekimi Mazhar Osman, Neyzen Fikret'in yakın arkadaşıdır. Dr. Şahap Erkoç'un Mazhar Osman ve Dönemi isimli eserinde yer verdiğine göre Mazhar Osman'ın sıkı takipçilerinden olan edebiyatçılar, Mazhar Osman'dan önceki doktorları işe yaramaz olarak görse bile bunun Mazhar Hocayla değişmeye başladığını iddia etmektedirler. Hatta öyle ki Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem (Bolayır), yakın dostu, büyük şair ve doktor düşmanı Neyzen Tevfik'i Mazhar Osman'a muayene olmaya ikna ettiğini belirtmektedir. Bunun sonucunda Tevfik Fikret de Toptaşı bimarhanesinin sakinlerinden biri oldu. Bimarhane şairin şiirlerine de yansıdı:
Neyzen Tevfik'in şiirlerinde Toptaşı bimarhanesi
"Bir buluttum yıldırım oldum da düştüm payine Meclis-i yaranda çaktım, Toptaşı'nda gürledim!"
"Başı yoktur sonu yoldur şu kitab-ı dehrin, Ortasından elimizde iki üç yaprak var. Bir beladır çekeriz küfr ile din gayretine, Akıl idrak edemez hangi cihette hak var! Toptaşı Tımarhanesi"