Sağ kalanlar, bir Ramazan'ı daha bitirip, Bayram'ın eşiğine geldiler. Sosyolojik, psikolojik ve pedagojik yönden; etkin ve yaygın bir ruh ikliminin içine girdiler.
Kişisel, kurumsal, toplumsal düzeyde; bayramlaşmalar yapılacak. Bu vesileyle; kısa, orta, uzun mesafeli seyahatlere çıkılacak.
Ölülerimizi mezarlarında, dirilerimizi evlerinde yahut yerlerinde ziyaret edeceğiz. Büyüklerimizin ellerinden öpüp, saygılarımızı sunacak; küçüklerimize hediyeler verip, sevgilerimizi göstereceğiz.
Ramazan'dan bir kademe daha yüksek, rahmet ve bereket iklimi oluşacak. Küskün olanlar barışacak, hasret kalanlar kavuşacak.
Özellikle, yetişme çağındaki çocuklarımız ve gençlerimiz açısından; bu sürecin, kalıcı değerlere dönüştürülmesi gerekir. Onun için, bayram planları ve programları içinde; akıllarda ve ruhlarda iz bırakacak, cazip işler ve ilişkiler düşünülmelidir.
BİZİM BAYRAMLARIMIZ
Bizim çocukluk yıllarımızın bayram ve bayramlaşma etkinliklerinden; tadı damağımızda kalan hatıralarımız var. Bugün altmışını aşmış bir yetişkin olmama rağmen; hatırladığımda içimi ısıtıyor, gönlüme hoşnutluk veriyorlar.
Arife gününün akşam namazından sonra, caminin altındaki köy odasında meclis kurulur; tespihler çekilerek, eli tutanların ve ayağı yürüyenlerin nüfus sayımı yapılırdı. Çocuk, genç, yetişkin, yaşlı dengesi gözetilerek; birer sofralık gruplar halinde dağıtılırdı.
Her grubun başında; Kur'an okuyabilecek, dua edebilecek, eğriyi doğruyu bilebilecek, ekibi sevk ve idare edebilecek, olabildiğince saygın bir sorumlu bulunurdu. O bayram süresi içinde; bu insanlar bir takım yahut manga olurdu.
Bayram namazından ve toplu bayramlaşma programından sonra; kurrâlar çekilerek, o grupların, bayram boyunca ikişer öğün yemek yiyecekleri haneler belirlenirdi. Serde yoksulluk olduğu için, özellikle çocuklar ve gençler tarafından; "İnşaallah varlıklı aileler çıkar" diye dualar edilirdi.
Ramazan Bayramı'nda üç gün, Kurban Bayramı'nda dört gün; şansımıza çıkan evlere gidip yemek yerdik. Doğal bir biçimde; ekip halinde hareket etmeyi, sofra adabına uygun olarak yiyip içmeyi, verdiği nimetler için Allah'a şükretmeyi ve yaptıkları ikramlar için kullara teşekkür etmeyi öğrenirdik.
Ayrı bir kazanım olarak; yakından tanışma ve kaynaşma vesilesi olurdu. Bayram bittikten sonra ise; aramızda bu birlikteliğin hatırı ve hatıraları kalırdı.
Adam yerine konulmak, yetişkinlerle birlikte anılmak, bir gurubun üyesi kabul edilmek; bizim için büyük bir onurdu. Günlerce, haftalarca, hatta yıllarca; gönlümüzün göğsünde, şeref madalyası gibi dururdu.
Bugün o meclis tekrar kurulsa; koşa koşa gideriz. Tespih çekilip isimlerimiz anılsa; çifte bayram ederiz.
Çünkü o günler; bir neslin anlamlı ve değerli öyküsü oldu. Sular çekilip gitti; ama getirdikleri humuslu topraklar bize kaldı.
ONLARIN BAYRAMLARI
Şimdi artık, çocuklarımız ve torunlarımız var. Onlar, modern çağın getirdiği fırsatlar ve tehditler altında; bambaşka bir dünyada yaşıyorlar.
Belki çok şey değişti; ama insan, fıtrat olarak gene aynı insan. Eğer iyi değerlendirilebilirse; bayramlar, yeni nesiller için de özel bir imkân.
Onların da arkasından gidebilecekleri hayallere; günlüklerine ilave edebilecekleri hatıralara ihtiyaçları var. Daha da önemlisi; örnek alıp özenebilecekleri kahramanlar, kahramanlar...
Ancak, öncelikle ve özellikle; dünyayı ve içindekileri, onların penceresinden görebilmeliyiz. Uygun ortamlar oluşturarak; kendi kahramanlarını bulabilmelerine ve kendi hikâyelerinin kahramanları olabilmelerine fırsat vermeliyiz.
Şüphesiz, en iyisi; annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin, çocuklar ve gençler için rol model olabilmeleridir. Eylemleriyle ve söylemleriyle; örnek alınan ve özenilen kahramanlar haline gelebilmeleridir.
Bizim bayramlarımızla, onların bayramları arasında; üstünden birlikte geçebileceğimiz, sevimli ve güvenli köprüler kurulmalı. Tarihi ve kültürel verilerimizin, dini ve milli değerlerimizin özü korunmalı; fakat, yeni nesillerin diline ve üslubuna dönüştürmenin yolları bulunmalı.
Bayramları, belirli günleri ve haftaları, periyodik anmaları ve kutlamaları onlar için öyle cazip, öyle anlamlı, öyle değerli hale getirelim ki; ömür boyu iyi iz bıraksın ve tadı damaklarında kalsın. Bizim hatıralarımızla onların hayalleri birleşsin, bütünleşsin; yakından uzağa doğru, gelecek günlerin kavli ve fiili duaları olsun.