Ekran gülü ve bülbüllerinden birisi, 7 Ekim 2023 tarihinde Aksa Tufanı eylemi gerçekleştiğinde Hamas'ın bu eylemini ABD tarafından Kasım ayında İran'ın vurulacak olmasına bağlamıştı. Şöyle ki beklenmeyen eylemi İran'a siper olmak için yaptığını ileri sürüyordu. Güya bu vuruşla dikkatleri dağıtmış hesapları karıştırmıştı. Bu sadece kendi kafasında olan bir senaryo idi. Bugün ise hem doğrudan hem de karinelerle gerçeğin tam aksi istikamette olduğunu keşfediyoruz. Filistinli yorumcu Muin Naim İsrail'in eylemle ilgili önceden bilgi veya istihbarat almış olabileceğini yalanlarken İsrail'in o sırada hiç olmadığı kadar istikrarda olduğunu ve Arap ülkelerinin de İsrail'e yakınlaştığını hatırlattı ve savaş için İsrail'in hiçbir nedeni olmadığını savundu. Halbuki yatışmaz bir yapıya sahip olan İsrail için neden aranmaz ve sorulmaz. O isterse üretir.
Nitekim iç huzuru yoktu ve Netanyahu hükümetten düşmekten, Ehud Olmert misali yargılanmaktan ve hapse atılmaktan korkuyordu. Aynı durum İran için de geçerli. İran 2003 yılından beri bölgeyi karıştırarak içeride istikrar yakalamıştı. Zahide Tuba Kor adlı araştırmacı İran'ın Arap Baharı'ndan sonra bölgeye yayılmasını ve bu yöndeki kazanımlarını hatırlatırken Tahran'ın savaş istemediğini ve savaşın bölgesel çapta yayılmasını da istemediğini zira kazanımlarını kaybedeceğini ve çok kayba uğrayacağını bildiğini ifade ediyor. İsrail sayesinde kazandıklarını yine İsrail sayesinde kaybetmek istemiyordu. 2011'den sonraki kazanımlarını kaybetmek istemediğini ifade ediyor. Bu analiz yerinde bir analiz. Bu nedenle de baştan beri ne Hizbullah ne de İran aslında Aksa Tufanı'na sıcak baktı. Hamas'ın Aksa Tufanı eyleminin kendi kararı olduğunu kendilerinin buna bir dahli olmadığını söyleyip durdu. Eylemi sahiplenmediler. Bir taraftan da İslam kamuoyunu kaybetmemek için kaçamak davrandılar. Ama İran tarih önünde talihiyle sıvışamayacaktı. Bu arada kışkırtmalarına da devam etti. Sanki sürecin arkasında kendileri varmış gibi bir hava estiriyor ve intiba vermeye devam ediyorlardı. Yani Hamas ve mücadelesi üzerinden kamuoyunu kazanma gayretleri sektirmeden sürdürdüler. İsrail'i teskin etmek ve yatıştırmak için belki kurban da verdiler. Söz gelimi eski Hizbullah yanlısı şimdi itirafçılardan Joseph Ebu Fadel, Halil Hayye'nin sözlerine dayanarak esasında İsmail Heniye'yi İsrail'in değil İran'ın öldürdüğünü ileri sürdü. Çünkü cinayette izah edilemeyen karanlık noktalar vardı.
İran'ın bu aşamada İsrail ile karşılaşma hesabı yoktu. Bu hesapları Yahya Sinvar atılganlığı ile bozdu. Elbette isteyerek değil. Nitekim Rami Naim isimli Lübnanlı yorumcu Yahya Sinvar'a bizi Hizbullah'tan ve İran ekseninden kurtardı diye methiyeler düzüyor. Yahya Sinvar'ın başlattığı Aksa Tufanı eylemi olmasaydı asla İran ile İsrail karşılaşmazdı diyor. 'Özgürlüğümüzü Yahya Sinvar'a borçluyuz' diyor ve minnettarlığını dile getiriyor.
Netenyahu ilk günden itibaren Hamas'tan ziyade söylemlerinde, suçlamalarında doğrudan İran'ı hedef aldı. Son dönemde iyice çılgınca hareket etmeye başladı. Başkalarının üzerinden kundakçılık yapan ve ateşle oynayan İran ise sonunda ateşin ortasına düştü ve can evinden vuruldu. İstemeye istemeye savaşın içine doğru sürüklendi.
Siba Madwar isimli sosyal hesap kullanıcısı da aynı kanaati paylaşıyor (https://x.com/madwar_siba/status/1847439475959284066). Yahya Sinvar'ın bir yıldan beri İran kanadına mesafeli davrandığını ve bir yıldan beri yani 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren İran'ın askeri tavsiyelerini ve telkinlerini dikkate almadığını ifade ediyor. Ateşkes müzakerelerinde de İran'ın görüşlerinin dikkate alınmadığını kaydediyor.
Böylece İran canını kurtarma pahasına bütün dostlarını satmış bulunuyor. Başta Hamas ardından da Hizbullah'ı sattı. İsrail bunlarla yetinmeyince İran yeniden tırmandırma şeridine geçmiştir. Artık gaza mı frene mi basacağını kendisi de kestiremiyor. Bir türlü kararlı davranamıyor. Sadece gözdağı veriyor. Kısaca Mollalar Hamas'ı yakıt olarak kullanmak istediler ellerinde patladı.
Mustafa Özcan