Canlılar bilim sisteminin kapsamı[i]
1. (i) Canlı, Claude Bernard'ın işâret ettiği üzre, iç ile dış yüzleri bulunan ortamda, varolur.
(ii) İç, canlıyı dıştan hedef alan sürekli bozucu etkilere karşı dirimsel işlerlik ile dengenin korunmağa çalışıldığı ortamdır. Büyük oranda sıvıyla kaplı iç ortamdan pek farklı olan dış ortam, canlı tekini çevreleyen ısı, toprak yahut hava yahut da su şartları ile aynı ve başka türdeki canlıların topunu ifâde eder. Dış çevre, canlıyı diri tutan maddî ve energetik şartları sağlarken; iç ortam canlının dış evrenin çeşitli dalgalanmalarından, değişkenliklerinden korunmasında görev alan şartların tamamıdır.
(iii) Canlı, böylece işlerliğini sağlayacak şartları belli ölçüde kendi kuran bir sistemik yapıdır.
(iv) İmdi canlı, özerk bir varolandır.
2- (i) Dış çevrenin sürekli tehditlerini göğüslemek zorunda kalan canlı kendini yeni şartlara durmadan ayarlar —uyarlanabilirlik.
(ii) Bununiçin ilkin iç kaynaklarını seferber eder. Nitekim kandaki glükos miktarını karaciğer, birleştirimler/sentezler yaparak glükos üretmekle, düzenler.
CANLILAR BİLİMİNİN\BİYOLOJİNİN BİLİM TEORİSİ
(iii) Ne var ki, iç ortamın imkânları sınırlıdır. Bunlar elverişsiz kalınca yahut tükenince canlı, dış kaynaklara başvurur.
(iv) Belli bir yerde sâbit duran canlı söz konusuysa, toprak, hava yahut su ortamını sömürür; yok, kendikendine kımıldar canlıysa, o takdirde besinini aramak üzre yer değiştirir.
3- (i) İşte, dış ortama hamle yapmak, orada davranmak, yer değiştirmelerde bulunmak, anatomi ile fizyolojinin yanısıra, canlılar biliminin bir başka kolunu daha gündeme getirir: Davranışbilim.
(ii) Davranış alanı, canlının, ortama yansıttığı yapısal şebekesidir.
(iii) İlk bakışta göze çarpmayan söz konusu yapısallık, alanın uzamsal örgüsü yahut ağı olarak kabul edilebilir.
(iv) Davranış, bundan da öte, bir zaman şebekesidir.
(v) Davranış, nice geniş zaman ile mekâna yayılırsa, ona nufuz etmek, onu anlamak da öylesine zorlaşır. Zirâ geniş zaman ile mekân yayılımını ifâde eden karmaşık davranışa vucut veren unsurlar artık, çetelesi tutulamayacakcasına çok ve dağınıktırlar.
(vi) Canlının iç ortamına ilişkin bilgiler sağlayan fizyoloji, genetik ile biyokimya, biyolojinin bilim teorisinin en önde gelen araştırma sahalarındansalar da, bizlere canlı tekini yeterince tanıtamazlar. Çünkü canlı teki, çevresiyle örgütlenmiş bütünlük oluşturur. Çevresinden tecrid etmek, canlı tekini sakatlamak, dolayısıyla da eksik anlamamız anlamına gelir. Aynı şekilde çevre de biyologiçin, canlının varlığıyla anlam kazanır. Şu hâlde canlılar bilimi, gerek bütün canlılarda ortak olduğu varsayılan gerekse canlılar ile çevreleri arasındaki bağıntıları kapsayan bir bilimler yahut bilim kolları hevengidir.
