Tarih boyunca uygulanan karantinalar
Tarih boyunca deprem, yangın ve iklim düzensizlikleri gibi doğal afetlerin yanında insan ölümlerinin bir diğer önemli kaynağı da salgın hastalıklar oldu. Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle karantina uygulaması da önemli tedbirler arasında yer aldı. Peki, karantina tarihte ilk kez ne zaman ve nasıl ortaya çıktı? Karantina uygulandığı bilinen ilk hastalık neydi? Osmanlı'da ilk karantina nerede başlatıldı?
Giriş Tarihi: 17.03.2020
15:38
Güncelleme Tarihi: 15.04.2020
14:10
Çanakkale'de karantina çadırları
Osmanlı'da karantina uygulaması sistemli olarak 1835 yılında Çanakkale'de başladı. Akdeniz çevresini etkileyen kolera dolayısıyla Çanakkale'de karantina çadırları kuruldu, Marmara ve İstanbul'a gidecek gemiler bir süre bekletildi. Karantina bekleyen kayıkların reislerine karantina tezkiresi verilmesi usulü getirildi. Çanakkale'de ilk karantina bölgesi Güzelyalı'nın Karanlık Liman başlangıcında, sahil kesiminde kuruldu. Bu bölgenin 1835'lerden itibaren Osmanlı tarafından karantina bölgesi olarak kullanıldığı bilinir.
Çanakkale'ye karantina müdürü olarak tayin edilen Esad Efendi'ye Akdeniz adalarından, Anadolu ve Rumeli sahillerinden İstanbul'a gelecek bütün yerli ve yabancı gemiler, tekneler ve bunların yolcularına verilen *mürûr tezkirelerinin Çanakkale'ye kadar geçerli olacağı, buradaki karantinada tezkirelerin değiştirilerek yenilerine sıhhî durumun yazılması, karantinaya tâbi olmaksızın ve karantina tezkiresi ibraz etmeksizin İstanbul'a gidenlerin kabul edilmeyeceği talimatı verildi. Güzelyalı'daki bu karantina bölgesi 1927 yılına kadar burada hizmet verdi.
*Mürûr tezkiresi: Osmanlı Devleti'nde ülke içinde seyahat etmek ve İstanbul'a gitmek için alınan izin ve geçiş belgesi; bir nevi iç pasaport. Bu uygulama gelişigüzel yerleşimleri, vergi ihlalini, kaçak işçi ve işsiz akınını önlemeye yöneliktir.
İstanbul'un çeşitli yerlerinde karantina noktaları kurularak faaliyete başlandı. İstanbul, *Bilâd-ı Selâse ve Boğaziçi'nde hangi hastalıktan ve hangi milletten olursa olsun toplu ölümlerde Karantina Meclisi'ne haber verilmesi ve meclisten tezkire alınmadıkça ölülerin defnedilmemesi kural haline getirildi.
Karantina tatbikatında her millet için ayrı ayrı hastahane yapımı gerektiğinden hastahaneleri olmayan yahudilere ve Karaimler'e Hasköy'de kendi hastahanelerini yapma izni verildi. Henüz karantina binaları inşa edilmemiş olduğundan karantina icrası için Tersâne-i Âmire'den bir gemi alınıp Galata'da Kurşunlumahzen önünde personeli belirlenerek hizmete başlandı. İstanbul'a dışarıdan gelip giden gemi yolcularına verilen mürûr tezkirelerine geldikleri mahallin sıhhî durumunun yazılması da usul haline getirildi.
*Bilâd-ı Selâse: İ stanbul ile kullanıldığında Galata, Üsküdar ve Eyüp, tek başına kullanıldığında ise İstanbul, Bursa ve Edirne kadılıklarını ifade eden bir tabir.
1866 yılında İstanbul'da toplanan milletlerarası sağlık konferansında her yıl hac mevsiminde Hicaz'a bir sağlık komisyonu gönderilmesi kararı alınmıştı. Bu karar üzerine Osmanlı Devleti kurban kesilen mahallerde kokuşmanın önlenmesi için gerekli tedbirleri almak, hac zamanında Mekke ve Medine'de sağlığa zararlı yiyeceklerin satışını engellemek, hacıların Hicaz'a geliş ve dönüşlerinde özellikle koleranın ortaya çıktığı yer olan Hindistan'dan gelen hacılar hakkında gereken sıhhî tedbirlerin icrasıyla mükellef olmak üzere arka arkaya sağlık heyetleri gönderdi.
Bunların çalışmalarından olumlu sonuç alınması üzerine dış müdahalelere karşı Hicaz ve Kızıldeniz'de durumunu kuvvetlendirmek isteyen Osmanlı hükümeti Kızıldeniz'in Osmanlı sahillerinde karantinalar teşkil etmeye başladı. Hicaz ve Yemen sahillerinde Cidde, Yenbu, Râbiğ, Lit, Kunfüze, Hudeyde, Muhâ, Kemerân gibi noktalarda karantinalar oluşturuldu.