Nobel Edebiyat Ödülü alan kaleci
"Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum. Nihayetinde topun asla beklenen yere gitmediğini öğrendim. Özellikle, söylendiği gibi gerçek olmayan insanların yaşadığı büyük şehirlerde bunun bana çok yardımı dokundu." Bu sözler 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Albert Camus'a ait. Kaleci olarak oynadığı takımıyla iki şampiyonluk gördü, tüberküloz sebebiyle çok sevdiği futbolu bırakmak zorunda kaldı. Mürekkebiyle ödül alan 'Yabancı', meğer yeşil sahaların da başarılı bir kalecisiymiş.
GELECEĞİ PARLAK BİR KALECİYDİ
Çok sevdiği futbola, ciddi bir şekilde ilk kez, Cezayir'de başladığı üniversitenin takımıyla adım atar. Futbol çevreleri Camus'nün mükemmel bir kalecilik yaptığı konuşur. Geleceği parlaktır. Hırsıyla sahada beliren ateşli bir kalecidir edebiyatın 'Yabancı'sı.
Camus, bir filozof, yazar, düşünce insanı olmasının yanında fanatik denilebilecek kadar da futbolla ilgilenmişti. Sadece tribünde bir taraftar olmadı, aynı zamanda sahanın file bekçisiydi. Camus, 1920'lerin sonuna doğru futbol oynamaya başladı. Futbolcular bu dönemde profesyonel değildi ve kimse bu işten para kazanmıyordu.
HASTALIĞI SAHALARDAN AYIRDI
Belki profesyonel olup Fransa'ya giderek Fransa milli takımına kadar yükselecekti. Camus futbolu içindeki heyecanı tam olarak yaşayamadan, ilk ciddi denemesindeyken tüberkülozla tanıştığı için bıraktı. Felsefe eğitimini de ancak yıllar sonra tamamlayabildi.
MAÇLARI TRİBÜNDEN TAKİP ETTİ
Futbola, "Dünyaya bir daha gelseydim ve bir tercih şansım olsaydı, yazarlık ve futbolculuk arasından ikincisini seçerdim." diyecek kadar aşıktı. Pazar akşamlarını, kendi deyimiyle insanın ve tiyatronun bir araya geldiği stadyumlara ayırırdı. Yirminci yüzyılın ilk futbolsever entelektüeli olması ve bunu gizlemeden, denkleri gibi burnu büyüklük yapmadan açıkça bildirmesi hayranlıkla karşılanıyordu.
Futbola da saha dışından öncülük ediyordu. Sıkı bir aktivist, filozof, yazar olarak zamanını geçirdiği 1950'lerde, Fransa'da bir spor dergisi için yazdığı yazısına şu meşhur cümlesini de eklemişti: "Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum. Defansta duranın da karşılığı vardır hayatta, sadece santra yaparken topa dokunabilen forvetin de. Hakemi yaratıcıya benzetebiliriz sanırım. Patronunuzun teknik direktörden ne farkı var?" Camus kalecilik yaparken top toplayıcı çocuklardan malzemecisine kadar her şeyi eşleştirebilmiş.