Bundan tam 1 yıl önceydi. Darbe girişimine karşı tüm farklılıklarını bir kenara bırakarak kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla her kökenden, her meşrepten insanıyla dünyayı kendine hayran bırakan bir millet sokağa döküldü.
Hain darbe girişimine karşı yalnızca canı ve kanı pahasına direnenler, dünya tarihinde daha önce yaşanmamış bir destan yazdı. Tankla, helikopterle, uçakla üzerine gelen darbecilere karşı dik durdu, taviz vermedi. Bombalara, füzelere, mermilere göğsünü siper etti.
İşte o şanlı direnişte canı pahasına desten yazan birkaç şehidin öyküsü.
YOL ARKADAŞI BABA-OĞUL
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın dostu Erol Olçok ve 15 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip, 15 Temmuz'un baba-oğul şehadete yürüyen kahramanları oldu.
15 Temmuz gecesi, FETÖ'cü hainlerin şehit ettiği isimlerden biri de Erol Olçok ve 16 yaşındaki Abdullah Tayyip Olçok'tu. Hain girişimi öğrenir öğrenmez köprüye koşan Erol Olçok vatandaşlara, "Bu vatan bizim, kimse bu vatanı bizden alamaz. Köprüde sorun büyük arkadaşlar, orayı almamız lazım" sözleriyle cesaret verdi.
Türkiye'de darbeye kalkışan Fetullahçı Terör Örgütü'nün üniformalı hainlerin unuttukları bir şey vardı. Başkomutan Tayyip Erdoğan ve vatanını canı pahasına koruyacak milyonlar. O gece darbe girişimini öğrenir öğrenmez hemen meydanlara inmek için harekete geçenlerden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın dostu olan Erol Olçok'tu. Olçok, o gece 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki direnişe katıldı.
Erol Olçok ve 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip Olçok'a evde annesi ve kardeşleriyle kalmasını söyledi. Babasını dinlemeyen Abdullah Tayyip Olçok, darbecilere karşı durmak için babasının peşinden gitti. İlk olarak Altunizade'ye giden Erol Olçok, sokağa çıkan vatandaşlara, "Bu vatan bizim, kimse bu vatanı bizden alamaz. Köprü'de sorun büyük arkadaşlar, orayı almamız lazım" sözleriyle cesaret verdi.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne doğru yürüyen halkın arasında en önde giden Erol Olçok köprüye geldiğinde darbeci askerleri ikna etmeye çalıştı. Hainleri ikna edemeyen Olçok, sürekli ateş açıldığından dolayı oğlunu güvenli bir yere götürmek istedi. Oğluna doğru gitmeye başladığı anda darbeciler tarafından vuruldu. Vücuduna 3 mermi isabet eden Olçok'a yardıma koşan oğlu da darbeci hainlerin attığı iki zırh delici mermiyle kalbinden vuruldu. Abdullah Tayyip Olçok olay yerinde şehit düşerken, Erol Olçok kaldırıldığı hastanede şehadete ulaştı.
Hain darbe girişiminde şehit olan Erol Olçok'un eşi ve Abdullah Tayyip Olçok'un annesi Nihal Olçok, 15 Temmuz'un yıldönümünde yaşadıklarını anlattı. Nihal Olçok, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Yol Arkadaşım" dediği eşi Erol Olçok için "Erol, aykırılıkların adamıydı, hep olmaması gereken yerde olurdu. O gece de oraya giderken kalbiyle görüyordu" ifadelerini kullandı. Erol Olçok'un 16 yaşındaki oğulları Abdullah ile beraber gitmesinin sebebi olarak ise "Güzel bir yere gittiğinizde oraya evlatlarınızla gitmek istersiniz" dedi. Darbe girişiminde 16 yaşındaki oğlu Abdullah'ı kaybeden Nihal Olçok oğlunun hedef alınarak vurulduğunu belirtti. "Abdullah o gece sussa 'baba' diye bağırmasa vurulmayacak belki ama o bir Çerkez, Arnavut oğlu. Abullah'ı Erol Bey'in oğlu olduğunu anlayarak hedef alıp vurdular. Yerde süründüğünü görünce bir kurşun daha attılar" dedi.
BEN ÖLMEDİM ÜZÜLME ANNE
FETÖ'cü kalleşler, 15 Temmuz'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne girdi. Megakentin yönetimini ele geçirmeye yeltendi. Ancak millet darbecilere direndi. Hainlere geçit vermedi. O gecenin kahramanlarından birisi de Ömer Cankatar'dı. Şehidin annesi, "Rüyalarıma giriyor. 'Ben ölmedin anne'diyor" diye konuştu.
