Aile içi şiddet nedenleri ve çözümleri I Saliha Erdim 3. Bölüm
Saliha Erdim Hanımefendi ile "evlilikte huzur" kavramını konuştuğumuz sohbetimizin son bölümünde aile içi şiddete maruz kalan bireylerin sosyal yaşamda nasıl hayata tutunacaklarını, çocuklarımızı toplumdaki olumsuzluklardan nasıl koruyacağımızı ve huzuru yakalamanın önemli şartlarını konuştuk.
Giriş Tarihi: 22.02.2022
12:54
Güncelleme Tarihi: 23.02.2022
12:06
Aile içi şiddete maruz kalan bireyler, sosyal yaşamda hayatlarını nasıl geri alabilecek?
Aile içinde şiddet gören her çocuk, büyüdüğünde aynısını ya eşine ya anne babasına aynı şekilde uyguluyor. Aile içi şiddete maruz kalan bireyler, sosyal yaşamda hayatlarını nasıl geri alabilecek?
Saliha Erdim:
◾ Kendi içinde yangın olan birisinin sözleri yakar. Kendi içinde çatışması olan birisinin sözleri, karşısındakini de çatışmaya sevk eder. Kendi içinde dolaşmış, karışmış birisinin sözleri de karışık olur. Canı yanmış olan, canının yandığı oranda karşısındakinin de canını yakmaktan çekinmeyecektir. Dolayısıyla kendi içinde savaşan birisi, karşısındakiyle de savaşacaktır. Hani demiştim ya karnımız doymasa ölürüz, oksijenimiz olmasa ölürüz, mutlaka bir oksijen tazeleme ihtiyacı hissediyoruz. Ben sürekli aşağılayıcı, değersizleştirici ve karşısındaki insanın gönlünü darmadağın edici hareket edenlerin, konuşanların, davrananların bu davranışlarının bir imdat çığlığı olduğuna inanıyorum.
◾ O kadar zor durumda ki kendi içinde o kadar dinginliğini kaybetmiş o kadar çok alabora olmuş ki dışarıya daha iyisini yansıtamıyor. Bu kişilerin acil yardıma ihtiyacı var düşüncesindeyim. Z arar gören zarar verir . O yüzden de birisi sürekli şiddet eğilimliyse;
Ailesinde ne yaşadı? Çocukluğundaki taciz, tecavüz öyküsü olmak üzere ne gibi travmatik süreçler yaşadı?
Bunların mutlaka bir terapisinin olması, ondan sonra da hem bir danışmanlık süreci yine terapi sürecine bağlı olarak hem rehberlik edici hem anne şefkatiyle kuşatıcı yaklaşımların olması lazım.
Bir aile resi olarak Hz. Muhammed ve örnek davranışları
◾ Yıllar önce okuduğum bir araştırma yazısında istatistik sonuçlarını söylüyorlar. Okulda arkadaşlarını döven çocuk, evde şiddet görüyor. Kendi çocukluklarında şiddet gören anne baba, kendi çocuklarını dövüyor. Böyle zincirleme trafik kazası gibi bir yerde kırılma, bir yerde yolumuzu değiştirip de daha sakin daha salim bir yola girmek yerine, bize yüklenenlerle hayatı götürmeye çalıştığımızda, sonuç hiç de iç açıcı olmuyor.
◾ Şiddet, şahsın onurunu haysiyetini yaralayan; insanın duruşunu bozan çok kötü bir fiildir. Hiç kimseden kimseye yapılmaması gereken bir fiildir.
◾ Bazı beyefendiler şunu söylüyor; şiddet uyguluyor; bunu bana uygulatan sensin diyor. Bağırıyor; sen bağırttın beni diyor. Nasıl yani hiç mi kabahatin yok bu davranışlarda?
◾ Adeta sen benim için varsın, sen kimsin ki? Senin görevin varlık sebebin, beni mutlu etmek. Senin zaten benim karşımda söz söyleme hakkın ve yetkin yok. Ben bu evin reisiyim- bu nasıl reislikse - öyle diyor. Ve buradan da çoğunlukla narsist kişilik bozukluğu çıkıyor.
◾ Ailede şiddet varsa orada sağlıklı ve dingin bir psikolojiden söz etme imkân ve ihtimali yoktur. Çocuklar ciddi yara alıyor, ilişkileri bozuluyor, korkak, ürkek ve cesaretsiz oluyorlar ya da kendilerini koruma amaçlı saldırganlaşabiliyorlar . Bunun pek çok farklı görüntüsü olabiliyor. Ama şurası kesin ki tahrip edici...
◾ Nasıl ki asiti dökersiniz, döktüğünüz yeri yakar, parçalar. Şiddette insanın dengesini bozan çok tehlikeli bir eylem. Allah Teâlâ hiç kimseyi koruduğu bir şiddetle baş başa bırakmasın.
◾ Bu da bir patalojik tutum; senin yüzünden şiddet uyguladım sözü kendisini görmemektir. Ataullah İskenderi buyuruyor ki; beni çok etkileyen bir sözdür: "Bir insanın kendi yanlışını kendi hatasını görmesi ve bunu düzeltmeye çalışması Allah Teâlâ'nın kendisine gaipten bir haber vermesinden daha değerlidir."
Aile hayatıyla ilgili ufuk açan 35 hadis
◾ O yüzden eksiğini görmek, yanlışını görmek ben beşerim, şaşarım özür dilerim demek, bundan sonra sana nasıl davranırsam daha mutlu ederim demek, ben bunun için ne yapabilirim demek, öfkesini kontrol edemiyorsa mutlaka psikolojik destek almak gerektiğinde ilaç kullanmak gerektiğinde danışmanlık almak, kendisini rehabilite edecek kaynaklarla irtibata geçmek gibi yığınla çözüm var .
◾ Ama kendisini koruyan hiç kimse çözüm için uğraşmayacaktır çünkü ortada kendisine bağlı bir sorun yok. Sürekli kendisini tetikleyen birilerini varsayar, onların yüzünden yaptığı için kendini korumaya alır, o korumaya aldığı davranışların da değişme şansı sıfırdır çünkü kendisini haklı görüyordur.
◾ Huzur, her şeyin sahibinin, sebebinin, sonucunun Allah'a (CC) bağlı olduğuna inanmanın iç rahatlığıdır. Ben hata yapabilirim; Allah Teâlâ diyor ki yukarıların yukarısına da çıkabilirsin aşağıların aşağısına da inebilirsin.
Ya Rabbi şaştım, düştüm, sen beni affet. Sen beni korumazsan ben yine düşenlerden, şaşanlardan olurum.
◾ Her an bıçağın sırtındayım, her an her şey olabilir diye teyakkuz halindeyim. Beni bana bırakma. Benim ellerimi bırakma Rabbim diye, hem kendim kavli duayla hem fiili düşüncelerim in eyleme geçen yönleriyle, ben daha doğru bir insan olma çabası içinde olmalıyım. Ben bana düşeni yaparım. Çok güzel bir söz var ya "Müslüman seferden sorumludur, zaferden sorumlu değildir."
Hadislerle evlilik ve aile hayatı