Bir kültür neferi: Ahmet Haluk Dursun
Bir kültür neferi olarak uzun yıllardır çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, "kültürel kalkınma için topyekun harekat" ideali için hem akademisyen hem de bürokrat olarak mesai harcadı. Tarih, kültür, mimari ve sanat mirasımıza sahip çıkan Dursun, pek çok tarihi belgeselin yapımında yer aldı, ardında birçok yazılı eser bıraktı. Geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Ahmet Haluk Dursun kimdir? Onun başarılarla dolu yaşamını, Eyüp Sultan'la ilgili bir anısını ve "vasiyet" niteliği taşıyan son konuşmasında altını çizdiği detayları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 20.08.2019
13:38
Güncelleme Tarihi: 21.08.2019
09:48
"KUL SIKIŞMAYINCA HIZIR YETİŞMEZMİŞ"
Açılış merasimine çok az bir süre kalmışken imalat yapmanın mümkünatı yoktu. Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş derler...
Hızır nerede, nasıl yetişecek! Cevabı belli: Ayasofya. Hızır makamı da Ayasofya'da, "Yâ Fettah"lar da Ayasofya'da... Ayasofya kapılarındaki son "Yâ Fettah"ları ben yaptırmıştım. Bir tanesini de teberrüken müdüriyet kapısına asmış, hayrülhalefim Hayrullah Cengiz'e emanet etmiştim. Hemen, Ayasofya Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz'i arayıp "kapıdaki 'Yâ Fettah'ı al da gel." dedik. Sağolsun "Yâ Fettah"ı kopardı, koptu, geldi; Hızır gibi yetişti. "Yâ Fettah", Eyüp Sultan Türbesi'ne takıldı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN "YÂ FETTAH" DİYEREK KAPIYI AÇTI
Gönül rahatlığıyla Cumhurbaşkanımızı karşıladık. Yolda tarihi alan ile ilgili bilgiler verdik, kapıdaki "Yâ Fettah"ı hatırlattık. Ve o da konuşmasında, avludaki Osmanlı'nın sembolü çınarlardan bahsetti. Hem de ananeye uygun olarak kapıdaki tokmağı "Yâ Fettah" diyerek açıp, Türbe'ye girdi.
İçeride, sandukanın başında ilk ihlas'ı Zülgaib Akkuş, ilk Yasin Suresi'ni ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan okudu.
İşte "Yâ Fettah"ın sırrı."
‘VASİYET’ NİTELİĞİNDEKİ SON KONUŞMASI
Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, son konuşmasını Malazgirt Zaferi'nin 948. yıl dönümü kapsamında düzenlenen "4. Tarihi Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni" nde yapmıştı.
Onun bu konuşması adeta bizlere bıraktığı bir vasiyet, gençlere bıraktığı bir emanetti.
‘BİR KONUŞMACININ UYARISIYLA KENDİME GELDİM’
Dursun, konuşmasında şu sözlere yer vermişti:
"Bugünkü çalışmanın da içeriğinde dercedilmiş olan mevzuya bir Türkoloji kongresinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde, bir konuşmacının bir uyarısıyla kendime geldim, tarihçi nasıl olunur duygusunu anlama bakımından. Orhan Şaik Gökyay hocaydı.
Kongrenin kapanış konuşmalarından bir tanesinde, çok kıymetli hocalar vardı. 'Tarihçiler siz kendi aranızda konuştunuz. Kendinize göre tarihi tefsir ettiniz, tarihi yorumladınız ama kendinize çok da fazla güvenmeyin. Bu işin eksiği edebiyatçılardır. Edebiyatçıların da ağzından tarihi onların da hissiyatını, heyecanını dinlemek, sizin kuru tarihinizin içerisine biraz heyecan biraz ruh katmak lazım. Bir şiirle ben sizi şimdi baş başa bırakacağım, çekileceğim, siz biraz düşünün ve bu şiir üzerinden bir tarih yorumlamaya gayret edin.' dedi."
TUNA KASİDESİ İLE YENİLENEN TARİH ANLAYIŞI
Dursun, Âşık Çelebi'nin "Tuna Kasidesi" nden Gökyay'ın okuduğu "Kiver-i kâfirden iman ehline akup gelür/ Kıbleye tutmı yüzini bir müselmandur Tuna/ 12 Habs-i kâfirden boanmı gibi zencirin sürür/ Şah-ı İslama gelür bir ehl-i imandur Tuna" kısmını okuyarak, "(Gökyay) 'Şimdi Tuna'yla ilgili ne biliyorsanız tekrar okuyun. Halkın nezdindeki gazavatnameler, saltuknameler nezdindeki o fetihleri bu şiirler üzerinden bir daha değerlendirin ve hangi sahayı çalışıyorsanız bir daha o sahaya dönün.' dedi. Ben de gerçekten o Tuna şiiri üzerinden onun yanına Gazi Giray Han'ı da koyarak kendimi yeniden bir tarih anlayışı disiplinine soktum." İfadelerine yer vermişti.