(vii) Canlılarda ortak olduğu varsayılan özellikler, günümüze değin öncelikle morfolojik, daha seyrek olarak fizyolojik cihetten sıralanmıştır. Ancak bu, pek sağlam, sağın bir yol olmadığı görülmeğe başlanmıştır. Kendikendine —kendi iç dürtüsüyle— hareket, üreme, beslenme, korunma, bozulup çözülme vakıalarının uzvî/organik dediğimiz süreci, mekanik olandan keskince ayırmağa yetmediği kanısı, biyoloji bilim teoricileri arasında gittikce yaygınlaşmaktadır. Bunların temelinde belli birtakım biyokimyevî unsurların bulunması gerektiği vurgulanmaktadır. Söz konusu unsurlarsa, amino asitlerden başkası değil.
Bugün organik molekülün, ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıkmış olabileceğini düşünüp tasarlayabiliyoruz. Bununla birlikte, Frank B. Salisbury'nin hesaplarına göre, organik molekülün, organikolmayandan neşet etmesi gerçeklikte olacak şey değil. İşte bu, canlılar bilimlerinin konuca sınırlarını aşan, canlılar bilimi felsefesininse, özellikle de bilim teorisinin ana sorununu oluşturan çatışkıdır. Şu durumda, bahsi geçen çatışkı yüzünden canlılar bilimi felsefesi, çözülemez bir sorunla, bir aporiaylamı uğraşmaktadır? Bu sorunun cevabı, uzun vadede canlılar bilimi ile fizik-kimya bilimlerinin gösterecekleri denel ile teorik gelişmelerde saklıdır.[2]
Canlılar bilim faaliyetlerinin fenomenolojisi[3]
- (i) Fenomenoloji, yüzyılımızda spekulativ metafizikte de ağırlık kazanmış bir ıstılahtır. Bu yüzden spekulativ metafizik ile bilim felsefesindeki anlamları kolayca karıştırılabiliniyor.
(ii) Bilim felsefesi çerçevesindeki fenomenoloji düpedüz görünürlüklerin incelenme yolu yöntemi demektir.
(iii) Bilimler de zorunlulukla görünürlüklerden hareket ettiklerinden, fenomenoloji, bilim felsefesinin en önemli yöntem dayanaklarından biridir; öbürüyse, mantık.
- (i) "Duyularımızla ne algılıyorsak, o, bir görünürlüktür" diyor John Stuart Mill.
(ii) Mill'in yukarıdaki tarifine göre, şu hâlde fenomenalismin indinde fizik nesneler, her daim duyumlanırlıklardan başkası değildir.
(iii) Fenomenoloji, oysa "fizik nesnelerin gerçekliğini inkâr etmemekle birlikte, varlıklarıyla ilgili sorunların dışta bırakılması sûretiyle bunları yalınkat görünürlükler olarak irdeleyecek bir yöntem olmak iddiasındadır..."[4]
- Biyolojik fenomenoloji, örgütlenmiş yapının görünümü ile yayılma sahasına ilişkindir.
- Biyolojik sorunlara tek yanlı eğilen ve çözümler sunan biyokimya, çok kere genel ile teorik canlılar biliminin ilerileyip serpilmesini önemli ölçüde önlemektedir.
5- (i) Henri Bergson, canlının, bir belirsizlik bölgesiyle çevrelendiğini bildirerek onu canlı-olmayandan ayırıyor.
(ii) Canlı, kendi çevresinde, daha doğrusu, zaman ile mekânda bir üstbelirleme bölgesi oluşturur.
(iii) Nitekim davranırken canlı, çevresindeki unsurları çekerek yahut iterek onların asıl, doğal, olağan durumlarına yeni bir belirlenim ekler.
(iv) Başka bir anlatımla: Örgütlenmiş yapı, rastlantılı olanın üstüne kurulur. Böylelikle gelişigüzelliği düzenlenmişliğe dönüştürür.
(v) Dış ortamın kısımları ile parçaları, bir kere canlının bünyesine alınıp özümlendilermi, kendilerini artık üstbelirlenmenin olağanüstü özgün ve karmaşık dinamiğinde buluverirler.
