8 ünlü yazarın babalarına yazdığı 8 şiir
"Anne gezindiğin bağ, baba yaslandığın dağdır. Ömrümün en güzel çağı annen ve babanla olandır." der Ataol Behramoğlu... Karşılıksız sevginin ve fedakarlığın temsili olan baba kimi yazarımıza göre umut, kimine göre özlem kimine göre ise güven demekti. Sizler için, Cemal Süreya, Özdemir Asaf ve Necip Fazıl Kısakürek başta olmak üzere edebiyatımıza damgasını vuran şairlerimizin babalarına yazdıkları şiirleri derledik. Kimsenin buruk hissetmesini istemediğimiz bir gün geçirmeniz dileğiyle...
Giriş Tarihi: 21.06.2020
08:50
Güncelleme Tarihi: 09.07.2020
20:53
Siyah ve Karanlık - Fazıl Hüsnü Dağlarca
"Kur'an okurdu babam bazen,
Galiba kadir gecelerinde.
Onun inanmış sesiyle biz çocuklar
Daha küçülürdük odanın en uzak bir yerinde.
Müteessir olurduk kışı gören kırlangıçlar gibi,
Garip sedalarda hiçbir şey anlamadan.
Henüz mektebe giden ablam, bilgiç bilgiç:
'Arapça' derdi, nefesiyle o zaman.
I Fazıl Hüsnü Dağlarca
Çocukluk yılları kültürlü bir aile ortamında geçen Fazıl Hüsnü ilk şiir denemelerinin ardından lise yıllarında kendini bütünüyle şiire ve edebiyata verir.
1930'lu yıllarda Varlık dergisinde yayımlanan şiirleriyle edebiyat çevrelerinde adı duyulmaya başlar. Kara Harp Okulu'ndan mezun olduğu gün yayımlanan Havaya Çizilen Dünya adlı ilk şiir kitabı ile daha geniş bir çevrenin ilgisini çekmeyi başarır. Uzun bir süreci kapsayan şiir hayatı boyunca güçlü yeteneğiyle Türk şiirinin mevcut imkânlarından da yararlanan Dağlarca'nın ilk şiirlerinde heceyi kullanma tekniği bakımından Beş Hececiler'in, metafizik ve kozmik temalar yönünden Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı ve Ahmet Muhip Dıranas'ın etkisinden söz edilmiştir.
Türk edebiyatının yazarlarından az bilinenler
"Baba! her yılbaşında sana söyleyecek bir tek sözüm var: Seni ne kadar çok seversem o kadar çok olsun ömründen geçen yıllar…
Baba! Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım! Ne zulüm, ne ölüm, ne korku başımı eğemez! Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım."
I Nazım Hikmet
Ran, 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu. Doğum tarihi nüfusa 1902 olarak kaydedilen şairin asıl adı Mehmet Nazım olsa da edebiyat tarihinde "Nazım Hikmet" adıyla tanındı. Usta şair, Ran soyadını ise sonradan aldı.
Dedesi Nazım Paşa'nın etkisiyle şiirler yazmaya başlayan usta kalem, yaşamının ilk yıllarını ve şiire başlama hikayesini yaptığı bir açıklamada şöyle anlatmıştı:
"Ben 1902 yılında, 20 Ocak'ta Selanik'te doğdum. Dedem valiydi, şiirle ilgilenirdi. Annem ressamdı, birkaç yabancı dil bilirdi. Babam önce elçilik, daha sonra üst düzey memurluk yaptı. İlk şiirimi 13 yaşındayken yazdım. Bir yangını anlatıyordu. Ailem benim harika bir çocuk olduğuma karar vermiş ve şiir yazmamı telkin etmeye başlamıştı. 15 yaşında bahriye okuluna verdiler. Deniz subayı yapmak istiyorlardı beni. Okuduğum sınıf ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı sporla, diğeri şiirle uğraşıyordu. Ben şairler tarafına düştüm. Okulda bize tarih ve edebiyat derslerini ünlü Türk şairi Yahya Kemal veriyordu. Kedimi anlatan bir şiir yazmıştım. Yahya Kemal, şiirimi okuduktan sonra kedimi getirmemi söyledi."
Nazım Hikmet kimdir? Nazım Hikmet Ran hakkında bilgiler...
"Bir gün, bir evde, bir kedi Vardı. O gün, bir evde, o kedi Benden sıcaklığını esirgemedi.
O gün, o evdeki o kedi Beni bana götürdü getirdi. Ona şarkılarımı söyledim; Uyudu, bakıyordum, benimleydi.
Bir ikilem oldu beklenmedik; Geçmiş günlerin yumaklarını didikledi. Var mıydı, yok, var gibi Kucağımdaydı kedi.
Gözlerindeydi gözlerim, Gözleri gözlerimdeydi. Ellerimi tırmalıyordu elleri... Ürperdim, birden içim titredi."
I Özdemir Asaf