Osmanlı’nın çevresel sorunlara karşı aldığı tedbirler
Osmanlı, her alanda olduğu gibi çevresel alanda da farkını ortaya koyan bir devletti. Nitekim ilk çevre kanunu, Sultan Süleyman döneminde oluşturuldu. Öyle ki; Fatih Sultan Mehmed, vasiyetnamesinde, ''İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu hâlde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye yirmişer akçe alsınlar.'' diyerek sokak temizliğine ne kadar önem verdiğini göstermişti.
Giriş Tarihi: 24.01.2019
12:43
Güncelleme Tarihi: 24.01.2019
12:49
Fatih Sultan Mehmet Han da, çevre nizamnamesinde şöyle der: "Ben ki İstanbul Fatih'i Abd-i (kul) aciz Fatih Sultan Mehmet; bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul'un Taşlık mevkiinde kain ve malumu'l hudut olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eyledim. Şöyle ki: bu gayrımenkulatımdan elde olunacak nema'larla İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye yirmişer akçe alsınlar…"
OSMANLI’DA ŞEHİR TEMİZLİĞİ
Osmanlı'da şehrin temizliğini Subaşı'nın emrinde çalışan 'çöpçü subaşı' yapardı. Bu kimseler sokaklardan geçerken ''çöp çıkaran çöp çıkaran'' diye bağırırlar, sırtlarındaki küfe ile sokakları dolaşır birikmiş çöpleri küfelerine doldurarak denize atarlardı. O devirde sanayi olmadığı için çöpler suda erir gider, deniz günümüzdeki kadar kirlenmezdi. Osmanlı'da temizlik o kadar önemlidir ki sanayimizin ilk ürünü sabun oldu. Başlıca, trablus sabunu, hünkari sabun kara sabun, kokulu sabun, kandiye sabunu, girit sabunu, arap sabunu vs. akla ilk gelenlerdendi.
OSMANLI’DA SANAYİLEŞME SÜRECİ
19'uncu yüzyılda başlayan sanayi devrimi insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. 18'inci yüzyılda kurulan sanayi işletmeleri genellikle askeri amaçlı oldu. Devletin büyük ölçekli makinelerden teşkil edilen fabrikaları kurma gayreti, Avrupa'dan yeni teknolojinin transferini sağladı. Osmanlı'da sanayileşmeye giden süreç ise şöyle başladı; 1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. 19'uncu yüzyılın ilk yarısında devletin küçük sanayi işletmelerinden fabrikaya geçiş sürecine geçildi. İstanbul ve yakın çevresinde büyük ölçekli sanayi tesisleri kuruldu. 1827'de İstanbul Eyüp civarında bir iplik eğirme fabrikası, 1830'da Beykoz'da tabakhane ve çizme fabrikası ıslah edildi. Hünkâr iskelesindeki kâğıt fabrikası da bir elbise imalathanesine çevrildi. 1841'den sonra sanayide buhar gücü kullanılmaya başlandı. Yüzyılın ikinci yarısında özel sermaye ile kurulan fabrikalar teşvik edildi, devlet daha çok düzenleyen ve denetleyen olarak kendini konumlandırdı. Tüm bu süreç beraberinde çevre kirliliğini de getirdi!
Osmanlı, çevresel sorunlara çözüm üretmekte geç kalmadı. Değişen dünya ekonomik dengesine ayak uydurmaya çalışırken, kurulan fabrikaların çevre ve insanlar üzerinde yaratacağı tahribatı da dikkate aldı. 1859'da "hava kirliliği " Osmanlı Devleti'nde ilk olarak sanayileşmenin görüldüğü Haliç havzasında şikâyete neden oldu. Şehir içinde yapılmasına müsaade edilen fabrikaların etrafa yaydığı duman, çevredeki mesken sahiplerini rahatsız etti, şehir içinde ve özellikle de mahalle aralarında fabrikaların inşasına engel olunması istendi.
Fabrikaların inşasına dair ulaşılabilen en erken tarihli nizamname , bu soruna bağlı olarak 1861 tarihli, "hava kirliliğinin önlenmesi amacıyla hazırlanmış layiha "dır. Zamanla İstanbul'un çeşitli semtlerinde buharla işleyen fabrika açma konusunda talepler çoğalmaya başladı. Böylece 1880 yılında fabrikalar hakkında yeni bir nizamname yapma ihtiyacı doğdu. Bu nizamnamede, kamu yararına hizmet edecek, sanayideki gelişmeyi ve ticareti artıracak olan fabrikaların uzak yerlerde bulunmasının nakliyede sıkıntılar yarattığı düşünülerek, uygun mahaller gösterilmesi gereği üzerinde duruldu.
1862 yılındaki "sabit buhar makinelerine dair nizamname "nin ilanından sonra bunu 1886'da "Memalik-i şahane 'de fabrikalar tesisine dair nizamname layihası", 1906 tarihli "fabrikalar nizamnamesi" ve 1913 tarihli "mahallerde kullanılan müvellid-i buharlarla, buhar hazineleri ve motorlar hakkında nizamname layihası" takip etti. Bunların haricinde 11 Şubat 1302/1886 tarihli Şurâyı Devlet kararı ile havanın temizliğini bozan, kömür, paçavra, kemik vb. yakıtların iş yerlerinde vs. yerlerde kullanılmasına karşı tedbir alındı.
1862 tarihli nizamname kuralları haricinde yeni buharlı fabrika inşasına müsaade edilmemesi, mevcut olanların bacalarına havayı kirletmeyecek filtrelerin takılmasına dair 1893 yılında da kararlar alındı. 28 Mayıs 1915 tarihli tezkire ile petrol, ispirto ve benzin gibi yanıcı maddelerin konulacağı depoların şehir dışında, halk için tehlike arz etmeyen yerlerde yapılması, tespit olunan miktardan fazla depolanmaması sağlanmaya çalışıldı.
FAALİYETE GEÇEN DÜZENLEMELER
Çevre sorunları , başta kentin ve kentlinin sorunu olarak, belediyeleri doğrudan doğruya ilgilendirdi. Belediyelerin çevre korumasındaki temel görev ve yetkileri idari kolluk hizmeti özelliği taşır. Bunun yanı sıra, yerel ortak gereksinimleri karşılamakla görevli olan belediyenin, çevreye yönelik, gerekli tüm hizmetleri yerine getirmesine de hukuk sistemi olanak sağladı. 1854 yılında kurulan şehremaneti (belediye) 1868 yılında ilk kez çöp arabalarının yaptırdı. Bu dönemde İstanbul'un caddelerinde ve sokak aralarında dolaşır ve 'arazöz' denilen tahta el arabasıyla çöpleri alırdı. Birinci Dünya Savaşı'nda erkeklerin neredeyse tamamı cepheye gidince şehremaneti kadın çöpçüler almaya başladı. Temizlik işinde çalışan 1100 amelenin büyük bir kısmı kadınlardan oluşmaktaydı.