Darbe girişiminin üzerinden tam 1 yıl geçti ama bıraktığı acılar dün gibi tazeliğini koruyor. Şehitlerin hikayeleri ve ailelerinin geçen süre içinde yaşadıkları ise yürek burkuyor. 15 Temmuz'un kahraman şehitlerinden 33 yaşındaki Ömer Cankatar'ın hikayesi de bunlardan biri. Cankatar, annesi Atike Yağmur ve erkek kardeşi Faruk'la birlikte Fatih'te yaşıyordu.
Mali müşavir olmak için gün sayan ve bir yandan da iş arayan Cankatar, 15 Temmuz'da akşama kadar arkadaşlarıyla vakit geçirmişti. Cankatar, darbe girişimini haber alır almaz evine çok yakın olan Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına doğru yürümeye başladı.
Yolda kendisini telefonla arayıp eve çağıran annesine "Beni merak etme, bir şey olmaz" diyen Cankatar, belediye binasının önüne geldiğinde darbeci hainlerin kurşunlarına hedef oldu. Başından vurularak oracıkta şehit oldu. Ondan sabaha kadar haber alamayan annesi, sabah gelen acı haberle yıkıldı. O günün üzerinden tam 1 yıl geçti ancak anne Atike Yağmur'un acısı dinmedi. Gözü yaşlı anne, "Duvardaki fotoğrafına bakıp oğlumla konuşuyorum sürekli. Olup bitenleri anlatıyorum. Sanki hiç gitmemiş gibi. Sık sık rüyamda görüyorum. 'Ben ölmedim, üzülme anne' diyor. Bir keresinde rüya değil gerçekten gördüm. Şehit olduktan birkaç gün sonraydı" dedi..
BİR AİLEDEN 3 ŞEHİT
Hakan Gülşen, Mehmet Gülşen ve Lütfi Gülşen, darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önüne gitti. Gece boyu darbecilere direnen üç kahraman, hainlerin bombalı saldırısı sonucu şehadete erdi.
15 Temmuz gecesi kahramanca vatanlarını savunurken şehit düşen ve gazi olan vatandaşların hikayeleri birbirini izliyor. En etkili hikayelerden biri de, Ankaralı Gülşen ailesininkiydi...
Vatan aşkıyla yanıp tutuşan bu ailenin 3 ferdi, o gece darbe girişimine direnirken hainlerin bombalı saldırısı sonucu şehadete ulaştı. Kızılcahamam'da yaşayan Hakan Gülşen, darbe girişimini televizyondan öğrendi. Hakan Gülşen, abisi Mehmet Gülşen, kuzeni ve eniştesi olan Lütfi Gülşen ile Kızılcahamam'dan 70 kilometre yol kat ederek Beştepe'de bulunan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitti. Gece boyunca hainlerin işgaline izin vermemek için direndiler.
Sabah saatlerinde hainlerin F-16'larla gerçekleştirdiği bombalı saldırıda Gülşen Ailesi'nin 3 ferdi, şehadete erdi. Hain darbe girişiminde 2 kardeşini ve bir amcaoğlunu kaybeden Nizami Gülşen, "Aynı aileden 3 şehit vermenin acısını da gururunu da birlikte yaşıyoruz" dedi.
O gece, 3 amcasını toprağa veren Elif Bengü Gülşen ise gelinliğini giyip, düğün öncesi şehitlerin kabrine gitti. Helallik istedi. Gülşen, "Biz 15 Temmuz'da bu vatan için, millet için 3 şehit verdik. O gece 3 amcamı, FETÖ'cü hainlerin saldırısıyla kaybettim. Amcamlar beni gelin olarak görmek isterdi. Gelinliğimi giydim. Onların huzuruna çıktım" dedi.
KOCASI ŞEHİT KENDİSİ GAZİ
15 Temmuz kahramanlarından biri de Vahide Şefkatlioğlu. Canı pahasına darbecilerin önüne dikildi. Onun bacağını ezen tank, eşini şehit etti. Sol bacağını kaybetmesine rağmen 'O gece kanlı değil, şanlı geceydi' dedi
7'den 77'ye herkes, canı pahasına tankların önüne dikilmişti. İstanbul Esenler'de yaşayan 3 çocuk annesi Vahide Şefkatlioğlu (35), 15 Temmuz'un kadın kahramanlarından biriydi. Şefkatlioğlu, o gece darbe girişimini kardeşinden gelen telefonla öğrendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine eşi Mehmet Şefik Şefkatlioğlu (49) ve oğluyla birlikte sokağa çıkarak darbecilere direndi. Havalimanına giderken sol bacağının üzerinden tank geçti. Bacağını ezen tank, eşini de ezip geçdi. Vatan için canını siper eden Mehmet Şefik Şefkatlioğlu, şehadete erdi.
