Kışkırtmaların odağındaki İran
İran, kışkırtmaların odağındaki ülke. Suriye'yi kaybetmenin yasını tutuyor. Hazmedemedi ve sağa sola yalpalıyor, sataşıyor. Sekrerist karakter ve hatlar üzerinden Suriye halkını birbirine karşı kışkırtıyor. Birbirine düşürmeye çabalıyor. Tarih boyunca en iyi yaptığı iş de budur. Bu hususta oldukça deneyimli ve talimli olduğu söylenebilir. Yıllar yılı 'vahdet' diye kafamızı ütüledi. Yıllar yılı 'direniş hattı' veya ekseni diye tutturdu. Hem bizi hem de kendisini kandırdı. Lakin sonunda vahdetin baş düşmanının kendisi olduğunu ve direniş hattı diye muvazaa hattı kurduğunu gördük. Şimdi Esat'a kaptırdığı 40 milyar doları devrimcilerden geri istiyor! Kayıp paraları, hazineleri, bunların üzerine yatıp beraberinde Moskova'ya götüren ve kaçan firari Esat'tan geri isteyebilir. Üstelik Ebu Ali Putin de müşterek dostları. Sermayeyi kediye yükledilerse biz ne yapalım! Esat en azından bir kısmını yanında götürdüğü paralardan geri ödeyebilir. Devrimciler de İran'dan ülkelerinde yaptığı tahribattan dolayı 300 milyar dolar istiyor. Eski muhaliflerin veya devrimcilerin işi burada bitmiyor. Esat'ın ortağı olarak mutlaka Suriye'deki öldürülenlerin, Hizbullah, Fatimiyyun ve Zeynebiyyun gibi çetelerin ve Devrim Muhafızları'nın işlediği cürüm ve cinayetlerin hesabını sormalı, ayrıca Uluslararası Ceza mahkemelerinde konuyu takip etmelidir. Suriye'de Baas ve Esat dönemiyle alakalı Nürmberg Mahkemesi gibi uluslararası müstakil bir ceza mahkeme kurulmalı, Esat ailesiyle birlikte ve ortakları da bu mahkemede yargılanmalıdır. Zaten Şam'daki yeni yönetim, Yavuz ve Kanuni'yi emsal alarak İran rejimiyle diplomatik ilişki kurmaktan kaçınıyor. Bu fitne ekseni ülke, İran'ı boykot etmek istiyor. Bu konuda da son derece haklılar.
İran Dışişleri Sözcüsü Fatma Muhacirani, yeni Suriye yönetimiyle diplomatik temasları yeniden başlatacaklarını ve karşılıklı olarak büyükelçiliklerin teatisi noktasında mutabakat sağlandığını ileri sürmüştür. Şam yönetimi, bunu yalanladı. Bu, Muhammed Mürsi'nin Tahran ziyareti sırasında Suriye'deki mezalimden bahsederken resmi televizyon kanallarının Suriye ibaresini el çabukluğu ile Bahreyn'e çevirmelerine benziyor. Modern Bizans'ı temsil eden Acemlerde oyun bitmez. Iraklı Şii Molla Vasık Şemmeri'nin dediği gibi; bunlardan her kaypaklık beklenir ve yalanda Acemlerin eline su dökebilecek baba yiğit yoktur.
Şam'dan döküldükten sonra fitnelerine yenilerini eklemek istiyor. Bu anlamda sekterist hatları kaşıyor ve iktidarlarını kaybeden Nuseyrileri kışkırtıyorlar. Halbuki aynı topluluktan olan Beşşar Berhum gibiler de diyor ki; İsrail'i İran'a bin kere tercih ederiz! Mezhep akrabalığına rağmen böyle diyorlar. Neden acaba? Esat'ın iktidarda tutunmak için kendilerine muhtaç olduğunu biliyorlardı ve bu ihtiyacı sonuna kadar istismar ettiler. Şam'daki Nuseyriler, daha ziyade laik kimliği tercih ediyorlar. Gösterilerde biz direniş eksenini ya da Molla düzenini geri istiyoruz demiyorlar. Gösterilerde attıkları sloganlar laiklik üzerine. Bu yönüyle de İran'ı tekzip ediyorlar. Bu da neden daha fazla Rusya'yla yakın durduklarını açıklıyor. Arakçı gibiler, Rusya'yı hangi eksene yerleştiriyorlardı? Biz söyleyelim: İsrail ekseni. Onları birleştiren şey direniş değil, çıkarları ve Esat'ı ayakta tutma gayretiydi. Bu da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ifadesiyle İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyordu.
