Açıklama ile tarif numuneleri, öteki deneysel doğa bilimleri gibi, canlılar biliminin de vazgeçemeyeceği âletlerdendirler. Bunlarsız bilimin işlemeyeceği ortadadır. Olaylar dünyası, genel olarak bilginin, özel olarak da bilimin hammadde anbarıdır. Açıklama ile tarif taslaklarıysa, bu hammaddelerin işlendikleri merciler olarak görülebilirler.[1]
Canlılar biliminin, özellikle de onun bilim teorisinin başta gelen sorunu açıklama tarzıdır. Aristoteles'ten bugüne değin canlılar biliminde açıklamanın, neden — etki bağıntısı uyarınca mı yoksa gâye esasına göremi düzenlenmesi gerektiği sorusu bir türlü tatmin edici şekilde cevaplandırılamamıştır. Bu sorunun kaynağı, bir bakıma canlılar bilimine konu olan canlı kavramı altında irdelenen süreçlerin çetrefilliğinde, ele avuca sığmayışlarında aranmalıdır. Biyokimya ile biyofizik alanlarının dışında, canlılar bilimine konu olan süreçlerden hiçbiri, (x) (Ax > Bx)[2] şeklinde tümelliği dile getiren mantık formülüne uymamaktadır. Canlılar biliminin tersine, on birinci ile on altıncı yüzyıllar arasında yaşamış Ebû Hasan İbn Heysem, Ömer Hayyam, Nasıreddîn Tusî, Uluğ Beğ, Ali Kuşçu misâli çığır açıcı bilginlerin öncülüğünde fizik, bir yandan matematik dili, öte yandan da neden — etki bağıntısını açıklama tarzı olarak benimsemeğe koyularak kaynaklandığı felsefeden gitgide uzaklaşmıştır. on altıncı ile on yedinci yüzyıllarda Galileo Galilei, Nicolas Copernicus, Johannes Kepler gibi kalburüstü filosof-bilim adamları da, matematik dili, nedensel açıklama tarzı ile deney yöntemini doğa olaylarına daha dakikce uygulamak yoluyla fiziği örnek bilim raddesine yükseltmişlerdir. Hâlbuki canlılar bilimi, bu başarıyı daha uzun süre gösteremeyecek, canlılar felsefesi olmaktan öteye geçemeyecekti. Ancak, biraz da insan aklını olağanüstü yüceltme davasını güttüğünden olacak, on yedinci yüzyılda Rene Descartes'ın, insanın bedeninden başlayarak öteki bütün canlıları makina olarak kabul etmesi,[3] bu arada fizikte üstün başarılara, sözgelişi Newton mekaniğine, tanık olunması, canlılar felsefesinde, metabiyoloji altdalında incelenen, mekanikcilik denilen çığırın başgöstermesine yol açmıştır. Mekanikci, kendine konu olan canlıya ilişkin süreçleri, tıpkı fizikci gibi, neden — etki bağıntısı çerçevesinde açıklamağı denemiştir. Buna karşılık, on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru, ama özellikle on dokuzuncu yüzyılın ilk çeyreğinde mekanikci açıklayışa tepki şeklinde doğan canlılıkçı akım fizikötesi açıklamalara kaymıştır. Söz konusu açıklama tarzının özündeyse Aristoteles[4] ile onun düşünce yolunu Ortaçağ boyunca izlemiş olan- larca[5] pek rağbet görmüş bulunan gâyeci açıklama tarzı yatmaktadır.
İşte canlılar felsefe-biliminin, öyle ki biliminin bile tam anlamıyla üstesinden gelememiş olduğu görülen mekanikcilik — canlılıkcılık karşıtlığı da, bunlardan türemiş fizikcilik, indirgemecilik, organismacılık, evrimcilik, sistemöğretisi, tümruhculuk çeşidinden akımlar da biyolojinin, sağlam, tutarlı inandırıcı bir açıklama tarzını geliştirememiş olmasına bağlanabilir.
Biyokimya, biyofizik, genetik gibi, canlılar biliminin temel seviyelerine ilişkin kollar da nedensel açıklama tarzıyla pekâlâ verimli sonuçlar üretebilmektedir. Nitekim günümüzde bunların en gözde canlılar bilim kolları olmaları da buradan ileri geliyor. Şu var ki söz konusu seviyenin ötesinde kalan canlılar bilim kollarında işlerin derhâl çatallaştığı görülür. Daha fizik-kimya bilimleriyle sıkı bağları bulunan fizyoloji dahî hep salt nedensel açıklamalarla iş görmeyebiliyor. Bu söylenene ışık tutması bakımından gözün nasıl açıklandığına yahut açıklanabileceğine bakalım: Göz, değişik hayvan türlerinde ışığın belli dalga boylarını yakalayıp başka birtakım organların da dolaylı ve dolaysız katkılarıyla hayvana çevresi hakkında belirli bir tasavvur sağlayan cıhazdır. Sözü edilen, bağrında hem nedensel hem de gâyeli unsurlar barındıran bir açıklamaya, öyleki tarife örnektir. Gözün açıklanışında da belirdiği üzre, canlı olaylarına yahut işleyişlerine ilişkin açıklamalarda, en azından gâyemsi ifâdelerden, biyolojinin kimi bilim teoricileri ne denli karşı çıkarlarsa çıksınlar,[6] kaçınılamıyor. Bunlar, doğa-ötesi bir gücün koyduğu hedefe yönelik süreci anlatmazlar. Sâdece herhangi bir canlının işlerliğini, diriliğini sağlayan en basitinden karmaşığına dek tek tek parçaların yerine getirmeleri beklenen görevleri bildirirler. Işte Jacques Monod, canlılar biliminde bu tür görevbildirir cinsten açıklamaları, 'teleolojik' yerine, teleonomik terimiyle belirlemekten yanadır.[7]
Teleonomikin karşıtı olarak alışılagelmiş teleolojik anlayışla gözü açıklamağa kalkarsak, şöyle dememiz gerekir: —Doğa-ötesi bir güç— gözü birtakım hayvan türlerine, özellikle de insanlara çevrelerini tanıyabilmeleriçin vermiş yahut armağan etmiştir. Demekki teleoloji ister istemez, ucundan da olsa, 'teoloji'ye bulaşmadan edemiyor. Canlılar biliminde açıklamalar, ister tasvirci—tümevarışcı, dolayısıyla ihtimâlci isterse tümdengelişci—kuralkoyucu olsun, bütünüyle ele alındıklarında hem nedenselliğin hem de gâyeliliğin (finalite) şartlarını azçok karşıladıkları görülür. Ama biyolojide nedensel ile teleonomik anlamda gâyeli açıklamaların yanında zamanbildiren (Fr chronologique), biçimbildirir (Fr morphologique), karşılaştırmalı (Fr comparatif), ıstatistik ve yapısal (Fr-İng structural) açıklamalarla da sık sık karşılaşılır.[8]
Araştırılan konuya göre sözü edilen açıklama türlerinden ya biriyle, ya birkaçıyla ya da ard arda gelmek sûretiyle hepsiyle iş görülür. Yüzyılımızda canlılarla ilgili çalışmaların, hâlâ iki temel anlayışca dile getirildiklerine tanık oluyoruz. Bunlardan alabildiğine—genelleyici—birleştirimci/senteza[9] teorilerde ayrı türdeki açıklamaların birbirlerinden mantık sırası hâlinde sökün etmeleriyle elde edilen genetik açıklamadır.[10] Öncelikle canlılar bilimine has böyle bir açıklamadan eldeki teorinin kapsamına girebilecek yeni durumlarla karşılaşıldıkca başka açıklama/ lar üretilebileceğinden, genetik açıklama, çoğunlukla tamamlanmamış önerme zincirlerinden meydana gelir. Alabildiğine—genelleyici—birleştirimci/sentezci önerme silsilelerinin tersini sergileyen salt çözümlemeci anlayışa uygun şekilde meydana getirilmiş önermelereyse tamamlanmış gözüyle bakılabilir.
Alabildiğine—genelleyici—birleştirimci/sentezci teorilerin işledikleri biyoloji süreçlerinin, mikrofizik olanların bütünleşmesi sonucunda meydana geldikleri kabul olunmaktadır. Mikrofizik süreçlerin bütünleşmesiyle ortaya çıkan, özellikleri bakımından da kendilerine kaynaklık etmiş bulunanlarla ilişiği kesilmiş biyolojik süreçleri, bu nedenle fizik kökenli olanların yanı sıra, canlılar bilimine has yasalar da belirlemektedir.[11] İşte, canlılar biliminde genetik açıklamalar, değişik türden önerme zincirlerinin tutarlı işbirliği sonucunda kurulabilirler. Birbirini tamamlayan birkaç genetik açıklamadan da anlamlı bir bütün olan sistemik tarif ortaya çıkar. Değişik tarzlarda dile getirilmiş açıklama arka planlarına dayanılarak oluşturulmuş biyoloji tarifleri bu kere de canlılar bilimine has çok yönlü yasaları meydana getirirler. Biyolojik teorinin temelinde şu hâlde 'çokyönlü—yasalılık'[12] yatar. Canlılar bilimine ilişkin bilim teorisinin uğraşısı, araştırma verilerinin hangi açıklama tarzları ve türleriyle dile getirilebileceklerinden ibâret değil.
