Karşılıksız sevginin timsali annelerimize yazılmış öyküler
Dünyadaki bütün anneler , hikayeleri yazılacak, şiirlere, şarkılara konu olacak kadınlardır. Kaç yaşında olursak olalım her anımızda yanımızda onlar vardır. Çünkü anne demek; emek, özveri, sevgi demektir. Edebiyatın ünlü yazarları anneler için öyküler yazdı; ünlü şairler şiirler kaleme aldı. Biz de bu anlamlı günü kâğıda dökülmüş satırlardan seçtiğimiz öykü ve şiirlerle kutluyoruz. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Giriş Tarihi: 11.05.2019
15:52
Güncelleme Tarihi: 09.06.2023
21:43
Halikarnas Balıkçısı, Yol Ver Deniz! Bir Ana Taşıyoruz, Merhaba Akdeniz
Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı, 17 Nisan 1890 yılında Girit'te doğar. Babası Osmanlı komutanlarından ve tarih yazarlarındandır. Cevat Şakir, babasının görevi nedeniyle beş yaşına kadar Atina'da yaşar. Bu yıllarda resim yeteneğiyle dikkat çeken Şakir, bir yandan özel dersler alırken bir yandan Büyükada Mahalle Mektebi'nde okudu. Ailesinin isteği üzerine İngiltere'de üniversiteye gitti. Tarih bölümünü bitirdi. Türkiye'ye döndüğünde dergilerde yazar, karikatür ve kapak resimler çizdi. Bir yazısı nedeniyle Bodrum'a sürüldü. Bodrum'un Karia çağındaki adından esinlenerek Halikarnas Balıkçısı takma adını kullandı. 13 Ekim 1973'te vefat etti.
Eserlerinde denizin içi ve dışına ait her şeyi, ömrünü verdiği Bodrum'u Ege Denizi'nin efsanelerini konu alan Cevat Şakir, anlattıklarını bir gözlemci gibi değil olayları bizzat yaşayan bir insan duyarlılığıyla kaleme aldı. Yazarın Merhaba Akdeniz kitabında Yol Ver Deniz! Bir Ana Taşıyoruz" fırtınalı denizde, doğaya meydan okuyan gemicilerin teknesinde, bir annenin zorlu şartlarda evladını kucağına alışının öyküsüdür.
Merhaba Akdeniz, Yol Ver Deniz! Bir Ana Taşıyoruz öyküsü:
"Fatma beş-altı gündür doğum sancısıyla kıvranıyordu. Ama çocuğu bir türlü doğuramıyordu. Doktorun doğumu gerçekleştirecek malzemeleri de yoktu. Doktor, "Kadını acele kayığa bindirip Rodos'a götürmezseniz, kandı da çocuk da mutlaka ölür." dedi. Fatma'nın hısım akraba ve konu komşusu, o küçücük kentin liman kıyısına sıralanan gemici kahvelerine koştular."
"…Fatma'yı sedyeyle gemiye taşıdılar. Kayığın ambarına koydular. Fırtınaya rağmen geminin bütün yelkenlerini açacaklardı. Çünkü kadını ölmeden yetiştirmek gerekti. Yelkenleri issa ederken yirmi gemici hep bir ağızdan "Savulun dalgalar, engine gidiyoruz… Yol ver deniz biz denizciler geliyor." şarkısını tutturdular. Tam pupa gidecekti. Ön ve arka direklerin büyük randa yelkenlilerinin birini sancak, ötekisini iskele tarafına ayı kulağı açtılar. Bu iki yelkenden başka bez namına kayığın ne kadar kanadı varsa hepsini üst üste gerdiler."
"… Ambarda Fatma'nın 'Dur yavrucuğum, sus yavrucuğum diyen sesine bir dakika önce doğurmuş olduğu insan yavrusunun ağlayışı karışıyordu. Bozulan hortumun göklerden inen sularına, bulut aralığından çakan güneş ışığının yedi rengini salındırıyordu. Yol Ver Deniz! Gemici, gemici geliyor!' türküsü yeni doğan insanoğluna hale mi olmuştu acaba?"
AHMET HAŞİM, SENSİZ
Annemle karanlık geceler bazı çıkardık. Boşlukta denizler gibi yokluk ve karanlık Sessiz uzatır tâ ebediyetlere kollar… Guyâ o zaman, bildiğimiz yerdeki yollar Birden silinir, korkulu bir hisle adımlar Tenha gecenin vehm-i muhâlâtını dinler… Yüksekte sema haşr-ı kevâkiple dağılmış, Yoktur o sükûtunda ne rüya, ne nevâziş; Bir sâ'ir-i mechul-i leyâli gibi rüzgâr, Hep sisli temasiyle yanan hislere çarpar.
NECİP FAZIL KISAKÜREK, ANNECİĞİM
Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var; Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin, Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim!
AHMET HAMDİ TANPINAR, ANNEM İÇİN
Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin Bir yığın toprakla bir parça mermer Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.
Bir yığın toprakla bir parça mermer, Üstünde yazılı yaşınla, adın; Baş ucunda matem renkli serviler Hüznüyle titreşir sanki hayatın.
Seni gömdük anne yıllarca evvel Gözyaşlarımızla bu ıssız yere Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel Matem dağıtırken hasta kalblere.
Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun Hüznüyle erirken Dicle'de sessiz, Öksüzlük denilen acıyla vurgun Bir başka ölüydük bu toprakta biz.