Arama

Mustafa Özcan
Kasım 25, 2022
Nasibilik nedir,  Nasibiler kimlerdir?

Nasibilik, Ehl-i Beyt düşmanlığı demektir. İslam tarihinde sapmalardan birisidir. 'Ancak sizlerden akrabalarıma dostluk etmenizi beklerim' mealindeki naslar varken kimseden Ehl-i Beyt düşmanı olması beklenemez! Elbette bu mümkün değil. Lakin olayların sevkiyle ve seyriyle olabilmektedir. Siyasi tutumlar insanları karşı karşıya getirir ve buradan da bir nefret ortamı, iklimi yeşerir. Öyle de olmuştur. Yoksa durduk yerde pek kimse kimseye özellikle de fazilet erbabına düşmanlık besleyemez ve düşman kesilemez, abes olur.

Burada tarafları ilkeler değil çıkarlar karşı karşıya getirebilir. Ya insanın kimyası bozuk olmalı ya da araya siyasi çıkar girmelidir. Cennet ehlinin iki genci olan Hazreti Hasan ile Hüseyin'in Emevilerle karşı karşıya gelmesi hikayesinde olduğu gibi. Hazreti Hasan, Muaviye Bin Ebi Süfyan karşısında hakkından feragat etti ve hakkını cemaate yani birliğe adadı ve devretti. Kendi hakkından feragat etti. Elbette Muaviye Ebi Süfyan'ın iktidar dönemi bittiğinde şuraya geri dönülecek ve ümmet şura üzerinden atıl misyonuna yeniden devralacaktı. Bu yıla amu'l cemaa yani birlik yılı dendi.

Lakin Muaviye Bin Ebi Süfyan oğlu Yezid için veliahtı olarak biat almaya başlamasıyla birlikte işin rengi değişti. Ümmetin misyonu, meşveret ve seçim hakkı hanedanlığa devrediliyordu. Bu sefer de gasp edilen ümmetin hakkı adına Hazreti Hüseyin, hicri 61 yılında huruç etti. Onun çıkışı planlı bir çıkış da değildi. Hamiyetin verdiği insiyaki bir çıkıştı. Sadece yapılanları kabullenemiyordu. Iraklılar çağırmış ama yüzüstü bırakmışlardı. Ebu'l Ferec el İsfehani, Haşimiler veya Ebu Talip soyunun kırımını (Makatil et Talibiyyin) konu alan bir kitap yazmıştır.

Ebu Talip soyu adeta karmaşa döneminde kıyımdan geçirilmişti. 'Makatil' ifadesini kullanması da birçok defa katliamdan geçirildiklerini ortaya koymaktadır. Bu eserde Ebu Talip soyundan yaklaşık 500 güzide ve nadide şahsiyetin yok edildiği veya öldürüldüğü anlatılmaktadır. Bu da adalet ve hak arayan sinelerde isyana dönüşmüştür. Emevilere karşı bir kin dalgasına neden olmuştur. İsyanların temel nedeni de 'es se'r li Ali Muhammed' parolasıdır: Al-i Muhammed'in hıncını almak. Kanını yerde bırakmamak. Emeviler bir isyanla yıkılmamıştır lakin isyanların toplamıyla yıkılmışlardı. Ulema devrimi denilen İbni'l Eş'as'ın öncülüğünde kurra yani ulema veya muhaddislerin kalkışması da bunlardan birisidir. Araya siyasi kan ve çekişme, husumet girdiğinden dolayı Ehl-i Beyt'e karşı da kimi çevrelerde aleyhtar bir hava doğmuştur.

İşte bu husumet, Nasibiler deyiminin türemesine ve doğuşuna neden olmuştur. Ehl-i Beyt'e düşman besleyenler demektir. Ömer Bin Abdulaziz'e kadar minberlerde Ehl-i beyt'e karşı lanet okunduğu mervidir. Adaletsizlik de insanların yüreğine işlemiştir. Zaman zaman karşılıklı amacı aşan davranışlar da olmuştur. Muhtar es Sekafi gibi isyan bayrağı açanların bazen Ehl-i Beyt hatta İslam ile ilişkileri tartışmalıdır. Sünni kaynaklar zındık olduğuna dair kayıt düşmüştür.

