GRAUN KİLİSESİ KULESİ, RESCHEN GÖLÜ, İTALYA
Antik Roma döneminden itibaren yolculuğu devam eden İtalya'nın en ünlü sular altında kalan (Reschen Gölü) bölgesi Sudtirol' de, Graun Kilisesinin sadece kulesi suyun üzerinde kalabilmiş. Düzenli bir şekilde ibadet edilebilecek yer olarak tasarlanan kilise, İtalya-İsveç sınırı üzerinde Alplerin bünyesinde neşv-ü nema bulan bir topografya. 1939 yılında merkezi enerji şirketinin şehirlere elektrik sağlayabilmek adına bu tarihi kilise sular altında bırakılarak yapay göl inşa edilmiş.
Bununla beraber kış günlerinde gölün buz tutması akabinde saat kulesine doğru yürünebilmesiyle de meşhur bir yer. Halen çan seslerinin duyulabileceği, turistlerin ilgisini çekip, fotoğraf çekmek isteyenlere Reschen Gölü'nün ev sahipliği yaptığı bir coğrafya.
ROSS ADASI, ANDAMAN VE NİKOBAR ADALARI, HİNDİSTAN
Bengal Körfezi'ne bitişik Andaman Denizi'ndeki bu adalar coğrafi olarak Tayland'a daha yakın olsa da Hindistan'ın yönetiminde. Sadece 38'inde düzenli yerleşim var. Nikobar Adaları turizme kapalı. Buna karşın Andaman grubunda ziyaret edilebilecek cennet misali pek çok ada yer alıyor.
Bu adalara ulaşımın en pratik, hızlı şekli uçak. Hindistan'ın Delhi, Kalküta ya da Chennai şehirlerinden, adalar topluluğunun başkenti Port Blair'e günlük uçuşlar mevcut. Bir diğer ulaşım alternatifi Chennai ya da Kalküta'dan kalkan gemiler. 60 saatte Port Blair'e ulaşıyorlar.
Port Blair başkent olmasına rağmen, turistler için daha çok Andaman Adaları'na geçiş istasyonu. Uçakla ya da vapurla Port Bair'e varan turistler burada birkaç gün geçirdikten sonra gemilerle Havelock ya da Neil Adaları'na devam ediyor.
Ross Adası, zaman tünelinden geçip Hindistan'ın İngiliz sömürgesi dönemine yolculuk yapmak isteyenler için ideal bir yer konumunda. Sömürge yıllarında İngilizlerin bu bölgedeki yönetim birimleri adada konuşlanmış. O dönemlerde "Doğu'nun Paris'i" diye adlandırılırmış. Bu gün, adanın geçmişten kalma şatafatlı İngiliz mimarisi örneği yapıları, kiliseleri ormana karışmış, çoğu yıkıntı halinde. Yapıların içinden çıkan tropik ağaçlar, dev kökleriyle Kamboçya'nın meşhur Angkor tapınaklarını hatırlatıyor.
ORPHEUM TİYATROSU, NEW BEDFORD, MASSACHUSETTS
Orpheum Tiyatrosu, Titanik'in battığı gün olarak da tarihe geçen 15 Nisan 1912 tarihinde kapılarını ilk kez açtı. Orpheum Tiyatrosu, Massachusetts eyaletinin şehirlerinden biri olan New Bedford'daki Water Caddesi üzerinde bulunan Beaux-Arts binasının bir parçasıydı ve 1910 yılında Le Club des Francs-Tireurs adlı bir Fransız-Kanadalı grup tarafından yaptırılmıştı.
İşlek bir mahallede bulunan tiyatro, o dönemde bina sahipleri tarafından Boston Orpheum Circuit'e kiralandıktan sonra birçok vodvil performansları, uzun metrajlı filmler, seri yayınlar ve haber yayınlarındaki son dakika olaylarını görmeye gelen izleyicilerle doldu taştı ve dönemin cazibe merkezlerinden biri haline geldi.
Orpheum Circuit, yıllar boyunca pek çok farklı organizasyonla iş birliği yaptı ve King Kong, Citizen Kane gibi, içinde yaşadığımız dönemde kült olarak adlandırdığımız, filmleri gösteren ünlü bir mekân haline geldi.
1958-1959'da Orpheum Tiyatrosu ilk kez kapatıldı. Bu tarihten sonra özel etkinlikler için birkaç kez açıldı, ancak 1962'de sahipleri Le Club des Francs-Tireurs tarafından satıldı ve daha sonra bir tütün şirketi tarafından depo olarak kullanıldı. Binanın arkasında bulunan süpermarket de tiyatronun satışa çıkarılmasının ardından kapandı.
Orpheum Tiyatrosu'nun şu anki terk edilmiş ıssız hali, günümüzde en ürkütücü mekânlardan biri olarak görülmektedir.
BANNERMAN KALESİ, BEACON, NEW YORK
New York'taki Pollepel adasındaki kale 1901 yılında Brooklyn'de ailesiyle yaşayan İskoçyalı göçmen Frank Bannerman tarafından yaptırıldı. 1969 da çıkan yangından sonra kalenin bazı kısımları yok olsa da kalan parçaları fırtınalara rağmen ayakta kalmayı başarıyor.
