İslamcılık hareketinin fikir önderi: Said Halim Paşa
Said Halim Paşa, çok okuyan, geniş kültür sahibi bir devlet adamıydı. Alçak gönüllü, iyi ahlaklı, nazik ve dürüst bir kişi olarak tanınan Said Halim Paşa, İslamcılık hareketi ile ilgili fikirleriyle tarihimizde kendine önemli bir yer edindi. Batı'da eğitim aldığı halde dönemin diğer aydınları gibi Avrupa'yı bir kurtuluş olarak görmemiş, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ndeki aşırılıkları frenlemişti. Said Halim Paşa, bir Ermeni komitacının silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Peki, Said Halim Paşa kimdir?
Giriş Tarihi: 05.12.2019
17:29
Güncelleme Tarihi: 05.12.2022
14:13
SAİD HALİM PAŞA NASIL SADRAZAM OLDU?
Aynı yıl İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin genel sekreterliğine seçildi. Bâbıâli Baskını'nın ardından kurulan Mahmud Şevket Paşa kabinesine Şûrâ-yı Devlet reisi olarak girdi, üç gün sonra da Hariciye nâzırlığına tayin edildi.
Mahmud Şevket Paşa 11 Haziran 1913'te öldürülünce Said Halim Paşa'ya vezirlik rütbesi verilerek sadâret kaymakamlığına, ertesi gün de sadrazamlık makamına getirildi, Hariciye nâzırlığını da üzerine alıp hükümeti kurdu.
ONAYI ALINMADAN OSMANLI SAVAŞA GİRDİ
Said Halim Paşa, sadrazamlığı döneminde özellikle Edirne'nin geri alınmasında ve Adalar meselesinde büyük hassasiyet gösterdi. Edirne'nin geri alınmasıyla ilgili çalışmalarından dolayı padişah tarafından kendisine Murassa' İmtiyaz nişanı verildi.
2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile ittifak antlaşması onun yalısında yapıldı. Sadâreti dönemindeki en önemli olay, kendisinin onayı alınmadan Rusya'ya yapılan saldırı sonucu Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesidir.
SADARETİ PADİŞAHIN RİCASIYLA SÜRDÜRDÜ
Bu gelişmenin ardından sadareti göstermelik hale geldi. 15 Ekim 1915'te Hariciye nâzırlığından istifa edince yerine Halil Bey (Menteşe) getirildi. İttihat ve Terakkî'nin 1913 ve 1916'da yapılan kongrelerinde teşkilâtın genel başkanlığına seçildi.
Ancak teşkilâtın başkan vekili ve kendi kabinesinin Dâhiliye nâzırı olan Talat Bey'le aralarının gittikçe açılması neticesinde daha önce de çekilmek istediği, ancak padişahın ricasıyla devam etmek zorunda kaldığı sadaret makamından rahatsızlığını ileri sürerek ayrıldı.
SÜRÜLDÜ VE ESİR KAMPLARINDA TUTULDU
Mondros Mütarekesi'nden sonra savaş ve "Ermeni kırımı" sorumlusu iddiasıyla Dîvân-ı Âlî'ye verildi. 10 Mart 1919'da tevkif edildi ve Dîvân-ı Harb-i Örfî'de yargılandı.
28 Mayıs 1919'da İngilizler tarafından önce Mondros'a, ardından Malta'ya sürüldü. Malta'da Polverista esir kampında tutuldu.
BİR ERMENİ TARAFINDAN VURULARAK ÖLDÜRÜLDÜ
144 arkadaşıyla birlikte savaş sorumlusu ve "Ermeni kırımı" iddiasıyla ilgili olarak müttefik mahkemelerinde yargılanmak istendiyse de suç işlediğine dair bir delil bulanamadığından 29 Nisan 1921'de Malta'da serbest bırakıldı. İstanbul'a dönme isteği sakıncalı görülüp reddedildi.
İngiliz işgali altındaki Mısır'a da gidemediğinden Roma'da bir konak kiralayıp oraya yerleşti. 5 Aralık 1921'de konağın önünde Ermeni Arşavir Şıracıyan tarafından öldürüldü. Naaşı İstanbul'a getirildi ve 29 Ocak 1922'de II. Mahmud Türbesi bahçesinde babasının yanına gömüldü.