Yazı yazmanın iki uç noktası: Disgrafi ve Hipergrafi
Hepimiz zaman zaman hissettiklerimizi kağıda döküp rahatlamak isteriz. Çünkü yazmak, insanın kendini anlamasını ve ifade etmesini sağlayan önemli bir araçtır; çoğu kişi için ise terapi ile eş değerdir. Ancak yazı yazmanın da bir hastalık olabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Yazı yazmanın iki uç noktası olan Disgrafi ve Hipergrafi'yi derledik.
Giriş Tarihi: 12.11.2019
09:01
Güncelleme Tarihi: 12.11.2019
09:30
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Bu hastalıktan muzdarip kişiler kendilerini ifade ederken yazmanın hayatlarının büyük bir kısmını kapladığını ve yazamadıkları halde kendilerini öleceklermiş gibi hissettiklerini, bu yüzden durmadan yazdıklarını belirtirler.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELER?
Hastalar, düşüncelerinin akıp gitmesini engellemek için onları yazmak isterler. Hipergrafiye epilepsinin neden olduğu biliniyor.
Bazı epileptik hastaların günlükleri inanılmaz derecede detaylıdır. Hastalar "Bu sabah 9.37'de sol el baş parmağında 3,5 santim yukarısındaki uyuşma hissiyle karakterize çok hafif bir nöbet geçirdim" gibi cümleler yazabilir. Bazı hastalar ise tüm günlük aktivitelerini her detayıyla tasvir eder. Kimileri şiirler ve kısa aforizmalar yazar, kimilerindeyse okuduklarının altını çizme eğilimi vardır.
VAN GOGH DİSGRAFİ HASTASI MIYDI?
Vincent van Gogh, yaşamı boyunca yalnız bir resim satabilmesine ve ölümünün üzeninden yüz küsur yıl geçmesine rağmen kültürel tarihteki yeri ve yaşamına ilişkin tartışmalarıyla varlığını sürdürdü. Resim yapmaya 26 yaşında başlamış olan Van Gogh, 37 yıllık yaşamına 2 bin kadar resim ve çizim sığdırdı. Özellikle Arles'da yaşadığı 1888-1889 yılları arasında 200 adet yağlı boya resim, 200 adet de çizim ve sulu boya resim yapmıştır. Bu üretkenlik her 36 saatte yeni bir ürün anlamına gelir.
Van Gogh, kardeşi Theo'ya kısası 6-7 sayfa olmak üzere 18 yılda toplam 200 adet mektup yazmıştı. Van Gogh kısacık yaşamında yaklaşık 902 mektup yani bin 700 sayfalık yazışma yaptı. Ayrıca mektuplarında bitmek tükenmek bilmeyen hastalıklı düşünce akışından ziyade yazmaya olan hevesi ve kafasında kurduğu intihar düşünceleri de açıkça görülmekteydi.
Aşırı yazı yazması, özellikle gençlik yıllarındaki dini eğilimleri, aralıklı saldırganlığı, kardeşi Theo'ya aşırı bağımlılığı ve Over the Ravine tablosundaki tuvali yırtan fırça darbeleri Van Gogh'un Geschwind Sendromu olabileceğini gösteriyordu.
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Sait Faik Abasıyanık da hipergrafiye sahip olan başka bir yazar. Sait Faik Abasıyanık kendisini nasıl hissettiğini şöyle ifade ediyor;
''Söz vermiştim kendi kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da hırstan başka ne idi ? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."