Şam’daki yeni Osmanlı valisi
SKY News Arabic adına yazar-yorumcu İmadüddin Edip, Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika Çalışmaları bölümü Araştırmacısı Hay Eytan Cohen Yanarocak ile buluşuyor ve konuşuyor. İmadüddin Edip Mısır asıllı, Suudi Arabistan ya da Birleşik Arap Emirlikleri namına çalışan bir fikir işçisi. Daha doğrusu onların finanse ettiği yayın organlarında boy gösteriyor. Haliyle onların çıkarlarını gözetiyor ve maslahatına tercüman oluyor. Konuşma boyunca yaptıkları analizlerden her ikisinin de Türkiye'yi yakından takip ettikleri anlaşılıyor. Bunun farklı nedenleri olabilir. Yanarocak soy isminden de anlaşıldığı gibi Türkiye asıllı bir Yahudi. Dolayısıyla Türkiye'ye ilgi duyması tabii. Edip ise Türk düşmanı birisi ve bu yönüyle de Türkiye onun radarında daimi bir yeri işgal ediyor. Türkiye'deki gelişmeler hususunda donanımlılar. Lakin kesinlikle tarafsız değiller. Özellikle de İmadüddin Edip! Vurun abalıya yaklaşımı içindeler. Türkiye asıllı bir Yahudi olduğu anlaşılan Yanarocak, İmadüddin Edip'e nazaran daha insaflı. Edip lafın önünü açıyor ve ötesinde tanımlamalarda bulunuyor öteki de harfiyen ona katılıyor. İmadüddin Edip pas atıyor Yanarocak da kaleye gönderiyor. 'Kim Kimin Sınırında' yazımızda değindiğimiz gibi Hay Eytan Cohen Yanarocak, Düşmanlığı Caydırma (Red'ul üdvan) operasyonuyla birlikte Türkiye ile İsrail'in komşu haline geldiklerini vurguluyor. Muhammed Muhtar Şankiti de Karadeniz ile Akdeniz havzasının bu operasyonla birlikte birleştiğini hatırlatıyor. Yanarocak önceden de Akdeniz üzerinden Türkiye ile İsrail'in komşu olduklarını lakin muhaliflerce Şam'ın ele geçirilmesiyle birlikte bu komşuluğun karaya da yansıdığını ifade etmektedir.
İmadüddin Edip bölgede Suriye operasyonuyla birlikte Türkiye'nin İran'ın yerini aldığını iddia ediyor. Esasında Suriye'nin el değiştirmesiyle birlikte İran ve Hizbullah'ın bölgedeki misyonu sona ermiştir. Eskisini eleyen yeni bir hat belirmiştir. Suriye'nin alınması İslami kesimlerin fikriyatında dönüşüm meydana getirmesi beklenir. Sıhhat bulmasına zemin kazandırması umulur. 1970 ve 1980'li yıllarda Suriye İslami hareketleri üzerinden beslenen İslami kesimler 1990'lı yıllarda İran rüzgarlarının tesirinde kalmışlar ve Tahran odaklı hale gelmişlerdi. Şimdi yeniden eski hatta dönüş yolundalar. Şam'ın alınması terazi/şakül etkisi yaparak yamuk çizgiyi düzeltmiştir. Hizbullah'a bel bağlayan Azzam Temimi gibi kimi Filistinliler de son gelişme ışığında kendilerini tashih etmişlerdir. İmadüddin Edip Suriye veya bölgenin İran cehenneminden kurtulduğunu lakin kendini Türkiye cehennemine attığını veya kaptırdığını ileri sürmektedir. Bu değerlendirme kimi seküler Arapların bakış açısını yansıtmaktadır.
İmadüddin Edip'e göre Suriye sonrası çanlar bölge ülkeleri için çalmaktadır. Mübalağa ettikleri ve Türkiye'ye karşı ön almaya çalıştıkları gözleniyor. İmadüddin Edip Ebu Muhammed culani ya da eski-yeni ismiyle Ahmet Şara'nın Şam'daki yeni Osmanlı valisi olduğunu ileri sürmektedir. Bu tanımlamaya katılsa da Hay Eytan Cohen Yanarocak farklı telden çalmakta ve abartıları mümkün mertebe budamaya çalışmaktadır. İran ile Türkiye farkını şöyle anlatmaktadır: Türkiye'yi Batı üzerinden etkilemek ve pazarlık yapmak mümkündür. Türkiye ile doğrudan ve dolaylı diyalog kapıları açıktır. Nihayetinde Türkiye ile Batı ortaklık içindedir. İsrail için bu köprüyü veya kanalı kullanmak imkan dahilindedir. Dolayısıyla Türkiye ile İsrail ilişkileri de açık bir statüde devam etmektedir.
Çok akıcı İngilizce konuşan Yanarocak Trump ile Türkiye ilişkilerinin pozitif beklentilere rağmen ilk dönemde pek iyi olmadığını Trump'ın acı reçete olarak Türkiye'ye ambargo koyduğunu ve demir çelik ithalatına yaptırım getirdiğini ve Türk parasının değerinin düşmesinde önemli bir rol oyladığını hatırlatıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=z66t5gK9XaQ) Bu ayrıntılar Türk-İsrail ilişkileri noktasında hafızasının canlı olduğunu gösteriyor. Şüphesiz İsrail kimi Araplara göre daha akıllı düşman kampına veya sınıfına giriyor.
Yanarocak Kunaytra bölgesinde işgal ettikleri mevzileri topraklarına katmayacaklarını HTŞ veya Suriye'nin yeni yöneticilerinin davranışlarını kontrol etmek için ya da İsrail'in milli güvenliğini korumak için bir nevi rehin ve ipotek olarak tuttuklarını ve gördüklerini söylemektedir. Bununla birlikte Vaddah Hanfer'e göre bu mesele ilişkilerin önünde bir ukde olarak yükselmektedir. Bunun Suriyelilerin İsrail'e bakış açısını daha da bulanık ve negatif hale getireceğini beklemektedir. İsrail uzun yıllar Esat'ın Sedat olmasını gözlemiş ve Kudüs'ü ziyaret etmesini beklemiştir. Lakin verilen sözleri askıya alarak bu süreci kendi baltalamıştır. Rabin'in emanetini yok saymıştır. Yeni yöneticiler karşısında rehin toprak alınması, süreci daha da karmaşık ve belirsiz hale getirecektir. Culani son kertede ne Esat ne de Sedat olacaktır.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.