Dostluk-düşmanlık arasında bir paradoks: Hafıza
Hafıza, duyularla elde ettiğimiz bilgileri sakladığımız, belirli şekillerde belleğimizde işlediğimiz ve gerekli zamanlarda hatırladığımız zihin gücüdür. Anılarımız, tecrübelerimiz, bilgi ve becerilerimizin tümü hafızamızda depolanır. Hafızamız, kimi zaman iyi bir dost kimi zamansa en azılı düşmanımızdır. Peki, olumlu ve olumsuz pek çok veriyi işleyen ve saklayan hafızamız, yaşamımızı nasıl etkiler? Yaşadığımız kötü olayları unutmak mı daha iyidir, unutmamak mı? Bize ait olmayan bir anıyı belleğimiz nasıl oluşturur? Hafıza kaybı kadar "unutamamanın" da hastalık olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?
Giriş Tarihi: 23.02.2021
17:01
Güncelleme Tarihi: 04.11.2022
14:23
UNUTMALI MI, UNUTMAMALI MI?
Günahlar, hafızaya işlenen ve terk edilmesi gereken kötü işleri unutup unutmamak konusunda İslam felsefesinde çeşitli tartışmalar bulunur.
💠
9. yüzyılda yaşayan filozof Cüneyd-i Bağdadi, sahih dindarlığın başlama noktası olarak tövbenin ne olduğunu "tövbe insanın günahını unutmasıdır" şeklinde tanımlamıştır. Uç noktada bir tanım yapan Bağdadi'ye getirilen eleştirilerin büyük çoğunluğu, insanın günahlarını ve gafletini aklında tutması ve bu sayede tekrar aynı hataya düşmekten kendini koruması yönündedir. Zira Kur'an-ı Kerim'in önceki nesillerin hataları ve suçları hakkındaki anlatımlar da buna işaret etmektedir.
Yine aynı yüzyılda yaşayan sufi ve müfessir Sehl et-Tüsterî ise tövbeyi "günahı unutmamak" olarak tanımlamıştır.
Bu iki ayrı uç tanımı bir arada aktaran önemli İslam tasavvuf ehli Kuşeyri, Kelabazi ve Hücvir, insanın ahlaki gelişiminin, unutmak ya da unutmamak önemli olmaksızın tövbe sayesinde başlayacağını savunmuşlardır.
📌 Yine insanın iyi fiilleri unutması da tartışma konusu olmuştur. Bireyin kendi iyi fiilleri ile övünmesi, beklenti içine girmesi, İslam'da yasaklanan bir davranış olan kibre yol açabilir. Ya da ahlaki açıdan birinin yaptığı iyiliği akılda tutmak, minnet altında kalarak güzel davranışta bulunmak "iyiliğin karşılıksız oluşu" ve "beklentisizlik" ilkesini yok edebilir.
BİZİ BİR KUMANDA GİBİ KONTROL EDEN ‘BİLİNÇALTI’
Hafızanın gücü, bilinçli olarak belleğimizde depoladığımız bilgi ve duyulardan ibaret değildir.
💠
Hafıza, bilinçaltı, bilinçöncesi, bilinçdışı gibi süreçlere de ev sahipliği yapar. Bilinç, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Bilinçaltı ise zihnin otomatik olarak gerçekleştirdiği, iç gözlem ve düşünce süreçlerinin, anıların, ilgi ve motivasyonların oluşturduğu bir bütündür.
Bilinçdışı olgular, bastırılmış duygular, otomatik beceriler, kompleksler, gizli fobiler ve arzular gibi kişiye özgü pek çok özellik bilinçaltında kodlanır.
📌 BİLİNÇALTI İLE İLGİLENEN TEORİSYENLER
🔸 Bilinçaltı kavramı, ünlü nörolog ve psikanalist Sigmund Freud tarafından popüler hale getirilmiştir.
🔸 Onun ardından Carl G. Jung, Erich Fromm, Erik Erikson, Jacques Lacan ve hatta Maslow bile bilinçaltı kavramına kuramlarında yer vermişlerdir.
🔸 Ancak kavramı ortaya atarken Nietzsche ve Schopenhauer ' den esinlenen Freud, bilim tarihinde, davranışlarımızın bizim irademizin dışında yönlendirildiğini ortaya koyan ilk kişidir.
🔶🔸 Bilinçaltının gizemleri ile ilgili bilgiler
BİLİNÇALTININ GÜCÜ KULLANILABİLİR Mİ?
Bilinçaltı aslında bizi bir kumanda gibi kontrol eder. Ancak bizler bunu fark edemeyiz. Bilinçaltındaki gücü bilsek de kullanamayız.
