Tabula rasa nedir, John Locke kimdir?
Bristol doğumlu John Locke , kilise ile devletin ayrılması gerektiğini açıkça savunan ilk düşünür olarak tarihe geçer. 17'nci yüzyılın en önemli düşünürlerinden olan Locke'a göre insan zihni doğuşta boş bir levha gibidir. John Locke bu levha için 'tabula rasa' deyimini kullanır. Alev Alatlı'nın yeni serisi Nasihatname II'nin penceresinden "Tabula rasa"yı ve ABD'nin ikiyüzlülüğünü derledik.
Giriş Tarihi: 29.08.2019
09:14
Güncelleme Tarihi: 28.08.2020
10:00
Tabula rasa , Locke'u her şeyin doğuştan belirli olduğunu savunan kaderci filozoflardan (akılcılık, usçuluk ya da rasyonalizm olarak bildiğimiz dünya görüşüne itibar eden düşünürler) ayırır.
Rasyonalistler, doğru bilginin duyum ve deneyimde değil, düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini savunur. Buna göre, bilgi insan zihninde doğuştan vardır, dolayısıyla bilgi evrenseldir. İnsanoğlu fıtri bilgiyi, dilinden, milliyetinden bağımsız olarak tanır ve onaylar. Buna karşın Locke, evrensel bilgi diye bir şeyin olmadığını ileri sürer. Ona göre ahlaki ilkeler de bilinçaltına doğuştan işlenmiş evrensel yasalar değildir. Evrensel ahlak diye bir şey yoktur, deneyimlerin sonucu olarak, sonradan temellendirilirler
Alatlı'ya göre Locke'un mensup olduğu düşünce ekolünün en makul karşılığı deneyselcilik. Deneyden gelen, doğrudan ya da dolaylı olarak elde edilebilen bilgi ki usun veya aklın bu bilginin tedarikinde hiçbir rolü yoktur.
Locke'un formüle ettiği ve deney dışında hiçbir yoldan bilgi edinilemeyeceğini savunan bu öğreti, sezgi, duyarlılık, ortan farkındalığı, idrak ve halden anlama dediğimiz hassasiyetleri hükümsüzleştirir. Zekâ ve tecrübenin bileşkesi olarak tarif ettiğimiz irfanı tanımaz. İrfanı tanımayınca, arifi hiç tanımaz. Anlatılmayanı da anlamak becerisi, hüneri ya da yeteneği, edebiyata özgü bir hevese indirgenir, feen bilimleri kendi yollarına gider. Siyah beyaz, sıfır-bir zihniyeti bilime ve teknolojide ilerlemeyi sağlarken, toplum mühendisliğine giden yolu da açar.
Locke, "Ne Atine ne Kudüs" diyen Sir Francis Bacon'la aynı hamurdandır. ABD'nin ilk özgün yol haritasını çizdiği iddia edilen Bacon'ın ne Aristo gibi dünyadan/doğadan kopuk, kendi kafasının içinde yaşayan eski Yunan filozoflarından ne de Hıristiyan din alimlerinin asırlar boyunca didik didik ettikleri İncil'den sahici dünyaya dair yeni bir şeylerin çıkabileceğine inanmadığını söylediğini hatırlayın.
Bacon, sahici dünyaya dair son sözü kutsal ayetlerin değil, deneylerle doğrulanmış bilimsel kanıtların söyleyeceğini savunmuş, böylece dinle bilimin iflah olmayacak biçimde ayrışmasının belirleyici ilk adımlarını atmıştı. İronik olan gnostisizme (Hristiyanlıkta bir düşünsel akım) en büyük darbenin Locke gibi dindar bir adamdan gelmiş olması. Nitekim mason kurucu babalar arasında revaç bulmuş, Amerikan Anayasası'nın Locke'un düşüncelerini birebir yansıtıyor olması başlı başına övünç kaynağı olmuş, daha doğrusu, öyle sunulmuştur.