Daha 36 yaşındayken hayata veda eden Orhan Veli, bir mektubunda hayatını şöyle özetler:
"1914'te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak saldım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum. Hiç evlenmedim."
Hep düşünceliydi. Orhan Veli'yi her bahane efkârlandırırdı:
"Mektuplar alır, efkârlanırım;
Rakı içer, efkârlanırım;
Yola çıkar, efkârlanırım.
Ne olacak bunun sonu, bilmem."
Dünyada bu yüzden rahat olmadığına inanırdı. Ancak ölünce dertler biterdi:
"Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin,
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin,
Ölsem desene!"
Zaten Orhan Veli hep garip yaşamıştır:
"Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar,
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince…
Alacağı yoktu. Zaten rahmetlinin"
"Bir aydan beri iş arıyorum, meteliksiz.
Ne üstte var, ne başta."
Hep dertli, hep sıkıntılıydı ve bu durumu açıklayamıyordu.
"Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl nasıl size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı
Bir dert ki.. Düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
Dayanılır şey değil."
Hayatı yaşanacak bulurdu
Buna rağmen yaşamaktan zevk alırdı:
"Çayın rengi ne kadar güzel,
Sabah sabah,
Açık havada!
Hava ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!"
"Deli eder insanı bu dünya.
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç."
Hep âlemde, hep içiyor
Orhan Veli, bedenini hor kullanmış ve zamanını gece âlemlerinde içmekle tüketmiştir.
"Ah! Neydi benim gençliğim!" başlıklı şiirinde bu durumu şöyle açıklar:
"Nerde böyle hüzünlenmek o zaman;
İçip içip ağlamak,
Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
Hafta sekiz ben eğlentide;
Bugün saz, yarın sinema"
İçkiye çok düşündü. Hiç durmadan günlerce şarap içebilirdi. "Rakı şişesinde balık olsam" derdi.
"Gideceğim bir aşçı dükkânına
Bu akşam da orada içeceğim."
"Kadehlerin biri gelir, biri gider;
Mezeler çeşit çeşit."
"İçelim! Madem ömrümüz hoş."
İçkinin yanında tütün"
Sadece içmekle de kalmıyor, bir yandan da sigarasını tellendiriyordu. Sigara ona göre sıkıntıyı dağıtmanın aracıydı:
"Dün fena sıkıldım akşama kadar
İki paket cigara bana mısın demedi"
"Mesut sanmak için kendimi.
Ne kâğıt isterim ne kalem;
Parmaklarımda cigaram,
Dalar gider mavisinden içeri
Karşımdaki resmin."
Evet, Orhan Veli sevmediği çevresinde; değerlerinden, geçmişinden ve inançlarından genellikle koptuğu bir toplumsal ortamda yabancılaşmasından, kendini yalnız, garip, avare, mutsuzluk duymasından bunalıyordu. Böylelikle kendini başıboşluğa, bohem yaşantıya, içkiye, sigaraya veriyordu.
Vefatı
10 Kasım 1950 tarihinde "Üç Nal" adlı içkili lokantada Orhan Veli dostlarıyla yine içer. Aşırı sarhoş değilse de kafası bulutludur. Ankara'da karanlık bir sokakta yürürken belediyenin açtığı bir çukuru göremez ve düşer. 2 gün sonra da İstanbul'a gelir. Ağrılarından ve sızılarından şikâyet etmektedir. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalaşır, Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırılır. Doktorlar alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uyguladılarsa da gece yarısı son nefesini verir.
Yapılan otopside alkol zehirlenmesinden değil, çukura düştüğü sırada oluşan beyin kanamasından öldüğü anlaşılır.
Türk şiirinin bu büyük ismi, Cumhuriyet devrinin kudretli şairi, yıllarca verimli olabileceği çağda, daha 36 yaşındayken hayata veda eder.
Kaynaklar
1- Bütün şiirleri. Orhan Veli. Adam Yayıncılık, 2002
2- Orhan Veli. Asım Bezirci Altın Kitaplar Yayınevi 1991
3- Bir Garip Orhan Veli. Murathan Mungan. Metis Yayınları, 1999
4- Garip Şair Orhan Veli'nin Ölümü Hala Sır. Star Gazetesi, 14.11.2002.
Prof. Dr. Sefa Saygılı