💠
Bilinçaltı, bilinçöncesi ve bilinçdışı olarak iki alt parçadan meydana gelir:
🔶 Bilinçöncesi, daha ufak bir kısmını oluşturur, ulaşılabilirdir. Mezun olduğunuz ortaokulun adı neydi, gibi bir soruyla kolayca dışarı çıkarılabilir.
🔶 Ancak bilinçdışına isteyerek ulaşabilmemiz mümkün değildir. Haz, isteklerimiz, alışkanlıklarımız ve otomatik davranışlarımız, farkında olmadan yaptığımız iyi ya da kötü alışkanlıklarımız bilinçdışında bulunur.
Bilinçaltı, değişmenizi sağlayacak potansiyeli içinde barındırır. Bir şey bilincinizde pozitif ise bilinçaltınızda negatiftir. Eğer bilincinizde tembellik varsa, bilinçdışınızda çalışkanlık vardır. Bu, herkesin içinde bir değişme potansiyeli olduğunu gösterir.
📌
Negatif bir durumun pozitife, pozitif bur durumun da negatife dönmesi mümkündür. Üstelik değişim gerçekleştikten sonra hala değişme potansiyelimizi sürdürürüz.
🔶🔸 Rüyalarımızda gördüklerimiz aslında geçmişin bir tekrarı ve bilinçdışımızın bir yansımasıdır. Doğrudan bilgi alamadığımız, bilinçdışında depolanan veriler, bize semboller yoluyla rüyalarımızda kendini anlatır, açıklar ve anlaşılmayı bekler. Bu nedenle herkesin rüya yorumu kendine özgüdür.
HATIRLANANLAR KENDİ HAFIZAMIZA MI AİT?
Bilim dünyası, doğduktan sonraki ilk birkaç yılı hatırlamanın mümkün olmadığını, belleğin oluşması için gerekli oluşumların tamamlanmadığını belirtir.
💠
Oysa bebeklikten kalma anıları hatırladığını iddia eden pek çok insanla karşı karşıya kalırız. Bu durum belleğin oluşturduğu yanıltıcı sahte anılardan kaynaklanır.
Daha ileri yaşlarda yaşanılan hatıralar, biriktirilen deneyimler, bir başkasının anlattığı bir anı ya da hayal dünyasında gerçekleşen bir olay, belleğimizde kimi zaman yaşamadığımız sahte anıların oluşmasına sebep olabilir.
📌 Kimliğimiz anılarımızın bir toplamıdır ancak anılarımız değişkendir. Zihin tarafından kimi zaman değiştirilebilir ve bazen tamamen kurmaca olabilir. Bu da benlik duygumuzu tanımlarken hafızamıza güvenemeyeceğimiz anlamına gelebilir.
🔊 Fikriyat'ın Podcast uygulamasına ulaşmak için tıklayın.
ÇOCUKLUKTA HAFIZAYA KAYDEDİLEN ANILARIN ROLÜ
Günlük yaşamımızda karşılaştığımız pek çok sorunun, aslında üstü örtülerek kurtulduğumuzu sandığımız travmalardan kaynaklandığı sıklıkla dile getiriliyor.
💠
Psikoloji denildiğinde belki de ilk akla gelenlerden biri "çocukluğa inmek" tabiri. Bilincin çocukluk çağından itibaren gelişmesi, hafızanın güçlenmesi ve sahip olunan hatıralar arasındaki örüntülerin kuvvetlenmesi, o çağdan itibaren yaşanan anıların psikolojimizde oluşturduğu etkiyi gözler önüne seriyor.
Bilim insanlarına göre çocuğun ortaya çıkan sosyal davranışı, mizacı ile çevre arasındaki etkileşimi yansıtır. Hafızaya işlenen bu bilgiler, anılar ve anılar içinde bireyin kendine edindiği yer, yaşam deneyimleri için bir temel oluşturur.
Bireyin ilerleyen çağlarda benzer durumlarla karşılaştığında yaşadığı duygu durum ve verdiği tepkiler, aldığı kararlar ve kurduğu ilişkiler, çocukluk çağında meydana gelen olayların belirleyici olması ile doğrudan ilgilidir.
📌 NASIL BAŞA ÇIKACAĞIZ?
Olumsuz durumlarla ilgili anıları silmek, unutmak, unutturmak ya da yaşanmamış gibi kabul etmek yaygın bir davranış olsa da bu durum yaşanan kötü anıların gerçekteki varlığını ve etkisini ortadan kaldırmaz.
Aksine, yaşanan olumsuzlukların oluşturduğu duyguların dile getirilmesi, bu anıların etkilerini onarmak, işlemek ve yeniden düzenlemek yönünde atılacak en güçlü adımdır.