PRİPYAT, UKRAYNA
Ukrayna'nın kuzeyinde, Kiev bölgesinde, terkedilmiş bir şehirdir. Şehir Çernobil Nükleer Santrali çalışanları için 1970 yılında kurulmuştur. 1986 yılında Çernobil reaktör kazası meydana gelmesi sonucu şehir boşaltılmıştır. Yaklaşık 1000 yıl sonra tekrar yaşanabilecek radyasyon düzeyine erişebilecek olan şehir, bugün terkedilmiş haliyle ilgi çekmektedir.
S.T.A.L.K.E.R.: Shadow of Chernobyl, S.T.A.L.K.E.R.: Clear Sky, S.T.A.L.K.E.R.: Call of Pripyat ve Call of Duty 4: Modern Warfare gibi bilgisayar oyunlarının bir kısmı Pripyat'da geçmektedir. Özellikle 2009 yılında çıkmış olan S.T.A.L.K.E.R.: Call of Pripyat'ta hikâyenin merkezi olarak oyunda önemli bir role sahip olmuştur.
Ayrıca 2008 yılında History Channel tarafından gösterilen İnsanlıktan Sonraki Hayat (Life After People)belgeselinde de Pripyat'ın hikâyesi anlatılmaktadır.
Çernobil reaktör salınımının, Hiroşima'daki nükleer bombanın etkisinden 10 kat daha büyükolduğu söylenmekte ve bu olayın etkisinden dolayı 350.000 kişinin evlerini tahliye etmek zorunda olduğu bilinmektedir. Günümüzde şehrin radyasyon seviyesi çok yüksek olduğu için hala hiç kimse orada yaşamamaktadır.
BEELİTZ, ALMANYA ASKERİ HASTANESİ
Paslı yataklar, asma yapraklarıyla örtülmüş binalar ve duvarları yıllar içinde grafitiyle boyanmış, badanaları soyulan boş koridorlar; Doğu Almanya'nın düşüşüyle terk edilen ve bir zamanlar Nazi lideri Adolf Hitler'in de tedavi gördüğü devasa Beelitz-Heilstätten'dan geriye kalanlar.
19.yüzyılın ikinci yarısında, Almanya'nın büyüyen başkenti Berlin'in güneybatı yakasında, Alman Ulusal Sigorta Enstitüsü tarafından Beelitz Hastanesi açılmıştı. O dönemde yaygın olan verem hastalarını tedavi etmek için açılan hastane, 60 binalı bir kompleksten oluşuyordu.
Beelitz Sanatoryumu diye de adlandırılan hastane, I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde askeri bir hastaneye dönüştürüldü ve Somme Savaşı sırasında yaralanan genç Hitler de orada bir süre tedavi gördü. Etrafı ormanla çevrili olan binalar sadece hasta tedavisi için kullanılmıyordu. Bünyesinde kasabı, posta ofisi, restoranı, fırını ve hatta kendi elektrik santrali bile vardı.
Ünü giderek yayılan Sanatoryum, I. Dünya Savaşı'ndan sonra en önde gelen verem tedavi merkezine dönüştü. Hitler iktidarı sonrası yeni bir savaş kapıdaydı. Berlin'de birçok binanın bombalandığı II. Dünya Savaşı'nın ardından, hastane, Sovyet yönetiminin eline geçti, 1990 yılında Sovyetler ülkeyi terk edene kadar askeri hastane olarak kullanıldı.
"Piyanist" filmi burada çekildi
Son olarak 2000 yılında hastane tamamen kapatılarak terk edildi. Girişi çok rahat olan bu komplekste güvenlik açıkları oluştu ve sonrasında bazı bölümleri tahtalarla çivilendi. Hayalet kasabaya dönüşen yapı; Oscarlı "Piyanist" ve Tom Cruise'un oynadığı "Operasyon" filmlerinde set olarak kullanıldı.
BUZLUDZHA ANITI, BULGARİSTAN
Buzludzha'nın tarihi Bulgar Sosyalist Hareketi'nin geçmişine uzanıyor. İlk adı Peak olan yapının ismi daha sonra Hadzhi Dimitar tarafından değiştirildi. Bulgaristan'da resmi törenler ve siyasi toplantılar için büyük bir yapıt dikilmesi kararlaştırılmıştı ve bunun için bir fon oluşturuldu. İnşaatına başlanan yapıtın önemi, komünist Bulgaristan'ın bir sembolü olmasıydı. 1989'a gelindiğinde Bulgaristan'da komünizmin son bulmasıyla, anıtı içler acısı bir hale geldi. Terk edilikten sonra bir daha kullanılmayan Buzludzha, çoğunlukla vandalların uğrayarak, mozaikleri yok ettiği, pencereleri kırdığı, dekorasyonunu bozdukları harabe bir yere dönüştü.