6- (i) İşte, bir çeşit kalıcı faaliyet/fonction seferberliği gibi de görülebilecek bu devinim/dynamique, örgütlenmiş sistemin en hâkim vasfıdır.
(ii) Sistemin işlemesi, faaliyet icrâ etmesiyse, termodinamiğin ikinci ilkesi uyarınca, ister istemez energetik ile yapısal bozulmalar ve yozlaşmalara zemin hazırlar.
(iii) Bu da bizlere hem informasyon teorisi hem de klasik termodinamik tarafından öngörülen entropinin artmasından kaçınılmayacağını göstermektedir.
- (i) Canlıyı bir bütün olarak alan canlılar biliminin çeşitli düzlemleri var.
(ii) Spekulativ metafizikte canlılık, varlık tabakalarından birini oluşturur. Oysa günümüzde canlılar biliminin bilim teorisinde canlı, fenomenolojik düzlemlere dayandırılarak anlaşılır kılınmağa çalışılıyor.
(iii) Canlı, belirli bir bütünlük göstermekle birlikte, yekpâre varlık değil. Örgütlenmiştik seviyesi uyarınca değişik olaylar ile süreçlerin bağdaştığı bütüncül (Fr-İng integral) vakadır.
(iv) Kapsadığı veya dayandığı süreçler ile vakıaların çözümlenmesi bir vaka olarak canlının anlaşılıp tasvir edilmesinde bizlere yardımcı olmakla birlikte, tek başlarına bunlar, onu açıklamakta yetersiz kalırlar.
(v) Şu durumda parçalarından hareketle bir canlı bütünlüğün düzeni izâh edilemez.
(vi) Demekki canlılar biliminde çözümleme, birleştirim, giderek bütünleyici açıklama, birbirlerini gerektirirler.
2- Canlılar biliminin araştırma alanları bilgice değişik özellikler göstermelerinden ötürü, onun bilim teorisi de bağdaşmışlıktan ziyâde basamaklı görünüm sunar.
3- (i) Alışılagelinmiş canlılar bilimi araştırmaları, makroskopik fenomenoloji düzleminde yer alan vakıalar ile süreçler üstüne girişilirdi. Nitekim Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına değin canlılar biliminin temel araştırma alanı morfolojiydi.
(ii) Oysa bir makroskopik vakıa yahut süreç, tek başına değildir.
(iii) Başka birçok makroskopik olayla etkileşme hâlinde olmasının yanında belli birtakım mikroskopik olaylara da dayanır.
(iv) Her belirli mikroskopik olay —vaka, vakıa, süreç...— ise kendine hastır.
(v) Her bir olay, gözlemcinin düzlemi uyarınca, daha düşük seviyedeki karmaşıklık seviyesindekine göre makroskopik, daha üst seviyedekine göreyse mikroskopik sayılır.
4- (i) Canlılar bilimi başlığı altında toplanan bilim kolları da, inceledikleri olayların yer aldığı görünürlükler düzlemlerine göre, ıstılahları çok seleserpe kullanırsak, ya mikrofizik ya da makrofizik araştırma alanıdırlar.
(ii) Nasıl ki, bir olay, bir vaka, mutlak anlamda mikroskopik yahut makroskopik değil de, başka olaylara, vakıalara göre öyleyse, aynı şekilde onu inceleyen bilim yahut bilim kolu da başkalarına nisbetle mikrofizik de, makrofizik de olabilir.
(iii) Bu cümleden olmak üzre, biyokimya, fizyolojiye göre mikrofizik; davranışbilim, fizyolojiye; sosyobiyoloji de, davranışbilime göre makrofiziktirler.
(iv) Sonuç olarak: Nasıl denel araştırmacı, ele aldığı vakıayı görünür ve ölçülüp biçilebilir vechelerinden ibâret sayarsa, aynı şekilde bilim teoricisi de incelediği bilimin fenomenologu olarak kabul edilebilir.
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
Ş. Teoman Duralı