İşte, buraya değin anlatılanlardan evrenin, 'çoklukta birlik' ifâde ettiği anlaşılmaktadır. Evren, şu durumda, birbirleriyle uzaktan yahut yakından 'akraba' az yahut çok farklı görünümlerin etkileşip kaynaştığı düzgün bütünlüktür. Özellikle canlılar kesiminde birbiriyle özdeş kabul edilebilecek iki olaya yahut sürece işâret edemeyiz. Bununla birlikte ister canlı-olmayan, ister canlı olsun, bütün varolanlara vucut veren kurucu unsurlar aynıdır: Atomaltı dünyasının temel tânecikleri. Günümüz fiziği uyarınca evreni meydana getiren vakıaların, süreçlerin, varolanların birbirini tamamlayan iki temel özelliği bulunur: Bunlardan biri dalgalı, öbürüsüyse cisimli hâlde olmaktır.[1]
Varolanın cisimli cephesini oluşturanlar, atomaltı alanın temel tânecikleri, atomlar ile moleküller, özetle, cisimciklerdir. Şu durumda cisimlilik, bir varolanın maddî yapıda olduğunu gösterir.[2] Maddeyse, herhangi bir zamanda mekânda bulunup tesbit olunan yahut olunabilen veya gözlemlenebilenlerin temel birimidir. Böyle olan her çeşit nesne, malzeme yahut da canlı, maddeden oluşmuştur. Bütün tözler (Fr substances), bileşikler ile öğeler (Fr elements) maddî olup bunun yapısı vardır. Değişik türdeki maddelerin farklı yapıları bulunmakla birlikte, sonuçta hepsi de temel tâneciklerden kuruludurlar. Maddenin niceliği, kütlesi, hacmıyla yahut tözünün mıktarıyla ölçülebilir. Maddenin bellibaşlı üç hâli var: Gaz, sıvı ile katı.[3]
Gerek malzeme gerekse töz, adlandırılabilir madde türüdür. Tayin edici özelliklerine bakarak belirleyebildiğimiz bir madde türü de malzemedir. Sözgelişi, tahtayı tahta kılan belli birtakım özellikler vardır. Bununla birlikte, değişik tahta türlerinin farklı özgüllükleri bulunur. Aynı şekilde deri de, malzemedir; sert yahut yumuşak olabilir. Malzeme gibi, adlandırılabilir madde türü tarzında tarif edilen tözün, malzemeden ayrılan yönü, belirli bir kimyevî bileşiği hâvî olmasıdır. Her töz, kendine mahsûs kimyevî bileşikten meydana gelir. O, buna dayanılarak belirlenir. Haddızâtında töz olan demir, tuz ile hemoglobin, birer özgül kimyevî bileşiktirler. Bunlarsa öğelerden oluşurlar.[4] Öğeye gelince; o, daha basit olanlara ayırıştırılamayan temel tözdür. Bir öğede bütün atomların proton yahut elektron sayısı aynı olmakla birlikte, nötronların sayısı değişebilir. Doksan iki (92) adet doğal öğe var.[5] Buraya değin söylenenleri toparlarsak:
- Madde, moleküllerden
- Moleküller, atomlardan
- Bir atomsa, çekirdeğindeki bir mıktar proton ile nötrondan ve çekirdeğin çevresinde dönüp duran elektronlardan meydana gelir.
Her öğe, başkalarından protonlarının sayısıyla ayırtedilir. Protonlar ile nötronların ise, kuvark denilen kendilerinden daha temel tâneciklerden oluştukları varsayılmaktadır. Kuvarklar, henüz tecrid edilebilip tek başlarına gözlemlenebilmiş değiller. Bunlar hep, hadron adı verilen bileşimler hâlinde görülürler. Hadron, proton ile nötronların yanısıra, çok daha nadir bulunan pionlar ile kaonları kapsarlar. Elektronlara gelince; bunlar da, lepton adı verilen başka bir temel tânecikler ailesindendirler. Leptonlar ile kuvarkların etkileşmelerinden dört temel kuvvet doğar:
- Çekim
- Elektromagnetisma
- Yeğin kuvvet
- Zayıf kuvvet
Elektromagnetik kuvvet, elektronlar ile çekirdekleri birbirlerine bağlayarak atomları meydana getirir. Elektrikce nötr olmakla birlikte atomlar, artık elektromagnetik kuvvetle etkileşerek molekülleri oluştururlar. Yeğin kuvvet, kuvarklar arasında bağlar kurarak protonları, nötronlar ile öteki bütün hadronları biçimler. Protonlar ile nötronlar arasındaki artı yeğin kuvveteyse, çekirdeksel (Fr nucleaire) kuvvet denir. Çekirdeksel kuvvet, protonlar ile nötronlardan çekirdekleri oluştururlar. Zayıf kuvvetse, birtakım çekirdeksel çürümeler ile güneş energisini boşandıran kaynaşma sürecinin kimi cihetleriyle ilgilidir. Gerçeklikte üç temel kuvvet var: elektromagnetik ile zayıf kuvvetler ve bunların farklı belirtileri olan elektrozayıf kuvvetler.[6] "Kuvvetler, tâneciklerin değişimiyle iletilirler... Leptonlar ile kuvarkları ve onların etkileşimlerini tasvir eden teorinin adı standart modeldir. Tânecikler, iki öbek hâlinde sınıflandırılabilirler: Fermionlar ile bosonlar. Maddenin temel yapıtaşları olan leptonlar ile kuvarklar, fermiondurlar. Bosonlara gelince; onlar da dört kuvvet arasında bağ kuran temel tâneciklerdir..."[7]
