Yeni takvim ve saat Müslüman halkı nasıl etkiledi?
Yaşam döngüsünü hissetmediğimiz anlar bütünüdür zaman. Çabuk geçtiği an ile ağır ve soğuk adımlarını hissettiğimiz an, gerçek zamanın ne demek olduğunun peşine düşürür bizi. Ancak işin tuhaf yanı, zamanı bölmek için oluşan ikilemler silsilesinde bulunuyor. Takvim ve saat sisteminin ülkemizde değişmesiyle hayatımızda neler oldu? Hangi değerleri yok ettik? Edebiyatımız bu durumları nasıl kaleme aldı? İşte, yabancı saatin hayatımıza girmesiyle istilanın en gizlisi ve tesirlisi…
Giriş Tarihi: 27.06.2019
17:35
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
18:08
Mektepten çıkarken saatini alafrangaya henüz ayarlamamış olan Âdem Ağa'yla alay ettikten sonra eve giden Falih Rıfkı, büyükannesinin konsol üzerindeki sarı maden saatini de ayarlamaya kalkışınca, zavallı kadın, "Aman oğlum, benimkini bırak sonra namaz vaktimi bulamam!" diye telaşlanacaktır. Falih Rıfkı, büyükannesi öldükten sonra, yıllarca akrep ve yelkovanını çevirmekten kendini zor alıkoyduğu bu saate dokunmaya kıyamaz. "Tıknefes bir göğüs gibi soluyan" ihtiyar saat eski ayarında işleyerek Ahmet Hâşim'in "Müslüman Saati" dediği zamanı saymaya devam eder.
Eski saatlerin evlerin hayatına nasıl karıştığını "Dursalar, odanın kalbi durmuş gibi olurdu." diye tarif eden Falih Rıfkı'nın yazısı şu cümleye noktalanır: "Ve geçmiş günlerin iç âleminde eski saat işliyor; günün erken veya geç zamanlarını tam vaktinde haber veriyor!"
“Saat Meraklısı Tahsin Efendi”
Abdülhak Şinasi Hisar da Falih Rıfkı gibi Ahmet Hâşim'in yakın dostlarındandır. Boğaziçi Yalılarında çetrefil Türkçesiyle eski evlerde yaşayan insanların gece ve gündüz saatleriyle çok meşgul oldukları için gayret, ibadet ve lezzet zamanlarını gösteren bu âletleri pek sevdiklerini, her akşam anahtarla kurulan eski ezanî saatlerin güneş sulardan çekilirken on ikiye alındığını, şahsî saatler kadar müşterek saatlerin de büyük önem taşıdığını anlatır.
Birçok evin sofasında, Londra'nın herhangi bir saat fabrikasının ismini taşıyan, fakat rakamları alaturka olarak imal edilmiş, bazıları duvarlarda asılı duran ve saat başlarında çalan müşterek saatler varmış. Bazıları kuş sesleri çıkarır, bazıları şarkı söylermiş: "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur." Pirinç rakkaslarıyla günleri ve geceleri kahve değirmeni gibi öğüten saatler, içinde yaşadıkları evlerin ruh hâlini de yansıtırmış. Ev halkının mutlu zamanlarında neşeli, üzüntülü zamanlarında kederli sesler çıkaran bu saatleri yıllar sonra tekrar dinlerken 'geçmiş şâd ve nâşad zamanlar'ın içine daldıklarını söyleyen Abdülhak Şinasi, Müslüman evlerindeki saatlerin önemine "Saat Meraklısı Tahsin Efendi" başlıklı yazısının hemen başında da değinir.
"Başıboş bırakılmadan, güneşin batmasıyla, her gün on ikiye ayar edilmesi ezanî saate bir hususiyet verir. Dinî dakikaların tespitinde saniyelerin değeri vardır. Tam namaz vakitlerinde ezanlar okunur. Tam iftar ve sahur vakitlerinde toplar atılır. Eski Müslüman evlerinde bütün bu vakitleri bildiren saatlerin dinî bir ehemmiyeti vardı. Bunun içindir ki camilerin yanlarında mutlaka birer muvakkithane ve buralarda saatleri ayar eden bir memur bulunurdu. Bütün bu işlere o kadar kıymet verilen bu zamanlarda bu adamın herkesi alâkadar eden zamanın memuru bulunduğunu düşünerek cemiyet içindeki mevkiini küçümsememekte hakkı olacaktı."