İstanbul'u anlamak için görülmesi gereken 10 mekan
Büyük medeniyetlerin beşiği bir şehir… Adına efsaneler yazılmış, Boğaziçi'ni gerdanına inci gibi takmış nazlı İstanbul. Taşı toprağı altın, her adımda tarih kokan bu kent; yeşili, mavisi ve eski eserleriyle geçmiş zamanları yaşatmaya devam ediyor. Sizler için, İstanbul'u anlamanızı sağlayacak 10 mekanı derledik.
Giriş Tarihi: 05.05.2019
13:47
Güncelleme Tarihi: 09.06.2020
13:59
Haliç, çevresindeki camiler, kiliseler, müzelerle bir rüyalar semtidir. Dünyanın en güvenli doğal limanlarından biri olan Haliç, tarih boyunca bolluğun ve bereketin simgesi olmuştur. Yüzyıllar boyunca İstanbul'un gelişmesine kentin coğrafi konumu dışında, doğal liman olan Haliç'in de etkisi olmuştur. Burası, Alibeyköy yönünde yumuşak kıvrımla eğilen 4. Coğrafi yüzyılda oluşmuş bir körfezdir. Kentin karasına sokulan 8 km uzunluğundaki Haliç, tarihi yarımada ile Pera platolarını birbirinden ayıran Sarayburnu ile Tophane arasında yer almaktadır.
Avrupa yakasını ikiye ayıran limanın en geniş yeri, Boğaz tarafındaki girişidir. Bu iç suyolunun içerideki en geniş noktası ise Kasımpaşa ile Cibali arasındadır. Bu bölgede Haliç 700 metrelik bir genişliğe ulaşmaktadır.
İçinden deniz geçen sayılı dünya kentlerinden olan İstanbul'un Anadolu yakasında, Üsküdar ilçesinin Salacak açıklarında küçük bir ada üzerine inşa edilmiş tarihi bir kuledir. Bizans döneminde inşa edilen bu efsanevi kule, gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Kulenin temelleri ve alt katların önemli bölümleri Fatih dönemine aittir.
Kuleyle ilgili efsanelerden biri, mitolojik kahraman Leandros'un, sevgilisi Hero'ya kavuşmak için Boğaz'ı yüzerek geçerken boğulduğu yere bir anı olarak yapıldığını söyler. Kuleyle ilgili anlatılan bir başka efsane de, Üsküdar tekfurunun, kızını bir Anadolu kahramanı olan Battal Gazi'nin kaçırmasına ve kızının bir yılan tarafından sokularak öldürüleceği söylentisine karşı önlem olarak buraya kapattığıdır.
Çevresi madalyon halindeki mermer levhalarla kaplı kulede, buraya son şeklini veren Sultan II. Mahmud'un 1832 tarihli bir tuğrası bulunmaktadır. 18 metre yüksekliğindeki kulenin yanında her üç saniyede bir yanan bir deniz feneri Boğaz'ın Marmara'dan Karadeniz'e doğru yönünü işaretlemektedir.
2000 yılında restore edilen Kız Kulesi, günümüzde İstanbul'un tarih sahnesindeki önemli mekanlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. İstanbul'a gelen turistlerin deniz ulaşımıyla gidebildikleri kule, restoranıyla da ziyaretçilerin merakını uyandırmaktadır.
Miniatürk ya da Minyatür Türkiye Park, Türkiye'deli çeşitli yapıtların maketlerinin sergilendiği 60.000 metrekarelik alanıyla dünyadaki en büyük minyatür parktır. Miniatürk, Haliç'te bir açık hava müzesi olarak kurulmuştur. Eski bir park alanına kurulan mekan, 2 Mayıs 2003 tarihinde ziyarete açılmıştır. Park, girişten daha alçak bir konuma yerleştirilmiştir. Böylece giriş, yüksek bir platform olarak tüm parkı üstten gözlemleme olanağı vermektedir. Bir rampa yardımıyla giriş platformundan yapıtların sergilendiği parka geçilmektedir.
Miniatürk'te binlerce tarihi eser arasından, bilinirliğine, dönemini temsil yeteneğine göre Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilen 61 eser İstanbul'dan, 58 eser Anadolu'dan ve 12 eser bugün Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı coğrafyasından olmak üzere 131 mimari eserin, 1/25 oranına küçültülmüş minyatür modellerine yer verilmiştir.
Bunun yanında parkın girişe göre sol üst bölümünde, dünyaca ünlü birkaç yapıya da yer verilmiştir. Günümüzde artık ayakta olmayan dünyanın yedi harikası arasında sayılan Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi gibi bazı yapılar o günkü görünümlerine göre yapılmışlardır. Parkın içinde mekana ayrı bir atmosfer katan suyolları ve göletler de yer almaktadır. Yürüyüş yoluna sahip olan park, ziyaretçilerin kolayca gezmelerine olanak sağlamaktadır. Yolu takip ederken bir göletin ve ardından gelen bir amfiteatrın üzerinden Boğaziçi Köprüsü yardımıyla geçilmektedir.