Hamaney, bundan bir müddet önce hem yeni rejimin Suriyeli muhaliflerini kışkırttı hem de isim vermeden Türkiye'ye çattı. Molla bozuntusu, Suriye halkının yeni yönetime karşı da direnişlerini sürdüreceklerine inandığını söylemiştir. Molla Kabus Suriye halkının sevinçlerini kursaklarında bırakmak istiyor. Esat rejiminin İsrail ile ABD gergefinde çöktüğünü söyledikten başka/maada bir de bölgesel bir ülkenin rejimin çöküşünde etkin bir rol oynadığını söylemiştir. Türkiye'yi kastettiği belli. Bunu söylerken kuyruğunu kısmış vaziyette. İsim vermese de Türkiye'yi kastettiği belli. Yüz binlerce insanın beton altına gömüldüğünü ve milyonlarcasının da ülke dışına sürüldüğünü unutmuş görünüyor. Suriyeli yorumcu Ahmet Kamil'in dediği gibi Suriye halkı Rusya ile İran'ın şahsında dünyanın sırtını yere getirmiştir. İran'dan mı korkacak? Rejimin Maslahatını Teşhis Kurumu üyelerinden Muhsin Rezai de yeni rejimle alakalı olarak garip ifadeler kullanmıştır. Tekfirce veya terörist gibi ifadeler yerine başka tanımlar ikame etmektedirler.
Mesela bu defa Suriye'de totaliter bir cemaat anlayışı ikame edilmek istendiğini ileri sürmektedir. İsim vermeden yabancı işgalci sıfatıyla Türkiye'yi kastederken, iç totaliter yapı ile de HTŞ'yi ima etmektedir. Bu iki kesime karşı Suriye halkı ve gençlerinin suskun, elleri bağlı kalmayacaklarını söylemektedir.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Suriye halkına yönelik Esat'ın fiziki işkencesini psikolojik boyuta taşımıştır. Şöyle diyor: Suriye'nin geleceğine dair bir şey söylemek için henüz erken. Suriye'deki siyasi pozisyonu etkileyecek birçok faktör bulunmaktadır. Şimdi kesin zafer kazandıklarına inananların acele etmemeleri ve vakitsiz sevinmemeleri tavsiye edilir.
İran fitnecileri, Suriye halkının hayallerine gem ve sevinçlerine de ket vuruyor ve zaferlerini kabusa çevirmek istiyorlar. Dolayısıyla İran'ı sonuna kadar geriletmek gerekiyor. Hazreti Ömer'in dediği gibi keşke aramızda ateşten bir duvar olsaydı. Ama hadislerde belirtildiği gibi Sasaniler ve İran, bir iki vuruşluk ve darbeliktir. (Farisu nathatün ve nathatani vela Farise bade haza ebeden / https://www.anaween.com/265651) Kadiseye'de birinci darbelerini yediler. İkincisini de devamıyla birlikte Suriye cephesinde alıyorlar.
Suriye Dışişleri Bakanı Es'ad Hasan Şeybani, bu art arda gelen kışkırtmaları kaos yayma girişimi olarak değerlendirmektedir. Kısaca İran fitne kazanı kaynatıyor. Ters tepeceği kesin. Bu bozgunculukları yanlarına kar kalmayacak, bilakis Kur'an ifadesiyle hasret ve nedametleri olacaktır.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.