Bundan önceki yazımızda, son günlerde Ortadoğu ülkelerinde dolaşıma sokulan ve adına "İbrahimî Dinler" dedikleri bir proje kapsamında, üç semavi dini bu başlık altında buluşturup, "Yahudilik-Hristiyanlık-İslam" karışımı yeni bir dinin, Hz. İbrahim peygamberin adını kullanarak insanlara/toplumlara telkin edilmeye çalışıldığını ifade etmiştik.
Hatırlanacağı üzere, o yazıda böyle bir anlayışın tutarsızlığını ve yanlışlığını; tamamen kötü maksatlı bir ifsat projesi olduğunu özetle ortaya koymaya çalışmıştık.
Bugünkü yazımızda ise İslam Dininin, peygamberlere ve peygamberlik müessesesine bakışını ortaya koymaya ve sadece bir peygamberin ismi altında toplanmayı hedefleyen anlayışın, ancak fesat yüklü bir proje olabileceğini ilgili ayet ve hadisler çerçevesinde tespit etmeye gayret edeceğiz.
KİME PEYGAMBER DENİLİR?
Farsça, "haber getiren" anlamındaki "peyâm-ber" kelimesinin dilimizdeki karşılığı olan "peygamber", Allah Teâlâ'dan aldığı vahy-i ilâhi'yi (ilâhî mesaj) insanlara getiren-ulaştıran kutlu elçilere verilen isimdir. Bu kutlu elçilerin Kur'an-ı Kerim'de "Nebî" ve "Resûl" olarak isimlendirildikleri görülür. Zira onlardan bir kısmı kendisine mukaddes metinler (suhuf veya kitap) verilen resuller; bir kısmı ise bu resûllerin getirdiği dinî hükümleri tatbik eden ve bunu devam ettiregelen nebilerdir. Sözgelimi Hz. Musa (AS) kendisine Tevrat verilen Resûl; kardeşi Hz. Harun (AS) ise Nebî vasfına sahip peygamberlerdir… Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) ise kendisine "Kitabullah" olarak bilinen Kur'an-ı Kerim verilen ve bütün "âlemlere rahmet" vesilesi olarak gönderilen bir resuldür. O Yüce Resûl aynı zamanda "Hâtemü'n-Nebiyyin" yani "Nebilerin Sonuncusu" vasfıyla gönderilen En Son Peygamber'dir…
İslâm inancına göre bütün peygamberler, ilahi vahiyle şereflendirilmiş ayrıcalıkları olan seçkin kişilerdir. Diğer insanlarda bulunmayan birtakım özelliklere sahip olmalarına rağmen onlar da Allah'ın kullarıdır. Allah'a kullukları ise hem iftihar ettikleri hem de onları en çok sevindiren ve memnun eden özellikleridir.
PEYGAMBERLERİN SAYISI VE İSİMLERİ
Kur'ân-ı Kerim'de bahsi geçen peygamberlerin, bahsedilmeyenlere oranla hayli az oldukları bilinmektedir. Zira sorulan bir soruya karşılık Resûl-i Ekrem (SAV) Efendimiz insanlığa, "üç yüz on beşi Resûl olmak üzere, yüz yirmi dört bin Nebî'nin gönderildiğini" bildirmiştir. Kur'ân'da adı geçen ve peygamber oldukları kesinlik arz eden bu kutlu elçiler şunlardır: Âdem, İdris, Nûh, Hûd, Salih, Lût, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Harun, Musa, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa', Zekeriya, Yahya, İsa, Muhammed (SAV)... Bu isimler yanında, Kur'an'da adları geçtiği hâlde peygamber oldukları kesinlik arz etmeyenler ise Lokman, Üzeyir ve Zülkarneyn'dir.
Gönderiliş sebepleri, görevleri ve getirdikleri mesajlar açısından peygamberler arasında hiçbir fark söz konusu değildir. Müminlerin de onlar arasında ayrım yapmamaları, Bakara suresinin 285. ayetiyle istenmiştir. Bununla beraber Allah Teâlâ, bazı peygamberleri, bazısına üstün kıldığını, "O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir." (Bakara, 253) ayetiyle ifade etmiştir.
Aralarında üstünlük açısından derece farkları olmakla birlikte iman noktasında peygamberler ve onlara indirilen vahiyler arasında bir ayrım söz konusu değildir. Şu ayet-i kerime de müminlerin nasıl bir anlayış sahibi olmaları gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır: "Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğulları'na indirilene, Musa ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere, Rablerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuş kimseleriz." (Bakara, 136)
Yine Kur'an-ı Kerim'de, "Sen de "ulü'l-azm" peygamberlerin sabrettiği gibi sabret!" (Ahkaf, 35) ayetinde olduğu gibi, bazı peygamberlerin, "Ulü'l-Azm" yani "yüksek azim sahibi" oldukları ifade edilerek örnek gösterilmiştir. Ayetlerin izini takip eden İslâm âlimleri, karşılaştıkları zorluklara göğüs geren ve sabreden bu peygamberlerin Hz. Nûh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed (SAV) olduğunu söylemişlerdir. Zira Allah Teâlâ bu peygamberlerden sağlam bir söz almış ve bu peygamberlere gönderilen dinî kuralların (şeriat) son peygamber Hz. Muhammed (SAV) için de söz konusu olduğunu ifade etmiştir. Şûrâ suresinin 13. ayeti, bu konuda önemli bilgiler ihtiva etmektedir: "O (Allah), Nûh'a buyurduklarını, sana vahy ettiklerimizi, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve Îsâ'ya buyurduklarımızı size din kıldı ki, o dini ayakta tutasınız, o konuda ayrılığa düşmeyesiniz…"
Nerede ve ne zaman gönderilirlerse gönderilsinler bütün peygamberlerin verdikleri mesaj da aynı olmuştur. Bu hususta Allah Teâlâ'nın ilahi buyruğu şöyledir: "Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, 'Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin.' diye vahy etmişizdir." (Enbiya, 25)
Buraya kadar aktarılanlardan sonra denilebilir ki, peygamberlik zincirindeki her bir değerli halkayı temsil eden her bir resul ya da nebi, Allah Teâlâ'nın insanlar arasından seçip gönderdiği kutlu bir elçidir. Her biri, müminler için çok değerli ve pek azizdir. Onlar bu duygularla tanınmalı, sevilmeli ve saygı görmelidir… Konuya dair meseleleri ele alacağımız gelecek yazımızda buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalınız.
Mehmet Emin Ay