RUM YETİMHANESİ, BÜYÜKADA, İSTANBUL, TÜRKİYE
Büyükada'nın Manastır Tepesi'nde (eski adıyla Yunanca İsa anlamına gelen Hristos Tepesi) bulunan yetimhane. Bina 1898-1899 yıllarında bir Fransız şirketi tarafından otel olarak inşa edilmiştir. Binanın mimarı, dönemin ünlü mimarlarından Alexandre Vallaury'dir. Günümüzde boş olan yapı, Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin kontrolü altındadır. Dünyanın en büyük ahşap binası ve ilk çok katlı ahşap yapısıdır olduğu iddia edilmektedir.
Bu yapı "Prinkipo Palas" adı altında otel olarak işletilmek üzere tasarlanmış ve inşa edilmişti. Fakat devrin yönetiminden gerekli iznin alınmaması üzerine, bina el değiştirdi ve Eleni Zarifi adlı bir Rum kadın tarafından satın alındı.
Daha önce Yedikule'deki Balıklı Rum Hastanesi'nde işlevini sürdüren Rum Yetimhanesi, 1902 yılında bu binaya, Büyükada'ya, taşındı. Yapının kullanım amacı zaman içinde değişmişti. Binaya I. Dünya Savaşı yıllarında Kuleli Askeri Mektebi yerleşti. Daha sonra ise işgal kuvvetleri tarafından adaya yollanan Rum göçmenlerini barındırdı. Ardından yetimhane Heybeliada'ya nakledildi ve bina da 1960'lı yıllarda kapatıldı. O tarihte boşaltılan bina hâlen kullanılmamaktadır.
Büyükada Rum Yetimhanesi ahşap karkas sistemde inşa edilmiştir. Yapı, yan bölümlerinde 6, diğer bölümlerinde ise 5 katlıdır. Binanın heybetine rağmen cephe mimarisi olabildiğince sade tasarlanmıştır. Birbiri üzerine tekrarlanan çıkmalar ile cephelere hareketlilik getirilmeye çalışılan yapıda, tiyatro salonundaki iç mekân ahşap süsleme detaylarına karşılık, diğer iç mekânlarda sade bir mimari hâkimdir.
Büyükada'nın tepesine bakıldığında hemen göze çarpan Rum Yetimhanesi, bahçesinde önceleri idare binası olarak inşa edilen, daha sonraları ise ilkokul olarak kullanılan bir yapıyla birlikte hâlen ayaktadır.
Aniva Deniz Feneri, Sakhalin Adası, Rusya
Japonya'nın kuzeyinde, Ohotsk Denizinin batı bölümündedir. Batısında Tatar Boğazı ile Rusya Federasyonu'ndan, güneyinde La Perouse Boğazı ile Hakkaido Adası'ndan ayrılır. Kuzey ve güneyde birbirine koşut uzanan iki dağ sırasının arasında verimli Sahalin Vadisi yer alır. Güneydoğu kıyılarında iki büyük koy (Terpeniya Aniva) vardır. Muson ikliminin etkili olduğu ada, yoğun ormanlarla kaplıdır. Balıkçılık ve ormancılık temel geçim kaynaklarıdır. Selüloz, kâğıt, gemi onarımı, balık konservesi, madencilik, önemli endüstri dallarıdır. Yeraltı kaynakları (petrol, doğal gaz, kömür, cıva, altın) açısından zengin olmasına karşın, tarıma elverişli alanlar son derece sınırlıdır. Kuzeyde çıkarılan petrol, Tatar Boğazının tabanına döşenen boru hattıyla kotaya aktarılır. Aniva, Rusya'nın Sakhalin Adası'ndaki, Japonya'ya yakın bir kıyı kentidir. Deniz feneri 1939 yılında Japon mühendisler tarafından inşa edildi ve yıllar boyu hem Japon hem de Rus askeri tarafından kullanıldı. Mys Aniva deniz feneri kayalık sahil şeridinde günümüzde hala yıpranmış ve terk edilmiş bir şekilde duruyor.
YÜZEN ORMAN, SYDNEY, AVUSTRALYA
SS Ayrfield adındaki gemi Sydney'in batısındaki körfezde bulunan, hurdaya çıkmış gemilerden sadece biri. 1911'de İngiltere'de inşa edilmiş ve 1912'de Avustralya'da kayıt edilmiş gemi 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan askerlerini ve mühimmatını taşımış. Savaşın ardından İngiltere ve Avustralya arasında kargo gemisi olarak kullanılmış. 1972'de hurdaya çıkan gemi şimdilerde körfezde parçalarına ayrılmayı bekleyen diğer hurda gemilerin yanında dokunulmazlığını koruyor. Çünkü bu süre zarfında güvertesinde kocaman bir orman yetiştirmiş. "Orman taşıyan kargo gemisi". Bir zamanlar savaşa hizmet eden 102 yıllık geminin içinde zamanla ağaçlar yeşermesi ise oldukça manidar. Ancak onu diğer gemilerden ayıran şey, paslanmış gövdesini süsleyen inanılmaz yapraklar ve dallar. Yüzen Orman olarak da anılan güzel gösteri, bir çeşit gemi mezarlığı haline gelen bölgeye biraz olsun hayat katıyor. Mangrov ağaçlarıyla yeşeren ve zenginleşen gemi, görkemli varlığı sayesinde ziyaretçileri çekmeye devam ediyor.