22 Ekim 1964: Nobel Ödülü'nü reddeden ilk kişi Jean Paul Sartre
Nobel Ödülü'nü almak herkes için onur vericidir. Fakat II. Dünya Savaşı'nı bizzat yerinde yaşayan ve Naziler tarafından dokuz ay tutsak edilen Jean-Paul Sartre bu düşünceye katılmıyordu. Böylece 1964'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü ilk kez geri çeviren kişi oldu. Bazıları için 20. yüzyılı omuzlayan en büyük entelektüeldi fakat Sartre bunların ötesinde tam bir filozoftu.
Giriş Tarihi: 22.10.2018
14:32
Güncelleme Tarihi: 23.10.2018
12:07
1964'te Nobel edebiyat ödülü ona verildi ama Sartre, Nobel komitesinin 50-60'lı yıllarda soğuk savaş döneminde ABD'den yana taraf tuttuğu gerekçesiyle bu ödülü reddetti.
J.P. Sartre, 15 Nisan 1980'de Paris'te 75 yaşında öldü. Montparnasse mezarlığına olan son yolculuğunda onu 50 bin kişi uğurladı. Bütün dünya bu "Yüzyılın Adamı" selam durdu. Aydınlanma anlamında tam bir filozoftu, çevresindeki dünyaya ilişkin hiçbir şeyin ona yabancı olmadığı bağımsız bir akıl, her zaman adaletsizliğin karşısına dikilen bir eylem adamıydı. Başta Husserl ve Heidegger olmak üzere birçok filozoftan etkilendi.
Sartre'nin esareti dokuz ay sonra sona erer, 1941 yılında özgürlüğüne kavuştu. Sartre'nin 1943 tarihinde yayınlanan ve felsefi düşüncesinin ilk dönemine damgasını vuran Varlık ve Hiçlik adlı yapıtında varoluş olgusundan başka olgu yoktur. Sartre, Varlık ve Hiçlik'te mutlak bir özgürlük anlayışını savundu. Bir insanın ya tümüyle özgür olduğunu ya da hiç olmadığını söyledi.
İSVEÇ HALKINDAN ÖZÜR DİLEDİ
Simone de Beauvoir'a yazdığı bir mektupta söylediği şu sözleri söyledi:
"Neden Reddettim: Hadisenin bir skandal niteliği almasından üzgünüm; bir ödül verilmiş, ben reddediyorum. Sebep, hazırlıktan vaktinde haberdar edilmeyişimdir. 15 Ekim tarihli Figaro Litteraire'de İsveç muhabirlerinin yazdıklarını okuyup İsveç Akedemisi'nin beni seçmek eğiliminde olduğunu ama henüz kararlarının kesinleşmediğini öğrenince, sandım ki akademiye bir mektup yazarak durumu düzeltebilir ve bu meselenin söz konusu edilmesini önleyebilirim.
Mektubu ertesi gün gönderdim. Doğrusu, Nobel Ödülü'nün seçilenin fikri alınmadan verilmediğini bilmiyor ve vaktinde harekete geçtiğimi sanıyordum. Ama bir seçim yapan akademinin, sözünden dönemeyeceğini şimdi anlıyorum. Ödülü reddediş sebeplerim İsveç Akademisiyle ya da Nobel Ödülü'yle doğrudan doğruya ilgili değildir. Bunu, akademiye yazdığım mektupta da belirttim. Orada iki çeşit sebep üzerinde durdum; şahsi olanlar ve objektif sebepler.''
Bu çeşit bir ödül kabul eden yazar, aynı zamanda, onu bu şerefe layık gören kurumu veya müesseseyi de bir yük altına sokmuş olmaktadır: Venezuela çetecilerine karşı duyduğum yakınlık, şimdi sadece beni bağlar. Oysa Nobel Ödülü kazanmış Jean Paul Sartre Venezuela'daki ayaklanmayı desteklediği zaman, kendisiyle birlikte bir müessese olarak Nobel'i de peşinden sürüklemiş olur. Demek ki yazar, şimdi benim için söz konusu olduğu gibi, en şerefli bir şekil altında bile müesseseleştirilmeyi reddetmek durumundadır. Bu hüküm ve tutum sadece kendimle ilgilidir, yoksa daha önce mükâfatlandırılmış olanlara karşı en küçük bir tenkit taşımaz.