Hacca manevi hazırlık konusunda bir süreden beridir kaleme aldığımız yazılarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bugün son olarak insanın gönül dünyasına hitab eden hatıralar, şiirler ve musikinin bu konuda öneminden ve değerinden söz edeceğiz.
"HAC HATIRALARI" YENİDEN İNCELENMELİ VE DEĞERLENDİRİLMELİDİR
Hz. İbrahim (as) devrinden beri binlerce yıllık bir ibadet olması yanında, asırlardır milyarlarca mümin tarafından ifa edilmesiyle hac ibadeti, müstesna bir özelliğe sahiptir. Gerek Peygamberler Tarihi ve İslam Tarihi kaynakları, gerekse önemli şahsiyetlerin hayat hikayelerini ele alan biyografik eserler, aynı zamanda ilginç hac hatıraları da ihtiva ederler. Bir de bazı İslam büyüklerinin ve seyyahların özel olarak kaleme aldıkları ve "Hac Hatıraları" başlığı taşıyan çalışmalar bu konuda son derece değerli bilgilere kaynaklık ederler.
Özellikle İslam büyüklerinin hac hatıralarının önemli bir kaynak olduğunu söyleyebiliriz. Zira İslâm âlimlerinin biyografileri incelendiğinde onların hac seyahati esnasında diğer birçok âlimle tanıştığı, bu vesileyle çeşitli fikir ve eserlerden haberdar olduğu, birçoğunun ilmî hayatında gelişmeler meydana geldiği görülür. Bu seyahat hatıralarının, hacca manevi hazırlıkta hacı adayları için çok değerli dersler ve ibretler taşıdığını söyleyebiliriz.
İşte bu bağlamda şunları ifade etmeliyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı din görevlilerinin desteği ve katkısıyla hac ve umre yolculukları esnasında bizzat hacı adaylarının yaşadıklar ya da şahit oldukları ilginç ve dikkate şayân hadiselerin yer aldığı bilgiler ve hatıralar bir havuzda toplanmalı ve bunlar içinden özellikle "hacca manevi hazırlık" konusunu ilgilendirenler seçilerek bunlar müstakil eserler halinde kaleme alınmalı ve gerek kitap olarak gerekse sesli ya da görüntülü formatlarla hacı adaylarıyla da mutlaka paylaşılmalıdır.
ŞİİRLERDEN YARARLANILMALIDIR
Eski ve yeni pek çok edebiyatçı tarafından kaleme alınmış hac konulu nice müstakil manzumelerin ayrı bir grup teşkil edecek kadar çok olduğu bilinen bir gerçektir. Yûnus Emre'nin, "Allah evi ziyârettir ben ona varmak isterim / Muhammed'in güzel nûrun gözümle görmek isterim" mısraları ile başlayan beş beyitlik şiiri bunların ilk örneği kabul edilebilir. Yine onun "Arayı arayı bulsam izini / İzinin tozuna sürsem yüzümü" gibi şiirleri ve yine birçok mutasavvıf şair tarafından kaleme alınan bu tür şiirlerin, aynı zamanda Zilhicce ayında tekkelerde hac ilâhisi olarak okunmak üzere bestelendiği ifade görülmektedir.
Yine ünlü sûfi İbrahim b. Edhem'in, Kâbe'nin örtüsüne sarılarak Allah'a yakarışının ifadesi ve güzel bir Münâcât örneği olan şiirindeki şu sözler de çok manidardır: "İlâhi! Günahkâr kulun Sana geldi. Günahlarını itiraf edip Senden affını diliyor. Eğer affedersen bu zâten Senin şanına yakışandır. Eğer reddedersen kulunu Senden başka kim affeder?"
Günümüze dair şiirlerden örnek verecek olursak Cengiz Numanoğlu tarafından kaleme alınan "Beytullah'ta Ben" adlı kitapçık bunun güzel örneklerinden biri olarak zikredilebilir. Hac şiirlerinin yer aldığı bu kitapçıkta özellikle "Ey Beytullah Yolcusu" adlı şiir, hacca manevi hazırlık adına motivasyon ve hazırbulunmuşluk kavramlarını belki de en iyi şekilde ele alan şiirdir denilebilir. Hacı adaylarının gönüllerine hitap eden bu şiirlerden özellikle din görevlilerinin haberdar olması ve bu hususta hacı adaylarını da bilgilendirmesi, manevi hazırlık adına onlar için önemli bir katkı sağlayabilir.
MUSİKİDEN VE MUSİKİ ESERLERİNDEN FAYDALANILMALIDIR
Duygulara hitap eden musikiden, dini duygu ve tecrübenin en yoğun bir şekilde yaşandığı hac ibadetinde istifade edilmemesi düşünülemez. Bir musiki formunda okunması daha uygun olan Tekbir ve Telbiye'lerin, hacı adayları üzerindeki etkisi inkar edilemeyen bir gerçektir. Aynı minval üzere, musiki alanında farklı örnekleriyle hac ibadetinden, Allah ve Resûlü'nün aşkından ve muhabbetinden; Kâbe'den ve Ravza'dan; Mekke'den ve Medine'den bahseden ilahi ve kasideler de gönüllere hitap eden ve duyguları canlandıran vasıtalardır.