En büyük tartışma konularından birisi Nasibiliğin bir mezhep mi yoksa bir akım mı olduğudur? Mahiyeti tartışmalıdır. Kimi akımlar Haricilik gibi zamanla mezhep bağlamına sokulsa ve dallansa budaklansa da akım olma durumuna daha yakındır. Nasibilik de böyle bir akımdır. Nasibilik Rafiziliğin karşılığı olarak da kullanılmaktadır. Rafizilik İmam Zeyd'in çağrısına uymayanların ileri sürdükleri şarttan doğmuştur. İmam Zeyd'e kendi tutumlarını benimsetmek istemişlerdir. Hazreti Ebubekir ile Hazreti Ömer karşısında tutumlarını sorunca İmam Zeyd onları benimsediğini söylemiştir. Onlar ise Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'i benimsemeyiz demişlerdir. Bunun üzerine İmam Zeyd 'beni reddettiniz' diyerek onlara sitem etmiştir. Böylece reddedenler akımı doğmuştur (Rafiziler). Onlar da Haricilerin Hazreti Ali'nin safından ayrılmalar gibi İmam Zeyd'in safından ayrılmışlardır. Zamanla onların adları Rafiziye çıkmıştır. Lakin genelde On iki İmamcılığın bir sıfatı olarak kullanılmaktadır. Nasibilik de öyledir ve Ehl-i Beyt muhabbetini reddedenler olarak anılabilirler. Yönleri ayrı olsa bile refleksleri benzerdir.

Nasibiliğin tanımı belli olsa da bu kümeye kimler girer sorusunun cevabı muhteliftir ve sorunludur. Muhammed Bin Abdulvahhab'ın Kasim Halkına Mektubunu şerh eden Abdulaziz Bin Abdullah er Racihi Haricilerin nasibi olduklarını belirtmektedir. Dinler arasında İslam ortak ve buluşma noktasını temsil ettiği gibi Ehl-i sünnet de İslam dairesinde mezhepler arasında buluşma ve kavuşma çizgisini temsil eder. Bütün mezheplerin ortak bölenidir. Kimileri Nasibilik akımının sınırlarını daha da genişleterek Hanbelileri de bu kedvana veya kapsama sokarlar.

Halbuki İmam Ahmet Bin Hanbel, Muaviye Bin Ebi Süfyan'ın muhabbetinde ileri gitmeyi Nasibilik işareti olarak kabul etmekte ve saymaktadır ( Mea'd Doktor Süleyman el Avde Fi Abdullah İbni Sebe, Hasan bin Ferhan el Maliki, Merkez ed Dirasat et Tarihiyye. S. 191). İbni Teymiye ise Şia ile sürtüşme ya da polemiklerinden etkilenerek hükmünde veya kararında biraz Emevilik safına ve tarafına düşmüştür. Mihhacü' Sünne ve ötesinde günümüzde kimi Selefiler Emevilerin nokta-i nazarını benimsemektedir.

Ali Şeriati ve Racihi'nin ifade ettikleri gibi kimi Şiiler ya da Ali Allahiler gibi gruplar Hazreti Ali veya Ehl-i Beyt mensuplarına tapar veya perestiş eder hale gelmiştir. Nasibilik ile Şiilik arasında dengede durmak mümkün değildir. Bunu ancak Ehl-i Beyt'i ikisinin de tesir sahasından ayırarak yapabilirsiniz. Aşırı nefret ile aşırı muhabbet arasında itidal çizgisini bulmak mümkündür. Ehl-i Beyt'i tefrit makamında Emevilerin tesirinden, ifrat makamında da Şiilerin tesirinden kurtarmak gerekir. Ehl-i Beyt ümmetin ortak değeridir. Ona dayandığını ileri süren Şiilik de bütün kollarıyla öyle değildir. Düşmanları kadar istismarcılarından da kaçınmak gerekir. Hasan Bin Ferhan el Maliki'ye göre İbni Sebe rivayetleriyle maruf olan Seyf İbni Ömer nasibileri temsil eden isimler arasındadır. Günümüzde el Hutut el Arida şeklinde Şiilere karşı cevap yazan Muhibbiddin Hatibi de bu akıma sokmaktadır.

Kısaca kimilerine göre Vehhabiler haricidir veya Harici damarı taşımaktadır. Zaman zaman bu damar siyasi gelişmelerle yeniden çalkalanmakta ve yüzeye vurmaktadır. Kimi Vehhabi veya Selefilere göre Hariciler Nasibilerdir. Nasibiye diye bir kavram yoktur bu da onun akım veya hareket olarak kaldığını gösterir. Rafıziler veya Nasibiler akım veya sıfat formatındadır. Bugün Vehhabilik Haricilik ile Mürcie arasında gidip gelmektedir. Devlete isyan ettiğinde Harici vasfı kazanırken mutlak itaat ettiğinde de Mürcie kapsamına girmektedir. Vehhabilik renklenme halindedir. Hak dairesinde kalabilmek dinamik olmayı gerektiriyor. Zira isimler zamanla kayarak müsemmasından kopuyor. Tebeddülü esma ile hakaik tebeddül etmez. Veya gerçeklerler her zaman isimlerle at başı gitmez. Sonuçta Rafiziylik ile Nasibilik birbirinin aynasıdır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN