Arama

Malum olduğu üzere, her işin bir "püf noktası" var. O noktayı bilemeyenler, bulamayanlar; işin ehli, ustası, üstadı olamazlar.

Diğer alanlarda ve konularda olduğu gibi; eğitim alanında ve konusunda da, püf noktasını yakalamamız gerekir. Bunun özü ve özeti ise; eğitimin ana konusu olan insanı, bütün boyutları ile doğru anlamak ve kavramak demektir.

Aklıyla, ruhuyla, bedeniyle, yaratılmışların en mükemmeli olan insan; yaratılış gayesi ve misyonu açısından "özgür"dür. Geçmişten geleceğe uzanan var oluş sürecinde; giderken istediği adrese gider, yürürken tercih ettiği yoldan yürür.

Kendi çapında, hem yetki hem de sorumluluk sahibidir. Hayatı boyunca, özgür iradesiyle kendi tercihlerini yapar; söylemlerinin ve eylemlerinin, mümkün ve muhtemel sonuçlarını, peşinen göze alıp kabullenir.

İnsanın Ahmed'e, Mehmed'e, Ayşe'ye, Fatma'ya dönüşmüş hali olan kişi; kendisine has yapısı ve özellikleri açısından "özgün"dür. Dünyada, madenine göre işlem; kalitesine ve kapasitesine göre değer görür.

Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir şekilde yaşamış hiç kimse; bir diğerinin aynısının tıpkısı değildir. Yeryüzünde her ne kadar insan var olmuşsa ve olacaksa; işte o kadar renkli, çeşitli şahsiyet yahut kişilik sahibinden söz ediyoruz demektir.

İnsanların birlikte yaşama isteğinden ve ihtiyacından doğan toplum; özgürlüklerin ve özgünlüklerin doğal zeminini oluşturmak için "örgün"dür. Hücreler dokulara, dokular organlara, organlar organizmalara dönüşerek büyür.

Bu çoklu ve renkli yapıda; başkalarının sınırlarını koruyarak özgür olmak ve başkalarının farklılıklarını kabullenerek özgün kalmak esastır. Yetkilerimiz ve sorumluluklarımız; bir farkında olma düzeyimiz, bir de güç yetirme oranımız kadardır.

İnsan yetiştirme sistemi olarak tanımladığımız eğitim; "özgür insan" olma, "özgün kişi"yi bulma, "örgün toplum"u kurma niyetinin, gayretinin adıdır. Parçaların sırlarını çözerek, bütünün sınırlarına varır.

Süreç içinde; taneler tesbihe, halkalar zincire dönüşürler. Saksılardan seralara, tarlalardan ovalara yayılan tohumlar gibi; bire yedi yüz vere vere gelişirler.

UYGUN ORTAM OLUŞTURMAK

Bütün bu incelikleri göz önünde bulundurarak, eğitimde ilk yapılması gereken şey; yetişme çağındaki çocuklar ve gençler için, uygun ortamlar oluşturmaktır. Evlerde ve okullarda, özgür olma ve özgün kalma haklarına hürmet ederek; onlara, kendi tercihlerini yapma fırsatları sunmaktır.

Bu bağlamda; ne kadar çok kişiyle, kurumla, olayla, durumla, çevreyle, ortamla muhatap olurlarsa o kadar iyidir. Yapacakları yahut yaşayacakları deneyler ve gözlemler; alanları ve konuları tadarak tanıma, kendilerine uygun olanların farkına vararak karar kılma imkânı verir.

Burada, hiçbir zorlama ve dayatma; başkalarının oluşturduğu ve geliştirdiği kalıpların içine sokma yoktur. İnsanın doğal ilgi ve eğilimlerini göz önünde bulundurmadan, emri vaki yapmak ya da icbar etmek; kelimenin tam anlamıyla, zulüm ve işkence olur.

Bize düşen; açık büfe, zengin menü servisi yapmaktır. Çocukların ve gençlerin, istediklerinden tatmalarına; sonra da, beğendiklerinden yeyip doymalarına saygı duymaktır.

MADENİNE GÖRE MUAMELE YAPMAK

Bir çocuk ya da genç, özgür iradesiyle, özgün kişiliğine uygun tercihini yapmışsa; artık onun, istikameti belli olmuş demektir. Yaratılış gayesine ve misyonuna uygun olarak, kendisini en üst düzeyde gerçekleştirebilmesi için; tercihinin benimsenmesi, istikameti doğrultusunda desteklenmesi gerekir.

Balığa uçma, kuşa yüzme öğretmeye kalkışmak; abesle iştigal olur. Bilinen bir gerçektir ki; karaya çıkarılan balık ölür, suya sokulan kuş boğulur.

Önemli olan, annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin öncelikleri değil; çocukların ve gençlerin ilgi ve eğitimleridir. Doğuştan getirdikleri kabiliyet ve kapasitelerinin alanları, oranları, yetkinlikleri, yeterlilikleridir.

Bizim, ülke ve toplum olarak da, dünya ve insanlık âlemi olarak da; her türlü ilgi ve yetenek alanına ve adamına ihtiyacımız var. Herkes, kendi alanında ve konusunda teşvik edilip desteklenirse; daha çok ustalar, üstatlar çıkar.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin; madenlerini değiştirme gücüne ve imkânına sahip değiliz. Fakat onları, doğru tanıyarak ve destekleyerek; kendi alanlarının en iyisi haline getirebiliriz.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN