Yıldırım Bayezid düşmanın ortasındaki askerlerini nasıl ziyaret etti?
Avrupalılar, hemen her milletten şövalyenin toplanıp oluşturdukları Haçlı ordusu ile Osmanlı'yı Anadolu'dan atma planı yapmışlardı. Bu planın bir sonraki aşaması ise ataları gibi Kudüs'ü tekrar işgal etmekti. Kendilerinden o kadar emindiler ki "Gök yıkılsa mızraklarımızla tutarız" diyorlardı. Fakat Yıldırım Bayezid, çok kısa bir sürede, gidilmesi imkânsız gibi görülen Niğbolu önlerine gitti. Hatta burada düşman ortasındaki askerleriyle görüştü. Haçlıları hezimete uğratan Yıldırım Bayezid, savaşı nasıl kazandı?
Giriş Tarihi: 25.09.2019
15:23
Güncelleme Tarihi: 25.09.2023
12:31
🔸1396'da Haçlı ordusu "Türkleri geldikleri yere geri göndermek üzere" hem karadan hem de denizden yola çıktı. Yapılan plana göre kara ordusu Balkanları Türklerden temizleyerek ilerleyecek ve İstanbul'u muhasaradan kurtaracak, donanma ise önce Boğazları tutup Osmanlıların Anadolu'daki kuvvetlerinin Rumeli'ye geçirmelerine engel olacaktı. Yine Tuna üzerinde sevk edilecek bir başka donanma ordunun yiyecek maddelerinin taşıyacak ve gerektiğinde orduya yardım edecekti.
🔸Tarihte Niğbolu Haçlıları ismiyle anılan bu Haçlı ordusunda Macar, Fransız, Alman, İngiliz, Belçikalı, İtalya, Hollandalı, Avusturyalı, Eflaklı, Rodoslu, İskoç, Leh ve Çekler başta olmak üzere Avrupa'nın hemen her milletinden şövalye ve asiller vardı.
Yıldırım Bayezid'in Avrupa'yı korkutan İstanbul kuşatmaları
🔸 Haçlı ordusunda Macar Kralı Sigismund, Fransa Kralı II. Jean'ın torunu ve başta Burgonya Dukası Philppe de Hardi'nin oğlu Nevers Kontu Jean Sans Peur başta olmak üzere birçok asilzade ve şövalye de bulunuyordu.
🔸 10 bin kişilik Fransız birliğinin yaklaşık onda biri ülkenin sayılı asilzadelerinden oluşuyordu. Avrupalılar, Haçlı seferlerindeki günleri hatırlamışlardı. Bazı tarihçiler tarafından "Son Haçlı Seferi" olarak da adlandırılan Niğbolu Haçlıları, üç asır önceki Kudüs'ü işgal eden atalarının hayalleriyle yola çıkmışlardı. Türkleri Rumeli'den attıktan sonra Kudüs'e gidip 'Kutsal Topraklar'ını kurtaracaklardı.
🔸 Osmanlı topraklarına giren Haçlılar, iki koldan ilerledi. Kral Sigismund, Sırbistan'dan hareket ederek Tuna'yı geçip, yolu üzerindeki Vidin, Orsava ve Rahova gibi kaleleri aldı ve Büyük Niğbolu Kalesi önüne geldi. Yeniden Eflak tahtını ele geçiren Mircia idaresinde, Eflak yolunu takip ederek ilerleyen Romenler ile birleşik Fransız-Alman kuvvetleri de Niğbolu'ya ulaşıp kalenin muhasarasına katıldılar.
🔸 Niğbolu komutanı Doğan Bey, teslim teklifini reddedip kaleyi savunmak için tertibat aldı. Niğbolu Kalesi son derece müstahkem bir mevkiiydi. Haçlılar bir hafta boyunca kaleyi muhasara ettiler. "Türkler ister gelsin ister gelmesin, önümüzdeki yaz Suriye'deyiz. Beyrut, Yafa ve diğer şehirleri Müslümanlardan kurtarıp, Kudüs'ü ve Hristiyanlığın bütün mukaddes şehirlerini fethedeceğiz" diyorlardı.
🔸 Bu sırada İstanbul, İstanbul kuşatmasıyla uğraşan Yıldırım Bayezid, Haçlı ordusunun hududu geçtiğini duyar duymaz kuvvetlerini Edirne'de toplayıp düşmanın üzerine yürüdü. Sultan, lakabına uygun bir şekilde yıldırım gibi hareket ederek Niğbolu'ya 6 saatlik bir mesafeye kadar geldi. Osmanlı öncüleri, sultanın kalenin büyük bir düşman ordusu tarafından sarıldığı haberini getirdiler.
🔸 Yıldırım Bâyezid, Niğbolu'nun düşman eline geçip geçmeyeceğini merak ediyordu. Kale komutanı Doğan Bey, son derece iyi bir askerdi ancak bu kadar kalabalık bir orduya karşı dayanamayıp, teslim olabilirdi. Niğbolu'yla haberleşme imkânı bulunamamıştı. Kaleye, Osmanlı ordusunun geldiğinin bildirilmesi için bir haberci gönderilmesi gerekiyordu. Fakat düşman kuvvetleri arasından sıyrılıp, Niğbolu'ya ulaşmak imkânsız gibiydi.
Yıldırım Bayezid tarafından kurulan ilk Osmanlı hastanesi
🔸 Bir süre düşünen Yıldırım bir çare düşündü. Çıkar yol bulamayınca bizzat kendisi gitmeye karar verdi . Devlet ileri gelenleri böyle bir çılgınca işe razı olmayıp, padişaha engel olmamaları için devlet adamlarına haber vermedi. Çadırından çıkarak, gizlice atına bindi ve birkaç adamıyla birlikte kaleye doğru yola çıktı. Gece karanlığında ilerleyerek, kendini belli etmeden düşman hatlarından geçerek kale surlarının önüne varan Yıldırım, "Bire Doğan!... Bire Doğan!..." diye bağırdı.
🔸 Surların üzerinde endişeli gözlerle düşmanın hareketlerini izlemeye çalışan Niğbolu Kalesi komutanı Doğan Bey, duyduğu sese şaşırmıştı. Düşman ordusu tarafından dört bir taraftan kuşatılmışken, hükümdarın burada işi neydi. Doğan Bey, ne olduğunu anlamaya çalışırken o sesi yine duydu: "Bire Doğan!... Bire Doğan!...". Bu sefer duyduğu sesin hayal olmadığını anlayan Doğan Bey sevinçle surlardan aşağıya baktı. Gecenin karanlığı içerisinde atının üzerinde Yıldırım Bâyezid duruyordu. Şaşkın bir şekilde cevap verdi: "Emret saadetlü sultanım."
🔸 Bâyezid muhatabını bulmanın rahatlığıyla sordu: "Bire Doğan!... Hâlin nicedir?" Hâlâ karşısında sultanın olduğuna inanamayan kale komutanı "Düşmanın bir hafta önce gelerek, Niğbolu'yu dört bir taraftan kuşattığını ancak yardım geleceğine emin oldukları için dayandıklarını, surların sağlam, erzağın bol olduğunu" söyledi. Bunun üzerine Yıldırım, "Hele dayanın. İşte biz de vardık" dedi ve gecenin karanlığı içerisinde gözden kayboldu.