Her ne kadar, teorik fizikte görülen Isaac Newton un,
(F = Gm1 .m2 r1 -r2 [r1 -rj2 [r rj)
şeklindeki çekim yasası gibi, bütün mümkün evren seviyelerinde geçerli sayılabilecek genişlikte yasaları vucuda getirmesi uygulamada imkânsızsa da, canlılar bilimi felsefesinin anadallarından teorik biyolojinin, öncelikle canlıyı, bundan başka, bütün bellibaşlı canlılar bilimi kavramlarını kuşatıcı, aynı zamanda da açık seçik tariflerle belirlemesi başta gelen ödevidir. Böyle bir ödevle yükümlü bulunan teorik biyoloji, incelediği sorunlar açısından da, sorunları irdeleyişi bakımından da iki bölüm hâlinde ele alınabilir.[i]
Teorik biyoloji ilk anlamda, Ludwig von Bertalanffy'nin belirlemesi uyarınca, canlılar biliminin mantıkca işleyişini, yöntemini inceler ve bilgisinin temellerini araştırır. Bundan ötürü genel canlılar bilimiyle olduğu kadar genel mantık ve bilim felsefesiyle de sıkı sıkıya ilintilidir. Gerek teleolojinin, gerek olay — teori bağıntısının gerekse deneyin, canlılar bilimiçin ifâde ettikleri değer ile anlam çeşidinden mantıkca irdelenmeği bekleyen sorunlar, canlılar bilimini kendi araştırma tarzlarını düzenlemek açısından yakından ilgilendirirler. Eleştirel ile yöntemli açıklayış, çarçabuk oluşturuluvermiş derme, çatma varsayımların yol açtıkları yanılmalara karşı en sağlam güvencedir.[ii] Genel çizgilerini böylece belirttikten sonra, şimdi de bilim teoricisi olarak teorik biyolojinin görevleri ile işleyişine biraz daha ayrıntılı tarzda bakmakta yarar var.
a. Canlılar biliminin bilim teoricisi bir kere olup bitenlerle doğrudan ilgilenmez. Dile getirdikleri, deney yahut gözlem verisi olaylar, görünürlükler/fenomenler olmayıp bunlara dair denel bilimcinin bildirdiklerinin çözümlemesidir.
Bilim teoricisi, şu hâlde deneycinin yaptığı tesbitler üstüne çözümlemeli açıklamada bulunur. Bu sebeple deneycinin sözünü ettiği deney verisinin, deneye konu olan olayla, yânî gerçeklik tabanıyla uyuşup uyuşmadığını, teknik deyimle, maddî yanılmaların (İng material fallacies) bulunup bulunmadığını biyolojinin bilim teoricisi çoğunlukla denetleyemez. O, yalnızca deney verisinin nasıl dile getirildiğine, dolayısıyla bunda öncül/ler ile vargı/lar arasında aykırılık, çelişki, karşıtlık türünden biçimsel yanılmaların (İngformalfallacies) varolup olmadığına bakarak değerlendirmeğe girişebilir. Sözü edilen yanılma türlerinden birincisine örnek: "Çevrenin aşırı kirlenmesi, doğal, demekki biyolojik dengenin bozulmasına yol açar. Burada deniz kirlenmemiştir. Bu, suyun saydam görünüşünden belli. Öyleyse burada denizin doğal dengesi de bozulmamıştır."[iii] Örnek diye sunulmuş önermenin geçerlilik derecesini biyolojinin bilim teoricisi sınayamaz. Bunu yapmakiçin deneye başvurmak gerekir. Gelgelelim söz konusu önermenin biçimsel yönden yanıltıcı olduğunu öne sürebilir. Doğal dengenin bozulması ne demek? Bunun ölçüsü tesbit olunmuşmudur? Olunmuşsa nedir? Sözü edilen denizin doğal dengesinin bozulmamış olduğu, suyunun saydam gözükmesine bağlanmaktadır. Oysa doğal denge ile saydam yahut güzel görünüş arasında ne türden bağların bulunduğu belirtilmemiştir. Öyleyse eldeki önerme, yeterince inandırıcı, aydınlatıcı görülemez. Üstelik böyle bir önermenin geçerlilik derecesi de ölçülemez. Belli biçimsel değerlendirmelerden yoksun bir önermenin deneye koşulabilmesi için onun ilk elde tek tek terimlerinin olabildiğince biçimselleştirilerek tarif edilmeleri gerekir.
b. Biçimsel yanılmalarla, tek tek deneylere ilişkin dar kapsamlı ifâdelerden ziyâde, birsürü deney ile gözlem verisini harmanlayan varsayım, yasa, teori gibi kuşatıcı önermelerde karşılaşılabilir. Sözgelişi, "yerbilim araştırma verileri, ortamda olagelmiş köklü değişikliklerin, hayatı ortadan kaldırmamış olduklarını göstermektedirler; öyleyse insanın da, şu sıra ortamı alabildiğine değiştirmesi, olağan bir gidiş olup yeryüzünde hayatın süregitmesini tehdit etmemektedir"43 önermesi, ilk bakışta düzgün gözükmekle birlikte, temelde yanıltıcıdır. Öncül durumdaki önermenin dile getirdiği olayı açıklayan kural, vargı niteliğini taşıyan ikinci önerme için geçerli görülemez. İnsanın yol açtığı, çok özgül (Fr specifique) türden bir değişikliktir de ondan. Şu hâlde bir kurala hudutlarını aşacak raddede geçerliliğin yüklenmeğe kalkışılması —örnekte yalnızca doğal değişiklikleriçin söz konusu olabilecek bir kuralın, insanın yol açtığı değişiklikleri de açıklamak üzre kullanılması gibi—, mantık yanılmalarından biri durumundaki 'acele genelleme'ye (YeniL conversioper accidens) sebeb olur.
c. Canlılar biliminin bilim teoricisi, canlı denilen varolanları araştıran tek tek bilimlerin yahut bilim kollarının özel ile genel işleyişlerini inceleyerek bu bilimler öbeğine en uygun düşecek açıklama ile tarif tarzlarının neler olabileceğini tesbit etmeğe uğraşır.
ç. İşte canlılar biliminin bilim teoricisi, tesbit ettiği açıklama ile tarif tarzları uyarınca, denel biyologun ortaya koyduğu deney verisini en ince ayrıntılarına dek gözden geçirip açıklar: Çözümleme. Bunun ardından da söz konusu ayrıntıları, benzer deney verilerini oluşturan unsurlarla karşılaştırarak tarif eder: Birleştirim. Böylece meydana getirdiği açıklamalar ile tarifleri denel biyolojinin hizmetine sunar. Daha önce yapılmış tarifleri, yukarıda belirtilmiş olduğu üzre, mantık açısından yeniden gözden geçirip denetler. Aslında denel biyolog ile biyolojinin bilim teoricisi arasında keskin bir ayırım çizgisini her zaman kolayca çekmeğe imkân yok. Bunun da en çarpıcı örneği Charles Darwin in bilim yaşantısıdır. Darwin, gerek denel gerekse teorik araştırmalarının sonucunda canlıları açıklayacak nedenselliğe dayalı bir ifâde tarzını benimsemiştir. Bu yoldan ilerileyerek giriştiği gözlemleri açıklamış, izâh ettiği gözlemlerde önemli gördüğü kimi unsurları tarif ederek "yaşama mücâdelesi", "en uygunun sağkalması", "evrim süreci" gibi bellibaşlı birtakım belirlemelere yahut kurallara ulaşmıştır. Belirlemeler arasında bağlantılar aracılığıyla da bugün birçok biyologun teori diye benimsediği ünlü evrim varsayımını meydana getirmiştir. Gerçi canlılarla ilgili bilimlerin aşırı derecede uzmanlıklara bölünüp karmaşıklaşmaları sonucunda günümüzde Jean Lamarck, Charles Darwin, Hugo de Vries, Julian Huxley çeşidinden hem denel, hem teorik biyolojide eş ustalıkta at sürebilecek dimâğlara rastlamak ihtimâli epey azalmıştır artık. Bununla birlikte, bugün denel biyolog, biyolojinin bilim teorisinden tamamıyla habersiz olsa dahî, biyolojinin bilim teoricisi yukarıda temâs olunduğu üzre, genel biyolojinin işleyişinden anlamalı; bu arada tek tek biyoloji bilimlerinde iş gören denel biyologların sundukları deney verilerini teori düzleminde değerlendirebilecek durumda olmalıdır.
