Büyük münekkid: Orhan Şaik Gökyay
Ömrünün yetmiş senesini öğretmen olarak geçiren Orhan Şaik Gökyay, kaleme aldığı eserler ve Dede Korkut, Katip Çelebi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Hayatını öğrenmek, yazmak ve öğretmek sütunları üzerine bina eden Gökyay, öğrencileri ile ömrü boyunca irtibatını koparmamış bu zaman zarfı içerisinde aşılamayacak, hacimli eserler kaleme almıştır.
Giriş Tarihi: 16.07.2022
15:57
Güncelleme Tarihi: 16.07.2022
18:01
Orhan Şaik Gökyay'ın ödülleri
➡ 1981 Kültür ve Turizm Bakanlığı, "Türk Kültür ve Sanatı Hizmet Ödülü"
➡ 1988 Türk Yazarlar Birliği, "Türk Kültürüne Hizmet Ödülü"
➡ 1982 Ankara Folklor Araştırmaları Kurumu, "İhsan Hınçer Türk Folklorüne Hizmet Ödülü"
Ömer Hayyam Rubaileri'nin Harvard nüshası
◾ Türk ilmi ve edebi tarihine çalışmaları, kişiliği ve karakteri sebebiyle adını altın harflerle yazdıran Orhan Şaik, her vasfından evvel bir muallim idi. Hayatını talebe yetiştirmeye adayan Gökyay, arkasında yetiştirdiği nesiller bıraktı.
◾ Akademi'ye intisabı kabul görmeyen Gökyay, liselerde verdiği dersler ile hem birbirine bağlı nesiller yetiştirdi hem de çalışma alanı için bir nebze rahat bir ortama ermiş oldu.
Fuat Sezgin'den ilham veren alıntılar
Orhan Şaik Gökyay ve Mehmet Fuad Köprülü
◾ "1920'lerin son yılları… Yüksek Muallim Mektebi'nden dört talebe, ileride dizinin dibinde çalışmayı da hesaba katarak, şöhreti genç yaşta âfakı tutmuş Fuat Köprülü'nün Darülfünûn'daki odasına gidiyorlar: Abdülbaki Gölpınarlı, Pertev Naili Boratav, Ziya Karamuk, Orhan Şaik Gökyay. Hangi dili bildiklerini soruyor üstat. Kimi İngilizce, kimi Fransızca diyor. Orhan Şaik hocanın bildiği herhangi bir yabancı dil yok ama menfi cevap verirse reddedilir korkusuyla "Almanca" diyor… Bir ay sonra herkese tercüme etmek üzere beyan ettiği yabancı dilden bir makale. Orhan Şaik Bey'e de Schacht'ın fıkıhla ilgili Almanca bir makalesi isabet ediyor. (Orhan Şaik der ki): 'Almancayı ve müellifin adını bilmediğim bir tarafa, fıkhı da bilmiyorum! Yollara düştüm, gecemi gündüzüme kattım; hocalara sordum, sözlüklere baktım, makaleyi tercüme ederek teslim ettim.
Modern çağdan çıkış mümkün mü?
◾ İki ay sonra yine tercüme edilmek üzere Almanca bir makale vermesinden anladım ki, hoca tercümemi beğenmiş! Almancayı öğrenmeye öyle başladım. Sonra Ahmed Paşa Divanı, sonra Kutubname. İkisi de yazma. Tez olarak bir Arap şairinin divanını çalıştım. İsmail Saib (Sencer) Efendi'ye, Şerafettin Yaltkaya'ya taşınıp durdum. Arapçayı da böyle öğrenmeye başladım. Diğer arkadaşlarım da öyle. Bizi böyle yetiştirdi. Sonradan bazı sözler çıktı: Köprülü talebelerini istismar etti, onları çalıştırdı, kendi adıyla kitap yazdı filan. Çocuklar, ben onun istismar ettiklerinden, yani yetiştirdiklerinden biriyim. Keşke daha çok istismar etseydi… Köprülü'nün eserleri arasında, kütüphanesinin görünmez bir köşesinde ben de varım. Daha açık, herkesin anlayacağı şekilde söyleyeyim: Ben onun eserlerinden biriyim."