Teoman Duralı'ya göre dürüst kişi kimdir?
Türkiye'nin yetiştirdiği en saygın ilim insanlarından biri olan merhum Prof. Dr. Teoman Duralı, felsefe denilince ilk akla gelen isimlerden biriydi. 10'a yakın dil bilen Duralı'ya göre dilimiz, en önemli varlığımız. Sizler için, Anadolu ve İslam kültürümüze vurgu yapan, Türkçeye ayrı bir hassasiyet gösteren Prof. Dr. Teoman Duralı'nın Fikriyat'ta yer alan yazılarından, önemli kavramların altını çizdik.
Giriş Tarihi: 06.08.2019
09:10
Güncelleme Tarihi: 05.02.2023
14:42
💠
Tutarlı düşünebilen kişi , yargılarına hırslarını, heyecanlarını, tutkularını, yalpalamaları ile duygusallıklarını karıştırmaktan uzak duran bireydir . Mantık-matematik öğrenimiyle kafası nizâm intizâma kavuşturulmuş kişi ancak tutarlı düşünme yetisiyle donanabilir. İrfân sâhibi olmak , alfabetisation (okur-yazar olma) kadar arithmetisation (hesab etme hünerini edinme) becerisine (Fr&İng performance) dayanır. Öyleyse geleceğin seçenek medeniyetinde eğitim ile öğrenim, Eflâtun" un işâret etmiş olduğu üzre, din ile mantık-matematik unsurlarını esâs almalıdır. Bu iki temel unsura —yürüyüşcülük, tarımcılık, izcilik ve benzeri yollardan— doğa sevgisi ile saygısını zerk edecek eğitimler ve müzik tedrisi ile beden terbiyeleri de eklenmelidir. Böylelikle yetişen kişiye sorumluluk duyuşu ile gıllı gışlı olmama irâdesi, yânî gönül temizliği aşılanmış ve onda arkadaşlık ile dayanışma arzusu ve beden sağlığı ile gücü geliştirilmiş olur. Ahlâk duyuşu ile matematik düşünüş gibi, vakıalardan elde edilemeyen hâlis, yozlaştırılmamış sanatlar arasında en tavsiyeye şayan, yüce olanı müziktir.
Teoman Duralı'nın Fikriyat'ta yer alan "Ümit; İslâm medeniyeti…" yazısını okumak için tıklayın
💠
İslâm, bir başkaldırma hareketidir; Müslüman olmanın manâsı da, haksızlığa, adâletsizliğe, suistimâle, sömürüye, Sömürgecilik ile İmperyalisme, Irkcılık ile Kavimciliğe başkaldırma irâdesinde yatmaktadır.
İlkece, İslâm, Allah tebliğinin verisidir. Buna karşılık, daha önce de çeşitli vesîlelerle bildirilmiş olduğu üzre, ideoloji, insan dimâğının eseri olan felsefe-bilim çıkışlıdır. Bu ikisi, şu hâlde, birbirine zıttır. İkisinden birini öbürüne indirgemek, felsefe-bilim bakımından saçma; din yönündense, küfürdür. Ne İslâmı ideolojileştirebilirsiniz ne de ideolojiyi İslâmîleştimeğe mezunsunuz.
Teoman Duralı'nın Fikriyat'ta yer alan "İslâm, bir başkaldırma hareketidir" yazısını okumak için tıklayın
💠
'Nefs' (S Atman), âlemşumûl 'ruh'un (S Brahma), taştan, topraktan, insana dek her çeşit bireye değişen raddede düşen payıdır. Bu çeşit varolanlar, canlı-olmayanların tersine, dışarıdan etkide bulunan etkenlere bağlı bulunmayıp kendiliklerinden, yanî kendi içlerinden etkili olan etkenlerce, biçim değiştirir, hareket edip savunurlar. Canlıda, şu hâlde, işleyişleri, canlılığı yürüten, yönlendirip yöneten 'can'dır. Can ise, nefs demektir. Can, bedenden, yanî maddeden elini eteğini çektimi, o beden işleyiş yetisini yitirir, demekki cansız kalır. Beden, haddizâtında canı, yanî nefsi uyanmış ve onun tarafından yönlendirilip yönetilen bir maddî kalıptır. Canı tarafından terkolunmuş beden, öteki canlı-olmayan maddeler gibi, sâdece dış etkenlerin etkisindedir. Vaktiyle canlı olup artık cansız olan bedenlereyse, insanda, 'ceset'; hayvanda 'leş'; bitkide ağaçsa 'kütük', ot neviindense 'sap' yahut 'kalıntı' denir.
Teoman Duralı'nın Fikriyat'ta yer alan "Beden, ruh ve nefs" yazısını okumak için tıklayın
💠
'İç âlem', dünyada insana mahsûs bir hâldir. Bu sebepten de, fiziğin, yanî bilimin değil, metafiziğin konusudur. Sözünü ettiğimiz âlemiyse, insan, mecâzî bir söyleyişle, 'iç gözü'yle 'tarassut' eder. Bu 'iç göz'e 'basîret' diyoruz. Bilime konu olamamakla birlikte 'basîret', hayatın her safhasında kendini duyurur. Dışımızı 'göz' diye anılan organla, içimiziyse 'basîret' dediğimiz bir yetiyle keşfe çıkarız. Dışımızın tarassutuyla sağladığımız 'bilgi'dir; içimizi seyre dalarak edindiğimiz 'özbilinç'tir. Onunla maddî ve manevî gücümüz ile imkânlarımızın dökümünü ve sınırlarını tanırız. Maddî ve manevî gücü ile imkânlarını esâslı biçimde tanıyan bilinçlenir. Maddî ile manevî gücün ve imkânların dağılımı ile hudutları hususunda bilinçlenmekse, 'kişiliğ'i verir.
Teoman Duralı'nın Fikriyat'ta yer alan "'İç âlem' bilimin değil, metafiziğin konusudur" yazısını okumak için tıklayın
💠
Ödev, kişinin yerine getirmek zorunda olduğu işdir. Kişiye 'ben'inin dışından, demekki maddî yahut manevî, nasıl olursa olsun, cebir yoluyla iş gördürülüyorsa, onun zorunda olmaklığı keyfiyeti ortadan kalkar; yapılan iş de, ödev vasfını yitirir. Şu hâlde ödevin kaçınılmaz şartı, hikmetisebebi hürlüktür. Madem insan, 'benimliğ'i itibârıyla özden hürdür, öyleyse o, aynı zamanda ödev varlığıdır.
Teoman Duralı'nın Fikriyat'ta yer alan "Ödev" yazısını okumak için tıklayın