Yıldız Albümleri’nden fotoğraflarla Abdülhamid’in hizmetleri
Üç kıtaya hükmeden büyük bir imparatorluğun en zor dönemlerinin mirasını omuzlarına alan bir hükümdardı, Abdülhamid. Devlet-i Aliyye'nin 34'üncü padişahı ve İslâm'ın 113'üncü halifesi olarak, dünyanın en buhranlı döneminde tahta çıkmıştı. Osmanlı Devleti'nin yükselmesi için bilim, teknoloji ve sanayiye daima büyük önem verdi. Özel merakı olan Yıldız Albümleri'nden fotoğraflarla, Sultan Abdülhamid'in bu topraklara yaptığı hizmetleri sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 19.04.2018
11:54
Güncelleme Tarihi: 19.04.2018
12:17
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ (1891)
Fransız devrimi sonrasında Avrupa'da modern anlamda müzeciliğin temelleri atıldı. Birçok Avrupa ülkesinde müzeler kuruldu.
Müzelerin art arda kurulması, dünyanın eski medeniyetlerine olan ilgiyi de artırdı. İlgi noktalarının başında da Anadolu ve çevresi gelir.
Binlerce yıllık kültürlerin beşiği bu coğrafya, herkes tarafından ilgiyle izlenir. Fransa'da eğitim görüp ülkesine dönen Osman Hamdi Bey, bu durumu Sultan'a arz eder.
Sultan Abdülhamid, Arkeoloji Müzesi'nin kurulmasını, korumacı politikalar geliştirilmesini ve birçok yerde kazı yapılması için ödenek vermesi ile öncü bir rol üstlenir.
AYDIN – DENİZLİ DEPREMİ (1899)
Afetlere maruz kalan insanların ayakta kalabilmesi, moralini yüksek tutabilmesinin ilk koşulu, devletinin ona sahip çıktığını hissedebilmesidir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun bulunduğu coğrafya, sıklıkla depremlere maruz kalmasıyla bilinir.
Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonunda, Anadolu'nun değişik yerlerinde gerçekleşen depremlerden fotoğraflar bulunur. Bu fotoğraflar, bizzat Abdülhamid tarafından çektirilmişti.
Fotoğraflarda yıkılan binalar, halkın durumu, kurulan çadır ve barakalar ve yardım ekipleri yer alır. Bütün bunlar, Sultan'ın her konu ile yakından ilgilenmesini göstermesi açısından çok değerlidir.
İSTANBUL İTFAİYE TEŞKİLATI TATBİKATTA
İstanbul tarihi, bir bakışla yangınların da tarihidir. İstanbul tarihinde birçok kez büyük yangınlar sonucunda ağır yıkımlar yaşanmıştı.
Sultan Abdülhamid döneminde de on büyük yangın yaşayan İstanbul'da, binlerce bina yanmıştı. Sigorta şirketlerinin altından kalkamayacağı bir boyuta gelen yangınları önlemek için, Avrupa itfaiye teşkilatları incelenmiş ve en gelişmişi olan Macar modeli benimsenmişti.
Bu model üzerinden, itfaiyeciler eğitilmiş ve İstanbul'un farklı yerlerinde teşkilatlandırılmıştı.
Osmanlı devlet yönetimi, demiryolunun kendileri için ne kadar değerli olduğunun farkındaydı. Özellikle, bu kadar geniş coğrafyada hüküm sürüldüğünde, mutlak olarak coğrafyanın her noktasına olabildiğince kısa bir zaman içinde ulaşmak gerekiyordu.
Osmanlı, kendi topraklarına ulaşamamanın acısını, verimli topraklarını ekonomik bir değere dönüştürememe ve ayrıca çıkan isyanlarda ağır bir şekilde ödemişti.
Özellikle 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında "imtiyaz sözleşmeleri" ile birlikte Osmanlı coğrafyası demir ağlarla örülmeye çalışılmıştı.
Demiryolu hamlesinin simgesi ise, Sultan Abdülhamid'in bir rüyası olan "Hicaz Demiryolu'nun, Osmanlı'nın kendi kaynakları ve işgücü ile yapılmış olmasıdır.
Sultan rayların üzerine, "Bu, insanlara hizmetimdir" diye yazmıştı.
KIYILARI KORUMAK AMAÇLI TORPEDOLAR
Sultan Abdülhamid'in en çok eleştirildiği konulardan biri, "donanmanın Haliç'te çürütüldüğü" üzerinedir. Bu eleştiri, zamanın ruhunu ve Osmanlı'nın durumunu yeteri kadar doğru okuyamamaktır.
Teknolojisi geliştirilememiş bir deniz gücünün yenilgisi, ağır toplumsal travmalara yol açar. Bunun en acı örneği "Navarin Deniz Muharebesi" dir. Bu deneyimler Sultan'a kıyıları koruyacak, esnek bir deniz filosu kurmaya itmişti.
Daha esnek ve manevra kabiliyeti yüksek, küçük savaş gemileri ile güç oluşturma çabası, o günün koşullarında en doğru olan tavırdı.
Sultan'ın "çünkü ülkeler birbiriyle ittifak yapmak istediğinde bir ülkenin kara ve deniz gücünü dikkate alırlardı" cümlesi, konuya nasıl baktığını anlatması bakımından değerlidir.