Üzerinden tank geçmesi sonucu sol bacağını kaybeden Vahide Şefkatlioğlu ise eşinin şehit olduğundan habersiz hastanede ölüm-kalım savaşı verdi. Hastanede kalbi durduğu için doktorların "Öldü" diyerek umudunu kestiği kahraman kadın, hayata tutunarak bir mucize gerçekleştirdi. Ölümü teğet geçen Şefkatlioğlu'na eşinin şehit olduğu haberi aylar sonra söylenebildi. Sol bacağını kaybetmesine rağmen dimdik ayakta duran kahraman kadın, şu mesajı verdi: "Kanımı son damlasına kadar veririm bu ülke için. Bu mesele ülke meselesiydi. 'Kanlı gece' diyorlar ya, o gece kanlı gece değil, 'şanlı' geceydi. Büyük bir zafer oldu".
15 Temmuz gazisi Vahide Şefkatlioğlu, 10 ay hastanede kaldı. Eşinin şehit olduğunu aylar sonra öğrenen 3 çocuk annesi, büyük yıkım yaşadı. Kahraman gazi Vahide Şefkatlioğlu, "Eşimi sorduğumda 'Durumu ağır, senin durumun iyi' diyorlardı. Oğlum sonunda öldüğünü söyleyince yıkıldım. Allah'tan gelen baş göz üstüne. Onun bir gururu var, mükafatı büyük. En büyük tesellim bu" ifadelerini kullandı.
ŞEHİTE YÜREK YAKAN MEKTUP
7 yaşındaki Ahmet Yavuz cenaze töreninde babasının tabutundan ayrılamamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra ziyaretine gittiği şehit çocuğuna Külliye'de maç sözü verdi.
Bir yıl oldu diyorlar, bir asır gibi geldi...
Külliye önünde başı koparak şehit olan Cuma Dağ'ın eşi Rukiye Dağ hem dehşet gecesini hem de bir yıllık özlemini satırlara döktü: Çok aradım o gece seni, yerde yatan birine yaklaştım çoraplar sen, pantolon sen, bir başın yoktu sevdiğim. Parmaklarından bile tanırdım seni...
Üniformalı hainler tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde başı koparak şehit edilen eşi Cuma Dağ'a şöyle seslendi Rukiye Dağ:
Şu anda başsız şehidim sana veda ettiğim evimden, son buluştuğumuz yere bakarak yazıyorum bu satırları. Kanlarınızla bizlere bıraktığınız aydınlık bir sabahta karşımda oynayan emanetin Yavuz'una bakarak, kalbim yanarak yazıyorum sana özlemimi. Çok özledim gakkoşum seni...
O gece vatan deyip evladımızı bırakarak koştuk sokaklara, vatandı mesele memleketti, giderse ne din kalırdı ne iman ne namus ve de can. Sokaklara çıkıp haykırdık vatanımızı hainlere yar etmeyeceğimizi ama birbirimize evlada demek kısmet olmadı işte.
HAKKINI HELAL ETTİN Mİ?
En çok üzüldüklerimden biri ne biliyor musun, senden helallik isteyememiş olmam. Bana hakkını helal ettin mi? Taramalar devam ederken o kan kusan sinsi helikopterden sana veda edişimin farkına vardın mı, sana seslenişimi duydun mu? Ya seni çok seviyorum, cennette kavuşalım deyişimi? Hissetin mi dileklerimi, sözlerimi, korku ve bedenimden güçlü olan cesaretimi?
Çok aramıştım seni orada, yerde yatan birine yaklaştım çoraplar sen, pantolon sen, bir başın yoktu ama ben senin parmaklarından bile tanırdım sevdiğim.
Seni teşhis etmek istedim ama izin vermediler, korkarsın dediler güldüm inan insan sol yanından korkar mı? İçimde kaldı biliyor musun, seni son kez görmek isterdim belki de sarılamadığım o gece adına dolu dolu sarılmak istedim ama olmadı. ...
Bir Cuma vardı, cuma günü geldiği bu dünyadan cuma gecesi göçtü. Adı Cuma'ydı, Bülent'ti, Ahmet'ti, Demet'ti Zeynep'ti Ayşe'ydi, sevdaydı, vatana sevdalıydı.
Seni kalbim yanarak özlüyorum Cuma'm, bir yıldır oldu diyorlar ama sen bir asır yokmuş gibi geldin bana...