Divan şiirinin mis kokulu bahçe bitkileri
Yaygın adıyla Divan şairi olarak bilinen ve aynı zamanda çok iyi bir gözlemci olan klasik Türk şairi, şiirlerinde çevrelerinde gözlemledikleri, gördükleri veya haberdar oldukları her türlü izlenim, olay, durum ve bilgiyi eskilerin tabiriyle "zerreden küreye" hemen her şeyi, sınırlı nazım şekilleri ve fakat son derece zengin bir içerik ve konu çeşitliliğine sahip türler vasıtasıyla, elbette kendi sanat anlayışları çerçevesinde ve kendilerine has bir söyleyiş tarzıyla işlediler. İşte, Divan şiirinde geçen bahçe bitkilerini sizler için derledik…
Giriş Tarihi: 22.01.2019
17:42
Güncelleme Tarihi: 22.01.2019
18:26
Sandal ağacının klâsik şiirde daha ziyade güzel koku verici yönüyle ve âşıkla bağlantılı olarak ele alındığı görülür.
DİVAN ŞİİRİNİN DALLARINDAKİ MEYVELER
Klâsik şiirde, aralarında "ayva/eyvâ, nar/enâr, sîb/elma, şeftâli/ şeftâlû ve turunç/nârenç"in de bulunduğu birçok çeşidinin ayrıca redif olarak tercih edildiği meyveye, şiirlerde aynı zamanda belli bir çabanın sonunda elde edilen ürün anlamında kullanıldığından, çoğunlukla "saâdet semeri, mîve-i safâ, bâr-ı ümmîd, mîve-i bâğ-ı cihân, murat meyvesi"vb. kelime ve tamlamalarla birlikte yer verilir.
Bilindiği üzere, oluşmadan önce çiçek hâlinde olduğundan meyvenin aynı zamanda "berg ü bâr" şeklinde yaprakla birlikte anıldığı;"nârven, servi, söğüt"vb. ağaçların ise ayrıca meyvesiz oluşları üzerinde durulduğu görülür.
Beyitlerde "âbî, ayvâ, bih, eyvâ ve havyâ" şeklinde de geçen; aynı zamanda " eyvâh, yazık" anlamına gelecek şekilde tevriyeli de kullanılabilen ayvaya klâsik Türk şiirinde renginin sarılığı, yuvarlak şekli ve üzerindeki havları sebebiyle daha ziyâde sevgilinin çenesi veya âşığın yüzü için benzetilen olarak yer verilmişti.
Beyitlerde "bâdâm, dıraht-ı bâdâm, gözleri bâdâm, gül-i bâdâm, helvâ-yı bâdâmî, nahl-i bâdâm, telh bâdâm, revgân-ı bâdâm, şükûfe-i bâdâm" vb. şeklinde yer verilen bâdem, klâsik şiirde daha çok göz ile birlikte anılmakta; ayrıca ağacı, beyaz ve pembe renkte açan çiçekleri, meyvesi, yağı ve meze oluşuyla geçiyor.
Bu çerçevede örneğin âşığın ağlamaktan ak düşen gözleri beyaz renkte açan bâdem çiçeğine; güzelliğini ortaya çıkaran beyaz elbisesi ve başındaki beyaz sarığıyla sevgili, bembeyaz çiçekler açmış bâdem ağacına benzetilir. Bâdemin bu şiirdeki temel işlevi ise sevgilinin gözü için benzetilen olmasıdır.
Beyitlerde rengi, şekli, suyu, tadı, mezesi ve şarabı olması bakımından konu edilen hünnap ile daha ziyâde "dudak, göz, kanlı göz, kınalı parmaklar, la'l ve akik taşı" arasında benzetme ilgisi kurulmuştur.
Hünnabın klâsik Türk şiirindeki asıl işlevi, "sevgilinin kırmızı dudağı" için benzetilen olmasıydı. Bu benzerliğe, hünnabın meyvesinin küçük, leziz ve renkli oluşu yol açmış olmalı.