Ayrıca açıklamalarda kullanılan kavramların nasıl tarif edilmeleri gerektiği de onun sorunları arasındadır. Canlılar bilimi, bu ihtiyâcı yirminci yüzyılın ilk çeyreğine değin gündelik dille karşılamıştır. Ne var ki, fiziğin yardımıyla fen ilerledikce yeni araçlar, canlıların araştırılmasında uygulamaya konulmuş, dolayısıyla da deney verileri arttıkça artmıştır. Ufuk genişleyip önceleri farkına varılmamış varlık alanlarına nufuz edildikce, yeni bulguları adlandırmak gereği doğmuştur. Ortaya koyulan bu yeni süreçleri, nesneleri alışılagelmiş gündelik dilde kullanılan kavramlarla donatmak, türlü karışıklıklara, sallantılara, insan- biçimci çokanlamlılıklara yol açmıştır. İmdi canlılar biliminin de, saygıdeğer, güvenilir bir bilim hâline gelmesinin, fizik gibi dilini tekanlamlı sembollerle pekiştirmesiyle, başka deyişle, biçimselleştirerek sağlanabileceği savunulmağa başlanmıştır. Bu da işte, canlılar bilimi tarihinin dördüncü evresini oluşturur:
Birincisi, daha çok tümdengelişli—kuralkoyucu —Ortaçağ.
İkincisi, gözleme dayalı tümevarışlı—tasvirci —aşağı yukarı on beşinci ile on dokuzuncu yüzyıllar arası dönem.
Üçüncüsü, ilkin çözümlemenin ağır bastığı, ama on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte birleştirimin de gittikçe önem kazandığı dönem. Dördüncüsüyse, biyoloji dilinin biçimselleştirilmesi gereğinin 1910lardan itibâren gittikçe daha sık vurgulandığı dönemdir: Bu dönemle birlikte biyoloji, iki ana akılyürütme biçimini, tümevarışlı—tasvirci—çözümlemeci ile tümdengelişli—açıklamalı birleştirimi bağrında bütünleştirip özümsemek çabasındadır.
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
[1] Krz: Immanuel Kant: "Kritik der reinen Vernunft" (B 167).
[2] Yukarıdaki formülde geçen 'x' genelgeçer değer taşımaktadır; 'x', 'A'nın özelliğiyse, 'B'nin de özelliğidir —bkz: Carl G. Hempel: "Explanation and Prediction by Covering Laws", 108. s.
[3] Bkz: Rene Descartes: "Metot Üzerine Konuşma", 5. Bölüm: (20-25).
[4] Aristoteles, 'gâye' kavramını "Fizik" ("Physika": B24) adlı eserinde "bir şeyin, başka bir şey uğruna olması" şeklinde tarif etmektedir. "Sözgelişi" der, "yürümekte gâye (Y to telos) sağlıklı kalmaktır."
[5] Ebû Ali İbn Sînâ, gâyeliliği şöyle belirlemiştir: "... Cisimler arasında belirli bir sevgi bağı bulunur. Bundan dolayı da birbirlerini çekerler..." Başka deyişle, her cisim, kendini sevenin hedefi, menzilidir. Ancak, bütün cisimlerin ortak gâyesi, Maşûka, 'Sevgili'ye, Zorunlu Varlığa (Vâcib'el-Vucûd) erişmektir" —"Dânişnâme-i Alâ-î"nin İngilizce tercümesi: "Metaphysics", 100. s., satır: 54.
[6] Krz: Ernest Nagel: "Teleological Explanations and Teleological Systems", 107. — 108. syflr.; "Readings in the Philosophy of Science"da.
[7] Jacques Monod, canlılar âleminde tanık olduğumuz belirli yönde tutarlı, yapıcı tarzda giden olaylar ile süreçleri, bilim tarihindeki 'astroloji' — 'astronomi' karşıtlığını örnekseyerek birtakım bilimdışı yahut bilimötesi anlamlarla yüklü bulunan teleoloji yerine, teleonomi terimiyle belirlemeği yeğlemiştir —bkz: "Le Hasard et la Necessite: Essasi sur la Philosophie Naturelle de la Biologie Moderne", 59. s.
[8] Bkz: Çizim II.
[9] Bkz: Ş. Teoman Duralı: "Çağdaş Düşüncede Canlı Sorununa İlişkin Temel Bilimsel Alanlar", 107. s.
[10] —Dıkkat: 'Genetik açıklama' ıstılahı, kalıtsal ile değişken süreçlerin bilimi demek olan 'genetik'le karıştırılmamalıdır —Bkz: W. J. van der Steen: "Inleiding tot de Wijsbegeerte van de Biologie", 94. s.
[11] Bkz: Çizim III.
[12] Bkz: Bernhard Rensch: "Polynomistic Determination of Biological Processes", 245. s.