İnsanlığın korkulu rüyası salgın hastalıklar
Salgın hastalıkların geçmişi, insanlık tarihi kadar eski. Salgınlar yüzünden bugüne kadar milyonlarca insan hayatını kaybetmiş durumda. Savaşlar da ve tabiî afetlerde ölenlerden çok daha fazla insan, salgın hastalıkların pençesinden kurtulamadı. İmparatorlukları çökerten, sınırları yeniden çizen, orduları kıran salgın hastalıklar; ekonomik, siyasal ve demografik sonuçlarıyla yeryüzü haritasının yeniden çizilmesinde önemli roller üstlendi. Büyük istilalar, Haçlı Seferleri gibi büyük savaşlar, yani insan topluluklarının geniş ölçüde bir araya gelmesi ve yer değiştirmesi Ortaçağ'da korkunç salgınların görülmesine sebep oldu. 19. yüzyıldan sonra da deniz yolculuklarında hızlı buhar gemilerinin kullanılmaya başlanması ve Süveyş Kanalı'nın açılması, malların yanı sıra mikropların da bir limandan ötekine kolayca taşınmasına imkân verdi.
Giriş Tarihi: 23.10.2018
18:12
Güncelleme Tarihi: 11.03.2020
14:54
9. yüzyılda görülen St. Anthony hastalığı (kutsal ateş) el ve ayaklarda sancılara sebep oluyor, nihayetinde bu uzuvlar kangren olup kaybediliyor ve ölümle sonuçlanıyordu. Bu hastalık, 922 yılında Fransa'da 40 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. 1128-1129 yıllarında Fransa, Almanya, Hollanda ve Fransa'yı kapsayan salgına neden olan hastalık, 857-1486 yılları arasında 37 salgın yaptı. Hastalık, bitkilerin ekimi ve depolanması sırasında ortamın nemli olması sonucu tahıllardan, özellikle çavdardaki mantardan kaynaklanıyordu.
Bu virüs salgını sonucu insanlara bulaşan bu hastalık önce sinir sistemi çökertiyor daha sonra ise felç veya ölümle sonuçlanıyor.
1916'da, ABD'de en büyük çocuk felci salgını meydana çıktı. New York City'de başlayan salgın, bir yıl içinde toplam 27.000 kişinin sakat kalmasına, 6.000 kişinin de ölmesine neden oldu.
WHO, 1994 yılında Amerika kıtasında çocuk felcinin kökünün kuruduğunu duyurdu. Benzer şekilde 2000 yılında Batı Pasifik bölgesi, 2002 yılında da Avrupa kıtasında virüsünün kökü kurutuldu. 2013 yılına geldiğinde, çocuk felci hastalığının salgın olarak görüldüğü ülke sayısı üçe indirildi. Bu ülkeler ise Nijerya, Pakistan ve Afganistan.
İlk olarak 1991 yılında görülen kolera hastalığından dolayı 12 bin kişi hayatını kaybetti. Vibrio Cholerae isimli bakterinin neden olduğu bağırsak enfeksiyonuna bağlı, akut ve şiddetli ishal ile seyreden bir hastalıktır.
Bu hastalığında Afrikalı yerlileri değerli madenlerin bulunduğu yataklardan uzaklaştırmak için sularına karıştırılan bir bakteri yüzünden başladığı spekülasyonları vardır.
1817′de Japonya'da, 1826′da Moskova'da, 1831′de Berlin'de, Paris'te ve Londra'da salgınlar oldu. Sonrasında Londra'dan göçmenlerle Kanada'ya ulaşan salgınlar birçok insanın ölümüne neden oldu ve ardından 1892 yılında Hamburg'da sıçradı.
Ebola, insanların başına bela olan salgınlar listesine yeni katılan bulaşıcı hastalıktır. Bu epidemilerin en kötü olanları pandemik hale geliyor, kıtalar arasında yayılarak milyonlarca kişinin ölümüne yol açıyor.
Ebola salgını yaşayan ülkeler, hastalığı kontrol altına almakta zorlanıyor.
Avrupalılar, Afrikalı köleleri Amerika'ya gönderdiklerinde, sarıhummanın da dâhil olduğu bir dizi hastalığı da bu bölgeye göndermiş oldular. Hastalık, kolonilere, çiftliklere ve büyük şehirlere doğru ilerledi. Napolyon, 33 bin kişilik ordusunu Kuzey Amerika'daki Fransız arazilerine gönderdiğinde, sarıhummadan 29 bin asker ölmüştü.
Sarıhumma da sıtma gibi sivrisinek ısırığıyla insandan insana bulaşır. Tipik belirtileri arasında, ateş, baş ve kas ağrısı, sırt ağrısı, kusma ve titreme bulunuyor. Aşısına rağmen, gelişmiş tedavi prosedürleri ve sivrisinek ıslahına rağmen, hastalık halen Güney Amerika ve Afrika'da devam ediyor.