Biyolojinin bilim teoricisinin, yöntem açısından dökümü kabaca sunulmuş olan, şu üç görevi arasında, ikincisi en önemli yeri tutar. Nitekim yöntem ile görev sıralamaları örtüşmemektedir. Biyolojinin bilim teoricisinden öncelikle beklenen canlı bilimlerinin kullanabilecekleri açıklama ile tarif modellerini kotarması; ayrıca varsayım, yasa ile teori oluşturmanın şartlarını belirlemesidir. Ancak bunları yapabilmesi, yöntem sıralamasında ilk basamağı oluşturan denel biyologun sunduğu denel verisine ilişkin tasvirin tahlilini başarmasına bağlıdır. Elde açık seçik açıklama ile tarif örnekleri; ayrıca varsayım, yasa ile teori kurmanın güvenilir şartları bulunuyorsa, denel biyologun kendi de girişmiş olduğu deneylerin verilerinden kalkarak yasa, giderek teori vucuda getirebilir; yahut da girişeceği deneylere sıçrama tahtası oluşturabilecek varsayımlar tasarlayabilir. Daha açıkcası: Dökümü sunulan basamaklardan birincisi ile ikincisi, teoricinin tekelinde bulunmakla birlikte, üçüncü basamağı o, çoğu kere denel biyologla, özellikle de teorik biyolojinin biyomatematik kesiminde çalışan araştırmacıyla paylaşır. İkinci anlamıyla teorik biyoloji denel olanla, teorik fiziğin denelle kurduğu bağların benzerini oluşturan bir doğa bilimi sayılır. Böylece teorik olan genel biyolojinin değişik yörelerinde araştırılan gelişme, metabolisma, davranış, üreme, kalıtım çeşidinden canlı olaylarına dair ayrı ayrı teorilerin yanısıra, önünde sonunda canlılık dediğimiz görünümlerin tümünü kapsayacak bir teorinin de kurulduğu merci olmalıdır.[iv] Bu görevleri yerine getirirken de teorik biyoloji, teorik fiziğin ısı teorisinde yahut ışık teorisinde görüldüğü gibi, biçimsel bir dile başvurmalıdır.
Bilim tarihi boyunca hangi biçimsel dile en çok güvenebiliriz sorusu güncelleştiğinde, akla geliveren ilk cevap, matematik olmuştur. Bütün mantık sistemleri gibi, matematik de, akılyürütme düzeninin ifâdesi olmakla birlikte, aşağı yukarı üç bin yıldır işlene işlene uygulamalara ilişkin sorunların hemen hepsine rahatlıkla koşulabilmiş büyülü anahtar görünümündedir. Matematik, fizik önermeleri tekanlamlı tarzda dile getirmek başarısıyla, insanın bugüne değin bulmuş olduğu bütün öbür bildirişme araçlarına karşı erişilmez üstünlük kazanmıştır. Hani neredeyse, içerikce nice saçmasapan olursa olsun, matematik sembollerle örülmüşse, bir önermenin, ilk bakışta saygı ile güven uyandırdığı görülür. Bugün çeşit çeşit matematik açıklama tarzları vardır. Bunlardan biri, sorunumuza uymuyorsa, bir başkası uyabilir. Nitekim bu görüşten hareket edenler, biyolojinin de matematikleştirilmesinde ciddî engellerle karşılaşılmayacağını savunmaktadırlar. Matematik biyolojinin, teknik adıyla biyomatematiğin baş savunucularından Nicholas Rashevsky'ye bakılırsa, canlılar bilimindeki ilkeler, her nice fizik ilkelerden çıkarımlanamazlarsa da, bu, canlılar bilimine konu olan olayların temelde, fizik olaylarla aynı özellikleri paylaşmadıkları anlamına gelmez.