Tarihçilerin reisi: İsmail Hakkı Uzunçarşılı
Gölgede kalmış birçok konuyu aydınlatan İsmail Hakkı Uzunçarşılı, hayatını tarihe adadı. Arşiv belgelerine dayalı eserler kaleme alan "tarihçilerin reisi" ordinaryüs profesör olarak ders verdi. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, 45 yıl önce bugün, arşivde çalışırken rahatsızlanıp hayata veda etti. Sizler için Emîrü'l-Muharrirîn İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın tarihe yaptığı katkıları derledik.
Giriş Tarihi: 10.10.2020
17:18
Güncelleme Tarihi: 10.10.2022
14:05
Sesli dinlemek için tıklayınız.
📌Uzunçarşılı, Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşunda yer aldı ve ölümüne kadar 46 yıl kurum üyeliği yaptı.
10 Ekim 1977'de 89 yaşında iken Topkapı Sarayı Arşivi'nde çalışırken rahatsızlanan ve yolda vefat eden Uzunçarşılı'nın cenazesi Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.
📌 İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın öğrencileri onu, daima etrafına tebessümle bakan , gerek arşivdeki çalışmaları gerek okuldaki hocalığı sırasında kendisine sorulan her soruya sabırla cevap veren , ciddi, çalışkan, sözünü sakınmayan biri olarak nitelendirirdi.
📌 Hayatı boyunca yoğun çalışma temposunu hiç düşürmeyen Uzunçarşılı, vaktinin çoğunu kütüphane ve arşivlerde geçirirdi. Ankara'da ise eski meclis binasının kütüphanesinde, İstanbul'da ise Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi ve Beyazıt Kitaplığı'n da araştırma yapardı.
📌Osmanlı saray teşkilatının derinliklerini ilk kez sistematik olarak işleyen kişidir . Tarih yazımına hislerden uzak, bilimsel veriler ile yaklaştı.
"Müşahedelerin tesiri altında kalarak işe biraz da siyaset ve his de karıştırılarak süratle karar vermek fazla bir cüret ve gayretkeşlik olur ve tabii olarak da hiçbir ilmi kıymeti haiz olmaz. Müverrih veya müdekkikin bu hususlarda hisse ve herhangi bir tesire tebaan değil, bilhassa bu asırda vesikalara istinaden ve onları incelemek suretiyle yürümesi lazım ve zaruridir."
📌 İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın kaleme aldığı arşiv belgelere dayalı eserler sayesinde gölgede kalmış birçok konuyu aydınlatıldı. Tarih yazımında vesikaların önemini ise şöyle anlattı:
"Asırların eski ve yeniliğine göre tarihi vesikaların toprak altında ve toprak üstünde bulunanlarından başka orta ve son zamanlara ait olarak mühür, para ve muhtelif sanat eserleri gibi tanınmış şekiller olduğu da malumdur. Yine orta ve son zamanlara ait ahidnameler, vakıfnameler ve kendi devrinde yazılmış kitaplar, resmi defterler ve siciller, berat, ferman ve bunlara mümasil tarihi aydınlatan eserler de vardır; ancak bunlar sayesinde tarihçiliği nakliyattan kurtarmak kabil olmaktadır."
UZUNÇARŞILI’NIN KALEMİNDEN İLK OSMANLI AKÇESİ
📌 Türk devletlerinde, devlet liderlerinin, sultanların, padişahların, kağanların ve hanların tarihte birtakım hükümdarlık alametleri vardı. Bu alametler sembolik olsalar da, hükümdarlığa işaret eder ve birinin bile eksik olması durumunda hükümdarın meşruluğu sorgulanır hale gelirdi. Bunlardan biri de para bastırmaktı. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı'nın beylikten devlet olma sürecinde bastırdığı ilk parayı şöyle anlatır:
"Bursa ile İznik'in zapt edilmeleri Osmanlı beylik başarılarının önemlilerinden olup bir dönüm noktası teşkil eder. Hudutları genişlemekte olan bu küçük beylik esaslı bir kurul vücuda getirmek istediğinden artık yavaş yavaş aşiret usul ve kaidelerinden ayrılarak bir devlet mahiyetini almak yolunu tutmuş bünyesine göre idarî, adlî, askerî teşkilat yapmak zaruretini hissetmişti.
Bunun için ulema sınıfından gelmiş olan vezir Alâüddin Paşa ile Bursa kadısı Cendereli Kara Halil Efendi faaliyete geçmişlerdir. İlk defa olarak Orhan Bey'in cülusunun üçüncü senesine tesadüf eden 1327'de hükümdarlık alâmetinden olarak Bursa'da akçe yani gümüş sikke kestirilmiştir. Bu sikkesinin bir tarafında kelime-i şahadet ile ilk Müslüman halifeleri olan Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin isimleri ve diğer tarafında Orhan bin Osman ve basıldığı yeri gösteren Bursa ismi ve daha altında da siyakat rakamı ile üç adedi ve kenarlarında da paranın basılmış olan 727 senesi ve bir de Osmanlıların mensup oldukları Kayı boyu damgası vardır."
(x) Osmanlı'da saltanat alâmetleri
📌 İsmail Hakkı Uzunçarşılı Tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli'nin "Künhü'l-Ahbar" isimli eserinden Osmanlı döneminde yaşanan protokol sorunlarını şöyle anlattı:
"Kanunî Sultan Süleyman zamanında Koca Nişancı diye bilinen ve Osmanlı kanunlarının tertip ve tanziminde büyük himmet ve gayreti görülen Celalzâde Mustafa Çelebi, nişancı bulunduğu tarihte ikinci defterdarlığa tayin edilen Nevbaharzâde kanun ve nizam üzere protokolde nişancıdan önce gelmesi icap ederken, daha önce kendisi Koca Nişancı'nın karşısında divittarlık ettiği için eski efendisinin üst tarafında yer almak istemeyip: "Ben dün karşısında el kavuşturup hizmet ettiğim velinimetim olan Mustafa Çelebi'ye tekaddüm edemem, isterlerse azletsinler" demiş ve padişaha arzedilen bu mesele üzerine Sultan Süleyman memnun olarak bundan sonra Divan'da nişancı ve defterdardan hangisi kıdemli ise onun protokolde diğerinden önce gelmesini emreylediğinden Koca Nişancı protokolde defterdardan önceye konulmuş ve bu tarz kanun olmuştu."