Türkçenin Moliere’i ve devlet adamı Ahmet Vefik Paşa
Edebiyatın ve sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında çalışmalarda bulunan Ahmet Vefik Paşa tipik bir ansiklopedist olarak bilinirdi. Gerek yurt içinde gerekse gittiği ülkelerde çeşitli bilirkişiler tarafından kabul görmüştü. Hatta bazı oryantalistlerce, ilminin çokluğuna rağmen bilgilerinin düzensizliğinden dolayı "devrilmiş kütüphane" olarak adlandırılmıştı. Sizler için doğum yıl dönümünde Ahmet Vefik Paşa'nın hayat hikayesini derledik.
Giriş Tarihi: 02.04.2019
15:21
Güncelleme Tarihi: 03.07.2019
09:40
BATI KÜLTÜRÜNÜ KAYNAĞINDAN TANIDI
Ahmet Vefik Paşa, batı kültürünü kaynağından tanıma fırsatına sahip olan nadir ve münevver bürokratlarımızdandı. Batı ve doğu dillerine hâkim olan Vefik Paşa, bu sayede geniş bir coğrafyanın kültür ve tarihine nüfuz edebilme şansına sahip olmuştu. Genç yaşta başladığı memuriyet hayatında, batılı diplomatlar ve oryantalistlerle dostluklar kuran Ahmet Vefik Paşa, bu kişilerle birlikteliğini uzun yıllar devam ettirmişti.
Bu dostlukları sayesinde, batıdaki bilimsel ve düşünsel gelişimleri zamanında takip edebilme şansına sahip olan Ahmet Vefik Paşa, Avrupa ülkelerini ve toplumlarını yakından gözlemleyebilmiş, bu sayede, batıyı kompleks içine düşmeden tahlil eden, nadir Osmanlı aydınları arasında yer almıştır.
YENİLİKLERİN HALKA UYGUN OLMASINI SAVUNDU
Ahmet Vefik Paşa'nın, Osmanlı yenileşmesine bakışı farklılık gösteriyordu. Yapılan yenilikleri hızlı ve bazılarını da zamansız bulan Ahmet Vefik Paşa, halkın kültürel, toplumsal ve tarihsel konumunu iyi incelemeden alelusul yapılan yeniliklerin, bir işe yaramayacağı kanısındaydı. Ayrıca, Ahmet Vefik Paşa alelusul yapılan bu yeniliklerin ve oluşturulan yeni kurumların belli bir süre sonra ülkeyi iyice zora sokacağı görüşünü de savunmuştu.
TÜRKÇE ÜZERİNE KÜRSÜDEN UYARI
5 Şubat 1877'de Osmanlı Meclis-i Mebusanın ilk başkanı olarak atanan Ahmet Vefik Paşa, bu görevi esnasında gösterdiği yönetim, yerli ve yabancı birçok kişice despotça bir yönetim olarak adlandırılmış ve eleştirilere uğramıştı.
Karışık milletlerden ve dinlerden oluşan bir meclisin çözüm değil sorun yaratacağı görüşünde olan Vefik Paşa, Meclis-i Mebusanın sağlıklı çalışması, ülkenin çıkarları doğrultusunda karalar alabilmesi için, ilk şartın dil olduğunu ileri sürdü. Bu düşüncesi doğrultusunda Vefik Paşa, Rum ve Arap milletvekilleriyle tartışmış ve Türkçe bilmeyen vekilleri, Türkçe öğrenmeleri konusunda meclis kürsüsünden uyarmıştı.
TÜRK DİPLOMASİ TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BİR DİPLOMAT
Ahmet Vefik Paşa, Paris büyükelçiliği sırasında Türk diplomasi tarihinde pek görülmeyen bir diplomat örneği sergiler. Bu görevi esnasında büyük başarılara imza atan Vefik Paşa o dönemde devletlerarası sorun yaratan Lübnan-Suriye meseleleri üzerinde durmuştur. 1860 yılında başlayan Lübnan-Suriye olayları Avrupa'da ve özellikle de Fransa'da büyük heyecan uyandırır. Lübnan-Suriye olayları kısa sürede devletlerarası mühim bir olay haline gelmiş; Fransa, Şam ve Beyrut'a asker göndererek bölgeye müdahalede bulunmak istemiştir.
Fransa'nın düzeni kurmak bahanesiyle Suriye'yi işgal etmesine yol açacak bu bunalımı Vefik Paşa, Paris'te İngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya, Rusya ve Osmanlı Devleti arasında müzakere edilip bir sözleşmeye bağlanması için toplanan konferansta diplomatik ayarlamalarla, yaptığı şiddetli çıkışlarla ve konferansın süresini olayın Avrupa kamuoyundaki ilk heyecanın yatıştığı bir zamana denk getirerek bu meseleyi Osmanlı devleti için en az kayıpla atılmasını sağlamıştır. Aynı konferansta Rus delegesinin Osmanlı Devleti'nin diğer bölgelerinde de bu tür müdahalelere zemin hazırlamak gayesiyle ortaya attığı teklifleri de sonuçsuz bırakmıştır.
ÜÇÜNCÜ NAPOLYON’A TARİHİ CEVAP
Ahmet Vefik Paşa büyükelçiliği süresince gösterdiği eğilmek bilmez siyasi tutumu ve sağlam karakteriyle Avrupa diplomatik çevrelerinin takdirini kazanır. Ahmet Vefik Paşa'nın özellikle 3. Napolyon ile girdiği diyaloglar daha sonra dilden dile dolaşarak menkıbe şeklini alır.
Ahmet Vefik Paşa Paris elçisi iken, 3. Napolyon bir ziyafet sırasında kendisine: "Osmanlı Devleti'nin çatırdadığını duyuyorum." der. Bunun üzerine Ahmet Vefik Paşa, 3. Napolyon'a şu cevabı vermiş: "Bizim memleketimiz İmparatorluğunuza çok uzaktır, bu sebeple zatı haşmetanelerinin hakkımızda daima doğru malumat alamayacakları tabiidir. Bendeniz ise, Paris'teyim, burada çok yakından işitiyorum, asıl çatırdayan Fransa'daki krallık idaresidir." der ve III. Napolyon ile davete katılanları şaşkınlık içinde bırakır.
Nitekim Ahmet Vefik Paşa'dan memnun olmayan ve onu büyükelçilik görevinden, Bab-ı Ali'ye baskı yaptırarak aldırtan 3. Napolyon, buna rağmen kendisine İstanbul'a dönerken "Sizin gibi bir zatı vekillerim arasında dahi görmek isterim." diyerek iltifat eder.