[5] Şu durumda madem fizik, matematiği üstün başarıyla konularına uygulayagelmiş, öyleyse canlılar bilimi de kaynağını fizik, özellikle mikrofizik evrende bulan süreçleri, fiziğin biçimsel dilinden yararlanarak önermeleştirebilir. Belki klasik mekaniğin dayandığı matematik çeşidi kimi biyoloji süreçlerini dile getirmeğe yatkın olmayabilir. Ama elde ihtimâller ile ıstatistik çıkarımlar hesabı, kümeler teorisi gibi mantık-matematik çeşitleri var. Gerçekten de çağımızda dar anlamda mantık ile matematiğin gittikce bütünleşmeleri, her şeyden önce canlılar biliminin, dolayısıyla onun birer kolu oldukları kimi bilim teoricilerince savunulmağa başlanan ruhbilim ile toplumbilimin işlerine yarayacağa benzer. Nitekim mantık— matematik yöntemlerinin, canlılar bilimlerindeki en çığır açıcı uygulanışlarına, öncelikle nevroloji ile endokrinolojide incelenen süreçleri açıklamakta kendisine bol bol başvurulan kibernetikte tanık olmaktayız. Ancak, David Lee Hull'un da işâret ettiği üzre, canlılar bilimi önermelerinin biçimselleştirilmesi, yarar yanında birtakım sakıncaları da birlikte getirir. Bunlardan biri, biçimsel bir dili kullanacak teorik biyologun —öncelikle biyomatematikcinin— denel biyologla bağlantı kuramaması tehlikesidir. Canlılar bilimi bellibaşlı araştırma yöreleriçin belirli birtakım biçimsel dilleri resmîleştiremediği sürece, bu ifâde tarzlarını öğrenmek zorunluluğunu duymayacak denel biyolog, teorik olanın, biçimsel tarzda bildirdiklerinden bir şey anlamayacaktır. Canlılar bilimi önermelerinin biçimselleştirilmesiyle doğabilecek ikinci sakınca, genellikle positivci—deneyci tutumlarda görülen, çözümlemenin, artık zorunlu bir arac olmaktan çıkarılıp başlıbaşına amaç kılınmasıdır.[6] Bu durumu, çözümlemeçin çözümleme yahut çözümlemenin putlaştırılması diye de niteleyebiliriz. Hâlbuki hedef, dakikce yürütülecek bir çözümleme işleminin sonunda düzgünce kurulmuş birleştirime ulaşmak olmalıdır. Mantıkca kavî, ayakları da gerçeklik dünyasına basan bir birleştirim, bizi güvenilir yeni önermeler ile açıklamalara götürür. Yeni açıklamalar da, varolanların kimisini dışlayan kiminiyse içeren daha değişik tariflerin oluşturulmasına fırsat hazırlar. Böylece gerek mantığın gerekse gerçeklik dünyasının taleplerini karşılayabilen yeni açıklamalar ile bunlardan hareketle meydana getirilen tarifler, bilimde yaratıcılığı, genişlemeyi, yayılmayı, ilerileme ile derinleşmeyi ifâde ederler.
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
[i] Burada canlılar bilimi felsefesine ilişkin gösterilen bütün bölümlemeler, altbölümlemeler ile tarifler, teklif niteliğini taşımaktadırlar.
[ii] Bkz: Ludwig von Bertalanffy: "Modern Theories of Development: An Introduction to Theoretical Biology", 5. s.
[iii] W. J. van der Steen: "Inleiding tot de Wijsbegeerte van de Biologie", 21. s.
[iv] Bkz: Ludwig von Bertalanffy: "Modern Theories of Development: "An Introduction to Theoretical Biology", 5. s.
[5] Bkz: Nicholas Rashevsky: "Outline of a Unified Approach to Physics, Biology and Sociology", 179.
s.; "Bulletin of MathematicalBiophysics"de.
[6] Bkz: David L. Hull, Jr: " What Philosophy of Biology is not?", 173. s.; "Journal of the History of Biology'de.
Prof. Dr. Teoman Duralı