Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Aralık 20, 2021
Stokçuluk yaparak vurgunlarla haksız kazanç elde edenler
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Son günlerde basında çıkan haberlerde ülkemizin farklı bölgelerinde çeşitli ürünlerde karaborsa oluşturan, stokçuluk yapan birçok kişi ve şirketin, haksızca ve vicdansızca uygulamalarına şahit olduk. Binlerce teneke ya da plastik ambalaj içinde bitkisel yağın depolandığı mekânlar, yüzlerce aracın park edildiği araziler, çeşitli şehirlerden tırlar dolusu otomobil toplayan Hollanda, Meksika ve ABD menşeli şirketler, 2021 yılının son günlerinde yılı vurgunlarla kapatanların kötü anıları olarak kalacak hafızalarda…

Covid-19 Salgını'nın bütün dünyayı olumsuz yönde etkilediği günümüzde, dünya devletleri gibi ülkemiz de bu olumsuz ekonomik tablodan bir şekilde nasibini almış görünüyor. Özellikle son bir aydır döviz kurlarında yaşanan olağanüstü artış, hem ülkemizin ödemeler dengesinde hem de vatandaşlar üzerinde psikolojik etki oluşturmuştur. Ama belki de bunlardan daha da önemli olarak kabul edilebilecek şeyin, birtakım kötü niyetli kişiler ve bu gibilerin yönetimindeki firmaların ve şirketlerin, tamamen "vurgunculuk" olarak nitelendirilebilecek işler yapmalarıdır. Doğrusu işte bunları, eli-kolu bağlı vaziyette ama hem ülkemiz hem de insanımız adına büyük bir hüzün ve bir o kadar da kızgınlık ve öfkeyle izliyoruz.

İnsanlık tarihinde ticari alış-verişlerinde yaptıkları haksızlıklar ve kendilerini uyaran peygamberlerini alaya almaları sebebiyle helâk edilen toplumların varlığını biliyoruz. Bu peygamberlerden biri olan Hz. Şuayb'ın (AS) kutlu bir elçi olarak gönderildiği Medyen ve Eyke adlı şehirlerin halkları, kulakları sağır eden bir sesle dizleri üzerinde çöküp de kalkamaz halde helâk olmuşlardı… Gerek Medyen ve Eyke'nin gerekse diğer toplumların ortak özelliğinin Allah'a ve ahirete; kıyamet gününe ve mahşerdeki hesaba inançlarının olmadığı görülmektedir (Konuyla ilgili olarak bkz. Hûd, 84-95; Yasin, 77-79). Günümüzde de bu ticari ahlâksızlıkları yapanların, kişilik ve karakter olarak mukaddes değerlere, inanç ve saygılarının olmadığı söylenebilir. Nitekim Google'da, 2020-2021 yıllarında internette yapılan aramaların sonuçları da bunu ortaya koymaktadır. Buna göre, insanların dinî konularda yaptıkları aramalar listesinde ahiret %10, cennet %5, cehennem %10 gibi son derece düşük düzeylerde çıkmış; yine insanların ahlâk konusunu arama oranları son yıllarda %40 düzeylerinden %20'ye düşmüştür. Rakamlar, gittikçe dünyevileşen ve para kazanmak için her yolu mübah gören anlayış sahiplerinin, bu konuda hiçbir engel tanımadıklarını ortaya koymaktadır. Çünkü mukaddes değerlerin, kişinin hayatında bir anlam ifade etmeyişi, ondan pek çok şeyi de alıp götürmektedir. Alıp götürdüklerinin başında ise kul hakkına saygı, kanaat, elindekiyle mutlu olmak gibi yüce değerlerdir. Bugünkü yazımızda İslam dininin karşılıklı rıza ve hoşnutluğa dayalı ticaret anlayışını ele almak ve kapitalizmin kıskacındaki dünyaya bir de bu bakış açısıyla bakabilmenin imkânı üzerinde durmak istiyoruz.

İSLAM'IN ÇAĞRISI: İKİ TARAFIN DA RAZI OLDUĞU TİCARET...