İşte, elektronlardan, proton ile nötronlardan oluşan maddeler ile ışınların vucuda getirdikleri evren, 13.798 ± 0.037 milyar yıl önce vukû bulmuş Büyük Patlamayla (Big Bang) biçimlenmeğe başlamıştır. "Büyük Patlamayla birlikte ısı, çekirdeklerin oluşmasına imkân tanıyacak —sâdece bir milyar sgr— dereceye düşmüştür. Bu aşamada varolan tâneciklerin hızı —ışık hızının yüzde biri— çekirdeksel tepkimelere cevâz verecek kadardır. Böylelikle elektronlar ile nötronların eşliğinde protonlar biraraya gelebilmiş ve enilk öğeleri biçimleyebilmişlerdir. Bir proton ile nötron toplaşarak dötoryum çekirdeğini oluşturmuşlardır. Sonra da iki dötoryum çekirdeği helyumu meydana getirmek üzre birleşir..."[8] Helyum ise, evrenin enilk maddesidir. Temel tâneciklerin oluşumunu sağlayan bu ilk çekirdek birleştirim/sentez döneminden sonrakinde güneşimiz gibi, yıldızlara vucut verecek kimyevî birleştirimler meydana gelmiştir. Bunların arasında ilk ağızda karbonu, oksigen ile demiri sayabiliriz.[9]
Büyük Patlamayla birlikte evreni oluşturan madde ile energi bir kaynaktan —hiçlikten varlık— her yana birkaç sâlisede saçılmağa başlar. Büyük Patlamadan l0-43 saniye sonra nitekim, evrenin yarıçapı, bugünkü hesaplar uyarınca, 10-28 santimetreye ulaşmıştır. Evrenin o ândaki yarıçapı, bir hidrogen atomunkinden bir milyon kere ufaktır. Yine o safhada evrenin sıcaklığı —1032 K— ve yoğunluğu, aklın havsalanın, hattâ hayâlgücünün alamayacağı raddededirler. Görüldüğü gibi, evrenin kaynağı, mahreci olarak kabul edilen Büyük Patlama ânına en çok, bugün eldeki deneysel (empirik) ile teorik imkânlar çerçevesinde, 10-43 saniye yaklaşılabiliyor. Patlama ânı nasıldı, o ânda neler vardı henüz bilinmiyor.[10] Hele, Büyük Patlamadan önce başka şeylermi vardı, yoksa evrenimiz, genel kanâata tamamıyla uygun olarak hiçliktenmi varolmuştur, soruları hepten cevapsız kalmağa hükümlüdürler —şimdilikmi yoksa ebedenmi, orası da belli değil.
Başlangıçtan yaklaşık yüz milyon yıl sonra sıcaklığı 15 K.ne dek düşmüş olan evreni helyum ile hidrogen atomlarından oluşmuş gaz kaplamaktaydı. Gazın, çekim etkisiyle yoğunlaştığı yörelerde yıldızadaların öncüsü (Fr protogalaxies) sayılabilecek oluşumlar ortaya çıkar olmuştur. Bu oluşumlardan yıldızadalar (Fr galaxies), onlardan da yıldızlar ve nihâyet gezegenler ile uydular meydana gelmiştir. İşte bahse konu oluşumlar dizisinin en sonlarında meydana gelmiş genç yıldızlardan biri, aşağı yukarı 4,6 milyar yıl önce, daha eski bir yıldızın patlaması sonucunda vücut bulmuş olduğu tahmin edilen güneşimizdir.[11]
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
[1] Bkz: Werner Heisenberg: "DasNaturbildderheutigen Physik", 125. s.; ayrıca bkz: Walter Heitler:
" The Departure from Classical Thought in Modern Physics", 186. s.
[2] Bkz: Corpusclemaddesi, "OxfordEnglish Dictionary", I. cilt, 1013. s.; ayrıca bkz: " The Shorter Oxford English Dictionary", I. cilt, 430. s.
[3] Bkz: A. Godman ve E. M. F. Payne: "LongmanDictionary of Scientific Usage", 9. s., satır: AB001.
[4] Bkz: a.g.e., 9. s., satırlar: AB002 — AB003.
[5] Bkz: Element maddesi, "Oxford Concise Science Dictionary", 235. s.
[6] Bkz: Howard E. Haber ve Gordon L. Kane: "Is Nature Supersymmetric?", 42. s.; "Scientific
American"da.
[7] Howard E. Haber ve Gordon L. Kane: a.g.e., 43. — 44. syflr.; "Scientific American"da.
[8] Beatriz Barbuy, Roger Cayrel ve Joseph Ivor Silk: "Les Premieres Etoiles", 1063. s.; "La Recherche"de.
[9] Bkz: Beatriz Barbuy, Roger Cayrel ve Joseph Ivor Silk: a.g.e., 1063. s.; "La Recherche"de.
[10] Bkz: Trinh Xuan Thuan: "Le BigBang Aujourd'hui", 42. s.; "La Recherche"de.
[11] Bkz: Trinh Xuan Thuan: a.g.e., 38. — 39. syflr.