Arama

Mustafa Özcan
Ağustos 30, 2019
Huzur Sokağını arayanlar

Rahmetli Şule Yüksel Şenler tek başına bir ekoldü ve birçok okulun başaramadığı tek başına gerçekleştirmiştir. Arapların uyanış (sahve) dedikleri dini hayata geri dönüşü romantik ve destanımsı bir tarzda sağlamaya çalışmıştır. Aynı kuşaktan değildik binaenaleyh yaşım gereği onunla anılan coşkulu dönemi idrak edemedim. Hareketli ve destanımsı günleri benden biraz önceydi. Bununla birlikte çocukluktan gençliğe doğru evrilirken hala Şule Yüksel Şenler'in toplum nezdinde etkisinin dumanı tütüyordu. İzleri hala canlı idi. Bu baptan olmak üzere onun Huzur Sokağı kitabı şaheser ve muhallet kitaplarından birisi olmuştur. Adeta Şule'nin meşalesi olmuştur. Onun romanları mukaddesatçı kesim için adeta kutup yıldızı idi ve Halide Edip Adıvar'ın devrim romantizminin yerini almıştır. Yeni kitap okuma alışkanlığı edindiğim sıralarda bizim yöreden Şükrü Çelikateş ile kitap değiş tokuşu yapıyorduk. Birbirimize ödünç kitaplar veriyor ve okuduktan sonra geri iade ediyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam Huzur Sokağı kitabını ondan aldım ve bir çırpıda okudum. Roman okuyamayanlar için romandan uyarlanmış Oğlum Osman filmi de aynı işlevi görüyor ve zaman zaman sinemalarda gösterime giriyordu ya da daha sonra olduğu gibi özel kanallarda gösteriliyordu.

Eşim Huriye vefatından birkaç gün evvel TRT Haber'de Ömür Dediğin programda bir zatı dinlediğini ve çok etkilendiğini söyledi. Sonra birlikte TRT'yi izlerken aynı programın tekrarına denk geldik izlemeye başladığımda anlatılan şahsın Abdullah Kars olduğunu gördüm. Karine ile birlikte 'bu Şule Yüksel Şenler'in eski eşi' olmalı dedim. Nitekim o da eski günlere yad ederken Şule hanıma vurgu yapıyordu.

Bu programdan birkaç gün sonra Şule Yüksel hanım Hakkın rahmetine kavuştu. Olayların akışından, ' acaba bir telepatik etkileşim mi oldu?' diye kendime sormadan edemedim.

Huzur Sokağı dünyada kaybedilen huzurun esasında Allah merkezli ve ahiret kaynaklı olduğunu ortaya koyar. Ahirete dönük hayat dünyayı da anlamlandırır. Yoksa insanın hayatı bu dünya ile sınırlı kalacaktır. Menfezi ve ahirete çıkışı olmayacak ve kokuşacaktır. Huzur Sokağında satır aralarında huzurun namazda niyazda ve ibadette olduğu vurgulanıyor.

Bu arayış yerindedir. Nitekim Kadisiye savaşları sırasında olmalı İranlı komutan Rüstem İslam ordularının veya kendince Arapların diyarlarına gelişlerine bir anlam veremez ve birinci elden bunu soruşturmak ve bir İslam elçisinden durumu öğrenmek ister. Bir İslam elçisi ile bu hususu teati etmek niyetindedir. Rüstem İslam elçisi Rib'i Bin Amir'e sorar: Sizi bu diyara getiren ve sevk eden husus nedir?

Rib'i Bin Amir cevap verir: Allah bizi, kulları kulluktan Allah'ın kulluğuna ve dinlerin karanlığından, zulmünden Allah'ın adaletine ve dünya darlığından, huzursuzluğundan dünya ve ahiret genişliğine erdirmemiz ve çıkarmamız için gönderdi.

Şule Yüksel Şenler de huzurun, manevi huzurun sadece İslam reçetesinde saklı olduğunu hisseder ve bunu anlatmak ve aktarmak için yollara düşer. Şule Yüksel Şenler'in misyonu böylece teşekkül eder. Rib'i Bin Amir'in dediği gibi kaybedilen huzur ancak İslam'ın kanatları arasında yakalanabilir ve İslam iki kanadıyla hem dünyaya hem de ahireti kuşatır. Ahiret kaygısı olmadan dünya huzuru ve saadeti yakalamak kabil ve mümkün değildir. Şule Yüksel Şenler de iman ve İslam vurgusuyla bunu amaçlar. Sekine ve iç huzur ya da huzur sadece Allah'tan gelir. Onun bir atiyyesidir. Allah melekleri vasıtasıyla kullara sekine yani iç huzuru ihsan eder, indirir.

İbrahim Bin Ethem'e tacını ve tahtını bıraktıran husus iç huzuru yakalamaktı. Bunun peşinde saltanatını bırakır ve huzurun peşine düşer. Bu huzur yolculuğu onu rivayete göre Şam ve Mersin taraflarına kadar getirir. Tahtını tacını kaybetmiştir ama huzuru yakalamıştır ve yanı başındadır. Gazali'yi Şam'a götüren de bu huzur arayışıdır.

Şule Yüksel'in Huzur Sokağı romanı İbrahim Ethem'in arayışının şehirli versiyonudur. O mekan değiştirmeden iç huzurunu şehrin köşelerinden birisinde yakalamak ister. Dünyevi meşgaleler arasında kaybedilen huzur, ahenk ahiretin gölgesinde, şehrin saçakları altında , serpilmeli, yakalanmalıdır. Huzur Sokağının ruhunu, Ian Dallas suretiyle dünyaya gelen ve sonrasında Abdulkadir es Sufi olarak ete kemiğe bürünen zatın Cihad kitabında veya kendisiyle konuşmalarından birisindeki yakalamak mümkündür: keşke bir avuç toprağımız olsa da ideallerimizi orada yeşertebilsek!

Abdulkadir es Sufi dünyada böyle bir avuç toprak parçasına minnet kaldı, hasret gitti. Belki de içindeki arayışı hiç dindiremedi ve hiç söndüremedi. Şule Yüksel Şenler ise kitlelere ulaştı ama onlardan bir huzur sokağı inşa edebildi mi? Cevabı zor bir soru.

Eski macera romanlarının sonunda maceranın geçtiği adanın haritada bulunamayacağı ihtar edilirdi. Sakın bu adayı haritada aramaya kalkışmayın, zira bulamazsınız. Huzur sokağını da İstanbul'da bir semt olarak aramamak gerekir. İstanbul haritasında böyle bir sokak ismine rastlanmamıştır.

O Arapların 'rahetu'l bal/kalp huzuru, zihin huzuru' ifadesiyle işaret ettikleri gibi zihinlerde ve vicdanlarda saklıdır. Gurbet içimizde olduğu gibi huzur da içimizdedir.

Belki de aranılan sokağın çilesiyle bütün şehir ve şehirler huzura kavuşacaktır. İnşallah geride bıraktığı katre okyanusa dönüşür.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN