İnsanlık hallerini ifade eden güzel ve anlamlı kelimelerden biri de "minnet"tir. O kadar güzel ve anlamlı ki ideal insanı tarif ederken ilk sıraladığımız özelliklerden biri, kula minnet etmemesidir.
Minnetin sözlüklerde;
- Yapılan bir iyiliğin yükü, ağırlığı altında ezilme, iyilik yapana karşı kendini dâima borçlu hissetme;
- Yapılan iyiliğe karşı teşekkür etme, şükür, hamdetme;
- İyilik, yardım, bağış, lütuf, kerem anlamları yanı sıra yapılan bir iyiliği başa kakma;
şeklinde açıklanıyor. Minnet etmek ise, borcu ve yükü altında kalacağını bile bile bir kimseden kendisi için iyilikte bulunmasını istemek, boyun eğip yalvarmak anlamına geliyor.
Bizim geleneğimizin insana öğretmeye çalıştığı hasletlerden biri, kula minnet etmemesidir. Şarkılarımızda, türkülerimizde, şiirlerimizde, bu haslet üzerinde çok durulur. Hatta masallarımızda ve hikâyelerimizde bile. Şinâsî'nin;
Hak Taâlâ kimseyi bir ferde muhtâc etmesin
Yoksa halkın ettiği ihsâna değmez minneti
beytinde veciz bir şekilde dile getirdiği hakikati en güzel anlatan hikâye, kanaatimce Ömer Seyfettin'in, Diyet isimli meşhur hikâyesidir. Adını bilmediğimiz bir şairimizin, genellikle ilk iki dizesinin duvarlarımızı süslediği dörtlüğünde;
Ey gönül bir cân için her câna minnet eyleme
Ni'met-i dünyâ için sultâna minnet eyleme
Bu cihânın varlığına yok deyüp de ağlama
Gir kanâ'at evbine nâdâna minnet eyleme
sözlerini hepimizin bildiği meşhur türküde, Nesimî, biraz daha ayrıntılı anlatır:
Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabî Fârisî bilmem, dile minnet eylemem
Sırât-i müstakîm üzre gözetirim râhımı
İblisin ta'lîm ettiği yola minnet eylemem
Bir acâyip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim, Hak kerîmdir yarına
Zerrece tamâhım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdâ'dır, kula minnet eylemem
Oy Nesimî, can Nesimî ol Ganî mihmân iken
Yarın şefâat-dârım Ahmed-i muhtâr iken
Cümlenin rızkını veren ol Ganî Settâr iken
Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem
İstemem, eksik olsun
Gerard Depardiou'nun başrolünü oynadığı Cyrano De Bergerac isimli filmde, Cyrano'nun ağzından dökülen bir tirat var. Fransızcasını bilmiyorum ancak Sabri Esat Siyavuşgil tercümesinin güzelliği karşısında hayran kalıyorum. Aslından daha iyi olduğunu düşündüğüm bu tirat da kimseye minnet etmemeyi çok güzel anlatır.
"Ne yapmak gerek peki?
Sağlam bir arka mı bulmalıyım?
Onu mu bellemeliyim?
Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?
Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
Taklalar mı atmalıyım?
İstemem! Eksik olsun!
Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret! Eksik olsun!
Ciğeri beş para etmezlere mi "yetenekli" demeli?
Eleştiriden mi çekinmeli?
"Adım Mercuré dergisinde geçse" diye mi sayıklamalı?
İstemem! İstemem! Eksik olsun!
Korkmak, tükenmek, bitmek...
Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
İstemem! Eksik olsun! İstemem! Eksik olsun!
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek...
Tek başına... Özgür olmak... Dünyaya kendi gözlerinle bakmak...
Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak...
Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak...
Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
İsteyince Ay'a bile gidebilmek.
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.
Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğüdünki kadar.
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
Bence bir zararı yok, boyumuz göğe ermese de olur. Minnet edilecekse Hüda-yı Lem-yezele edilmelidir. Çünkü;
Minnet Hûda'ya, devlet-i dünyâ fenâ bulur
Ellerimizi havaya kaldıracaksak, Kıbrıs müftüsü şair Hilmî'nin veciz ifadesi gibi;
Duâ-yı devlet için gerçi ref-i destimiz vardır
Duhûl-i ravza-yı ihsâne pâyimiz yokdur
bu devletin ve milletin selâmeti için olmalı, birilerinden bir şey istemek için değil. Unutmayalım, kula minnet etmeyip 'istemem eksik olsun' diyebildiğimiz kadar özgürüz, vesselam.
İsmail Güleç