Eski dönemlerden itibaren hacıları uğurlama ve karşılama törenleri için, ayrıca hacca gidişi teşvik amacıyla destan ve ilâhiler kaleme alınıp bestelendiği de görülmektedir. "İlâhî-yi Hüccâc" adlı eserlerin, Mekke İlâhisi adıyla basılan bir mecmuadaki "Kâbe İlâhisi", "Zemzem İlâhisi", "Arafat İlâhisi", "Vedâ İlâhisi", "Medine İlâhisi" gibi başlıklar altında yer alan birçok ilâhinin varlığı, ecdadımızın bu konuya ne denli önem verdiğine işarettir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, değişen ve gelişen şartlarda musikinin hala "çok etkili" olan gücünden faydalanmak amacıyla yeni çalışmalar gerçekleştirmesi, hacı adaylarının gönül dünyasına hitap edecek; taşıdıkları aşk, muhabbet, hasret duygularını canlı ve diri tutacak ve onlar için önemli bir motivasyon unsuru olan musikiden, en üst seviyede istifade etmesi gerekmektedir. Bu sahada yapılacak çalışmaların, hacı adayları üzerinde hacca manevi hazırlık hususunda önemli katkılarının olacağı şüphesizdir.
Böylece son sözlerimizi de söyleyerek konuyu tamamlamış oluyoruz. Güzel bir tevafuk olarak sizler bu yazıyı okuduğunuzda biz de kutlu bir görevi ifa etmek mübarek topraklarda olacağız. Yazabilme imkanı olursa yazmaya çalışacağız. İmkan bulamaz isek inşaallah dönüşte yazılarımıza devam edeceğiz. Şimdiden idrak ettiğimiz Zilhicce ayının mübarek günlerinin feyiz ve bereketle geçmesini ve sağlık afiyetle bayrama ulaşmanızı niyaz ederiz.
Sizleri bir şiirle baş başa bırakırken yola çıkmak üzere olan son kafilelerdeki Kutlu Sefer yolcularına da sağlık ve esenlikle menzillerine vuslat dileriz.
Mehmet Emin Ay
Ey Beytullah Yolcusu.
Ey Beytullah yolcusu. Ey! Fazilet zengini;
Meleklere vermedi, Rabb'im senin dengini.
Ah! Bir görsen yüzünün, o nûrâni rengini;
Ne mutlu ki, en kârlı ticaret şimdi senin;
Karşılığı yüzbindir, Kâbe'de bir secdenin.
Ey! Beytullah yolcusu, Ey! Davetli misâfir;
Nebîler sana yoldaş, Peygamberler müzâhir.
Darlık yüzü yok artık, sana dünya ve âhir;
Arafat müjdesinden, şüpheye düşme sakın;
Yeniden doğmuş gibi, olacağın gün yakın.
Bekliyor şimdi seni, bir sabır imtihanı;
Önce kendi içinde gizlenen nefsi tanı.
Öfke ve isyan ile sevindirme şeytanı;
Kazanmak istiyorsan, Mina'daki savaşı;
İbrahim gibi fırlat, elindeki her taşı.
Yakında giyeceksin, beyaz ihramlarını;
Çözeceksin ölümün, ölümsüz sırlarını.
Bıraktın... Gidiyorsun, işte bütün varını;
Sana hüzün vermesin, çoluk çocuk ve eşin,
Beytullah'ta bekliyor, milyonlarca kardeşin.
Kâbe'yi ilk gördüğün, o muhteşem anda sen;
Nasıl bir vecd içinde, ürpereceksin bilsen.
Ne tende can kalacak, ne dünyada bir hissen;
Unutma ki makbûldur, o anda tüm dilekler,
Etrafında, pervane misâlidir melekler.
Kalkınca gözlerinden, asırların perdesi;
Bir yanda çınlayacak, Bilâl' in yanık sesi,
Bir yanda sahâbenin, meleklerle secdesi,
Resûl'ü göreceksin, mihrâbında Kâbe'nin;
Şâhidi olacaksın, daha nice sahnenin.
Hâcer'i göreceksin, koştururken Merve'de,
İbrahim, insanlara haccı haber vermede,
Âdem'i göreceksin, o Cebel-i Rahme'de;
Açtıkça göreceksin, o gönül gözlerini;
Arafat kumlarında, Peygamber izlerini.
Ey! Beytullah yolcusu, tevekkül âbidesi;
Söküp attın içinden, artık hevâ hevesi.
Şimdi ''zikrullah' diyor, bedenin her zerresi;
Var git artık rehberin, İlâhi Kelâm olsun
Gurbet elden sılaya, binlerce selâm olsun.
Cengiz Numanoğlu