Kur'an-ı Kerim, Nisa suresinin 29. ayetiyle ticari faaliyetlerde insanların haklarını gözetme hususunda özen ve dikkat gösterilmesini istemektedir. Önce ayeti aktaralım:

"Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızâya dayanan ticaret böyle değildir. Bir de kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir."

Allah Teâlâ bu âyette, insanların sahip oldukları malları harcama ve onlardan istifade etme hususunda bâtıl (haksız-hukuksuz) yolları değil; "karşılıklı rızaya dayanan ve konusu maddî değerler olan hukukî bir işlem" olan ticareti tavsiye etmektedir. Ticaret dışında kalan harcamalar ve elde etmeler "bâtıl" yollara olarak nitelendirilmektedir. Peki bâtıl nedir?

Bâtıl: Genel anlamda, Hakk'ın zıddı olan şeydir.

Bâtıl: Ahlâki manada, vicdanı sızlatan, gönle yatmayan, kalbi tırmalayan şeydir.

Bâtıl: Bu ayet bağlamında, hırsızlık, gasp, rüşvet, faizcilik ve tefecilik, fâhiş fiyat, aldatma ve karaborsacılık yoluyla mal elde etmektir.

Ayetin devamında, "Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir." denilmektedir. Ayeti yorumlayan tefsir âlimleri şöyle demektedirler: "Haksızlık, hukukî ve sosyal adaletsizlik anarşiyi doğurur veya körükler; bir kere toplum düzeni bozulup asayiş ortadan kalkınca can güvenliği de tehlikeye düşer; yalnız haksızlığa uğrayanlar değil, başkasının malını haksız olarak alıp yiyen veya başkasının canına haksız olarak kıyan da bu güvensizlikten nasibini alır, kendisi canından olduğu gibi yakınlarının da mal ve canları zarar görür. Âyetin asıl hedefi haksız olarak başkasını öldürmeyi yasaklamak olduğu halde bu başkalarını kastederek "Kendinizi öldürmeyin" buyurulması, hayat hakkının korunması bakımından çok güçlü bir vurgu taşımaktadır. Zira kişinin kendi hayatıyla başkasının hayatı arasında fark yoktur, bütün hayatlar eşit derecede korunmaya lâyıktır, korunma hakkına sahiptir. Birinin canına kıyan kendi canına kıydığını düşünmeli, bu şuur içinde olmalıdır." (Kur'an Yolu, Nisa 29.ayetin tefsiri)

14 asır önce buyrulan ve konulan bu hüküm, kazancı karşılıklı rıza ile oluşan ticaret aracılığıyla elde etmeyi Müslümanlar için öngörmektedir. Ne çâre ki, neredeyse tamamı Müslüman halkın yaşadığı ülkemizde hiçbir batı ülkesinde olmayacak şekilde stokçuluk örneklerine rastlanıyor. Halbuki bu dinin tebliğcisi Son Nebi Hz. Muhammed (SAV) "Kim ihtikâr (karaborsacılık) yaparsa işte o günahkârın tâ kendisidir." ve "İnsanlara satmak üzere mal getiren ve satışa sunan bir kimse rızka kavuşacaktır. O malı bir kenara istifleyen ve karaborsaya düşüren ise (bilsin ki) lanetlenmiştir." hadisleriyle stokçuluk yapan kişileri tanımlamış ve bu hususta önemli uyarılarda bulunmuştur. Hz. Ömer'in (RA) aktardığı diğer bir hadiste ise "insanların yiyeceklerini insanlardan esirgeyen kimselerin bu dünyada mutlaka iflas etmek veya cüzzam gibi hastalıklara müptela suretiyle Allah'ın cezasına çarptırılacaklarını" haber vermiştir.

Kanaatimizce yasal düzenlemeler oluşturup stokçulara fırsat vermemek, bir yolunu bularak yapanları ise ivedilikle tespit edip cezaya çarptırmak en başta devletin görevidir, hakkıdır ve sorumluluğudur. Çünkü stokçuluk yapanların, kendilerini bu kötü işten alıkoyacak ahlâk, iman ve vicdan ile herhangi bir alâkaları bulunmamaktadır!..

Huzur ve esenlik dileklerimle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN