Hayvanlara karşı acımasızca hareket edenlere, özellikle kedi ve köpek gibi hayatımızın içinde olan evcil hayvanlara zulüm edenlere karşı toplum olarak duyarlıyız. Böyle istenmeyen olaylar vuku bulduğunda medya ve sosyal iletişim araçlarıyla gereken yapılıyor, zalim kişi veya kişiler kınanıyor. Geniş kitleler kızgınlıklarını ifade ediyorlar. Bu da yetmiyor ardından adli kovuşturma ve takip geliyor. Zanlıların tutuklandığı bile oluyor.
Tabi hemen hayvan hakları yasası çıksın diye kampanyalar başlıyor. Hatta bildiğimiz TBMM'de böyle bir hazırlık da var.
Ancak böyle bir yasa birçok tuzağı da beraberinde getirecek. Meselâ Müslümanlar bilhassa kurban bayramında Rabbimize kulluk olarak büyük baş hayvanlardan kurban keserler. Bu ibadetimiz bazılarınca acaba bu yasaya takılabilir mi? İnsan merak etmeden duramıyor.
Batının bazı tarafgir kalemleri maalesef bu kurban olayına takmış durumdalar. Hâlbuki kurban ibadeti dinlerin genelinde var olan bir etkinlik ve ilk çağlardan beri süregelen bir gelenek olarak dikkatimizi çekiyor.
Aslında hayvanlara eziyet ve zulüm esas batının genlerinde var. Günümüzün ünlü dilbilimcisi filozof Steven Pinker (Harvard Üniversitesi'nde psikoloji profesörüdür) İyimser Gelecek adlı kitapta (NTV Yayınları, sayfa: 3) şöyle yazmaktadır:
"16. Yüzyıl Paris'inde, popüler eğlence biçimlerinden birisi de kedi yakmaktı. Kedi bir düzlem üzerinde yukarı kaldırılır, ardından yavaşça ateşe bırakılırdı. Tarihçi Norman Davies'e göre 'aralarında krallar ve kraliçelerin de bulunduğu izleyiciler, hayvanlar acıdan inlerken ve tüyleri yakılıp kızartılıp sonunda da kömüre dönerken kahkahaya boğulurdu."
Evet, tarihi böylesine kirli ve iğrenç olan batının kurban ibadetinin aleyhinde bulunması tutarsızdır ve mantık dışıdır. Üstelik boğa güreşi ve horoz dövüşü gibi gösterilerin halen devam ettiği düşünülürse…
Bir başka husus hangi hayvanlar bu kanun kapsamına girecektir? Çünkü hayvan denince çok geniş bir yelpaze akla geliyor.
Bu konuda Abdurrahman Dilipak beyin şu dediklerine katılıyoruz:
"Bakın bu konular yasayla düzenlenecek konular değil. Her zaman, zulüm, fahşa, vahşet suç olmalı. Hayvan hakları değil, tabiata, fıtrata karşı suçlar gibi çok genel bir çerçevede suç sebep olduğu maddi ve manevi zarara uygun ceza miktarı ve şekli içtihada bırakılmalı.
Sahi, birilerinin hayvan dediği şeyin bir milimetresi, hacmi, ağırlığı var mı? O kadar çok hayvan var ki! Sinek de hamam böceği de hayvan, yılan da.. Bu konuda o birileri ne düşünüyorlar acaba?"