Betül Sav: Sık ilaç kullanımlarından da bahsedebilir misiniz?
🧠 Eğitimci-Biyolog Nesibe Alpoğlu:
Savunma sistemi dediğimiz zaman bir de ilaçlardan bahsetmek isterim. Maalesef bizlerin toplum olarak şöyle bir alışkanlığı oldu; ilaçları çok kolay içebiliyor, çok kolay tüketebiliyoruz. Bir baş ağrısında; hadi ilaç içeyim, bir karın ağrısında; hadi ilaç içeyim. Aslında doktor önermediği sürece her şeyde ilaç içmek çok da doğru bir yaklaşım değil. Çünkü ilaçta bir sürü bileşen var. Biz bunların hepsini o hastalığa iyi gelen şifa diyemeyiz.
Vücuda aldığımız ilaçların zararlı etkilerini boşaltan bizler için böbrekler ve karaciğerler vardır. Bu aşamada böbrek ve karaciğer o kadar çok çalışırlar ki ilacın faydasını alırız fakat zararı da vücudumuzu hayli yoran işlerdir.
Dolayısıyla ilaç alırken biraz daha dikkatli olmalı ve gerekmedikçe fazladan ilaç kullanmamalıyız.
Betül Sav: Kalp mi âşık olur beyin mi?
🧠 Eğitimci-Biyolog Nesibe Alpoğlu:
Aşk, aslında çok aşamalı bir şeydir. Yani böyle gördüm, vuruldum, yıldırım aşkı diye bir şey yoktur. Çünkü daha önce de söyledik; beyin ve vücut bir etkileşim içinde çalışır. Bu etkileşim dahilinde bazen emirleri beyin verirken bazen vücudumuz isteklerini beyne emirmiş gibi duyurur. Örneğin; çok yorgun ve yoğun bir gün geçirdik. O zaman vücudumuz sakinlik istiyor, yatıp dinlenmek istiyor ama bizim zihnimizde dinlenmenin algısı şudur belki; sessizlik, tek başıma ormanda kuş seslerini dinleyeceğim bir alan dersek o zaman beynimiz der ki; senin canın şu şu noktadaki şununla birlikte bir tatil istiyor. Dolayısıyla biz vücudumuzun isteğini beynimize atfetmiş oluyoruz. Kalpte, sevme, âşık olma hissi de bununla alakalıdır. Birincisi, öncelikle insanlar anlamak ve anlaşılmak isterler. Bu bizim çok üst düzeye ihtiyaçlarımızdan bir tanesi gibi görünse de aslında en temel ihtiyaçlarımızdan biri. Benim vücudum anlamak ve anlaşılmak istiyor. Ben vücudumu ne kadar iyi tanıyorsam o kadar iyi anlamlandırabiliyorum. Yani ben biyoloji bilen bir insan olarak "ya son zamanlarda bir baş ağrım var, acaba bu başarısı neden olur" dediğimde bir tahmin yürütebiliyorsam; son günlerde çok stresliyim sanırım" beyin damarları çok fazla fikir ürettiği için daraldı, buradan geçen küçük bir damardan geçen kan, kalpten büyük bir basınçla geliyor. Dolayısıyla kalpten gelen bu büyük basınca karşılayamıyorsa benim beyin damarlarım o zaman hasta oldu.
Mesela vücudu tanımakla ilgili baş ağrısından bahsedebiliriz. Başım ağrıyor son günlerde, neden ağrıyor dediğimde kendimce bir tahmin yürütebiliyor muyum? Mesela beynim çok çalıştığı, stres yüküm çok fazla olduğu zaman sürekli o iş üzerinde istemesem bile düşünürüm. Kendi içimde konuşurum, tartışırım. O zaman beyne giden damarlarım daralır ama kalpten çok yüksek basınç da bir kan gelir. Kalpten gelen bu yüksek basıncı beyin damarları karşılayamazsa baş ağrısı dediğin olay gerçekleşir. Veya son günlerde az su içtim, sanırım vücudumun içindeki su ihtiyacını gideremediğimden dolayı başım bunu bana ağrı olarak bildiriyor, diyebiliyorsam o zaman ben vücudumu tanıyabiliyor ve anlayabiliyorum. Demek ki anlamak ve anlaşılmak bu hayatta her şeydir. Bir insan düşünelim; metrobüste, daha önce hiç görmemişim, hakkında hiçbir şey duymamışım, hiçbir fikrim olmayan bir insan. Ne hissedebilirim? Belki hoş insanmış. Bundan öteye geçmez ama düşünelim; iş yerine geldik ve bu insanla tekrar karşılaştık, saatlerimizi bu insanla geçirdik ve dedik ki ya ne kadar sohbeti güzel bir insan. Ertesi gün beraber kahve içmek için sözleştik. Ertesi gün de dedik ki bundan sonra her öğle aramızı birlikte geçirelim ve aradan bir zaman geçtikten sonra dedik ki; iş yeri dışında da biz buluşalım, en iyisi sosyal hayatta da bir araya gelelim. Neden yapıyoruz biz bunu? Çünkü karşımızdakiyle frekansımız uydu. Onun anlattığını ben anladım, benim anlattığımı o anladı. Derken birbirimize bir uyum yakalıyoruz ve her anımızı birlikte geçirmek istiyoruz. Aşk da böyle değil midir? Siz bir insanı seversiniz, gönlünüz akar, daha çok görüşmek istersiniz. Daha çok görüşürsünüz, doymazsınız. O zaman bu işi evliliğe taşımak istersiniz. Demek ki bizim içimizde ihtiyacımız olan bir şeyleri karşı taraf karşılıyor ki biz onunla dünya evine girmek ve bundan sonraki anılarımızın hepsini birlikte yaşamak istiyoruz. İşte aşk bu aşamada devreye giriyor. Peki aşık olmamızı sağlayan tek şey anlamak ve anlaşılmak mı? Hayır değil. Bunun haricinde bizim fiziksel olarak eksiklerimizi hissettirmek veya doygun olduğumuz noktayı daha da doldurma isteği vardır. Mesela çok tartışma konusudur; eşinin mi yemeğini daha çok seversin, annenin yemeğini mi? Neden bu kıyas? Ben annelikten aldığım bir ihtiyaç eksikliği için mi evleniyorum. İnsanların beklentisi bu noktada devreye giriyor. İşte annem gibi asil görünsün. Babam gibi yakışıklı olsun. Neden? Belki çok başka açılardan çok daha iyiliğini göreceğiz. Biz psikolojimizde sevdiğimiz, kahramanımız olan kişileri ya evlilik sekansı olarak görürüz ya da bizde eksikliğini hissettiğimiz bir insanla bu aşkı yaşamak isteriz.
Dolayısıyla yine kalp aşık oluyormuş gibi hissediyoruz ama aşık olan beynimizdir.