Türk okçularının başarılarının sırrı
"Yâ hakk!" nidasıyla bir solukta atılır ok. Atılmadan evvel de usulü gereği kemankeş ustasının "kemankeş sırrı" kulağa fısıldanır. Kemankeşlik, cesaretin Allah'a tevekkülüyle buluştuğu sanattır. Sanatın ince nüanslarda zenginleştiği kültürümüzde, okçuluğun zarif yüzüğü de dikkat çekecek nitelikte. Okçulukta, ok ve yay dışında, kullanımı kolaylaştırmak ve güvenliği artırmak için kullanılan yardımcı araçlardan zihgir, aynı zamanda değerli taşlarla süslenen bir takı olarak önemli donatılar arasında günümüze kadar geldi.
Giriş Tarihi: 19.11.2018
19:38
Güncelleme Tarihi: 19.11.2018
19:56
OKÇULUĞU ESTETİK KILAN ARAÇ
Zihgir veya zingir , ok atışı sırasında parmak boğumunu yaralanmalardan korumak amacıyla sağ elin başparmağına takılan atış yüzüğüdür. Diğer adları, Osmanlıca zingir , zehgir veya şast olan yüzük, Arap kaynaklarında küştiban , İran kaynaklarında yüksük anlamına gelen engüştvane olarak da bilinir.
Şast, Farsça'da 60 anlamına gelmektedir ve yüzük adını buradan alır. Zihgir (şast), ok atarken işaret parmağının ilk boğumu, başparmak tırnağı üzerine konulur; parmakların bu şekli eski Arap parmak hesabında 60 sayısının karşılığıdır. Zihgir, yayın kirişine takılarak kirişin kolay çekilmesini sağlar ve parmak dibini yaralanmalardan korur.
Türk, Moğol, Kore, Pers, Bizans okçuluk geleneklerinde birbirinden kolay ayırt edilemeyecek kadar benzer yapıda zihgirler görülür. Yine de zihgirin yapısal özellikleri, kültüre ve muhtemelen atış tekniğine göre değişiklikler gösterir.
OKÇULUĞUN AŞILMAYAN REKORU
Osmanlı kemankeşlik sporu yüzyıllardır adını çok bilmediğimiz büyük kemankeşlerin çıkmasını sağlamıştı. Bu sporcuların kimilerinin menzil atışları 1275 gez (800-850 metre) mesafeler ile kırılması güç rekorlara imza atmışlardı.
Osmanlıda kemankeş olmak isteyene üstadı, ok ve yayı teslim ederken kulağına da 'Kemankeş Sırrı 'nı fısıldardı. Okçular dışında kimseye fısıldanmayan bu sır, Osmanlı'yla birlikte yaşadı. Osmanlı ifna olunca sır da ifşa oldu. O sır Enfal Suresi'nin 17'nci ayetiydi: "Attığın zaman onu sen atmadın. Allah attı."
Tozkoparan İskender, okçuluk tarihimizin en büyük kemankeşi sayılır. İmparatorluğun çeşitli illerinde 10 ayrı rekor kırmış ve bunların hiçbiri daha sonra aşılamamıştı. En uzun rekorunu, gündoğusu havasıyla atılan Arkurı menzilinde 1281,5 gezle kırmıştı. Bu 846 metrelik uzaklık bir dünya rekorudur.
RÜTBEYE İŞARET EDEN AKSESUAR
Osmanlı kemankeşleri şans getirdiğine inanarak zihgîrlerini devamlı başparmaklarına takılı vaziyette taşırlardı. Bazı padişah portrelerinde de zihgîrin başparmağa takılı görünmesi bu geleneğin parçası olabileceği gibi, bu okçuluk aksesuarının cengâverliğin görsel bir simgesi olmasıyla da ilişkilendirilebilir. Babürşahlar Devleti'nde zihgîrin kuşağa bağlı bir ipin ucunda, "askerî elite mensubiyet"in bir göstergesi olarak taşınan aksesuara dönüşmesi, hatta Çin'de askerî elit dışında mesela zengin tüccarlar tarafından bir statü sembolü olarak takılması, Osmanlı'da da böyle bir sembolizm olabileceğini akıllara getirir.
OKÇULUKTA KULLANILAN ARAÇLAR
Okçuluğun temel araçları ok ev yay olsa da çok çeşitli araçlar da kullanılır. Bu alandaki başarılar sürekli idman ve ileri atış disiplinine olduğu kadar kullanılan ok ve yayların üstün kalitesiyle de alakalı. Yay ve okların yapımında kullanım amacına en uygun biçem ve kalitede mükemmellik en temel iki unsur.
Çile adı verilen yay kirişi özel yapım ve uygulamalarından geçer. Yayların yapımında uzunluk, bileşenler ve ağırlık son derece önemli değişkenlerdir. Ok gövdesinin yapımında okçu ustaları tarafından özel tezgahlar kullanılır. Okun baş tarafında bulunan 'gez', biçimi laleyi andıran, çileye takılacak olan çentiktir.
Okçulukta kullanılan yardımcı araçlar da vardır. Bunlar, kabza sargısı (muşamba), yayın kabzasını atıcının eline uyacak ölçülere getirmek için kullanılan sargıdır. Kement, yayı kurmaya yani çilesini takmaya yarayan bir çeşit kayıştır. Bilek siperi, kabza tutan sol el bileğine bağlanan oku kabzaya kadar çekmeye yarayan bir araçtır. Ok ve yay çantaları, uzun zaman kullanılmayacak olan yaylar yay kesesinde saklanır. Bu yay keseleri, Tirkeş, sadak, gedeleç gibi adlarla bilinirler.
PEK ÇOK PADİŞAHIN MESLEĞİ
Sultan Orhan ve torunu Yıldırım Beyazıt'tan hatta Osmanlı'nın kuruluşundan başlayarak, Fatih Sultan Mehmet, İkinci Beyazıt, avcı olan Dördüncü Mehmet'e kadar pek çok padişah okçuluk mesleğinin ilerlemesi için çalıştı.
Dördüncü Murat ve Üçüncü Selim de birer kemankeş (ok ustası) olarak okçuluğa önem veren padişahlar arasında yer aldılar. Sultan İkinci Mahmut iyi bir yay çekicisi ve ok atıcısı olarak devrindeki kemankeşlerin önde gelenlerindendir. Sultan eski atış yerlerini tekrar ortaya çıkarmış, ayak taşlarını tespit ettirmiş, yarışlarda bulunmuş, okçu yiğitler ile ok meydanlarında dolaşmış, eski okçuların adlarının kaybolmamasını sağlamış, yarışlarda ödüller koymuş ve en önemlisi bir okçuluk mektebi açmıştır.