Gurbeti ve hasreti bavulunda taşıyan sürgün edebiyatçılar
"Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde"
Sürgünlük, hasreti, acıyı, özünün ruhundan çekilip koparılmasını, kimi zaman dil yarasını, yürek yarasını, yapayalnız kalmayı ifade eder. Sürgünde edebiyat denince de yine bu sözcükler her defasında kendisini açığa vurur. Türküsü dilden dile söylenir. İnsanın cennetten kovulmasıyla başlar bu türkü. Acılı gönül melodisi, insanın dünyaya anne karnından ayrılmasıyla söylenmeye devam eder. İçine kapanmak da bir tür sürgün sayılabilir. Kişinin kendine verebileceği belki de en büyük cezadır bu.
Giriş Tarihi: 11.10.2018
12:08
Güncelleme Tarihi: 11.10.2018
12:24
RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI (1869-1949)
"Uçun kuşlar uçun doğduğum yere"
"Uçun kuşlar uçun burada vefa yok
Öyle akarsular, öyle hava yok
Feryadıma karşı aks-i seda yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır."
Milli mücadele aleyhtarı Ali Kemal'in linç edilmesi üzerine 8 Kasım 1922 de ülkeyi terk etti. Daha sonra TBMM'nin kararıyla "Yüz ellilikler" listesinde yer aldı. Listede yer almasının sebebi Sevr antlaşmasını imzalayan heyette yer almasıdır.
Sürgün şair üzerinde bir nevi tükenmişlik hissi bırakır. Hayata bakış açısı kötümser bir hal alır. Dil ve ifade tarzı dağınık bir şekil alır. Bilhassa vatan hasreti ve gurbet duygusu bu dönemde kaleme aldığı bütün şiirlerinin ortak teması olmuştur.
SÜLEYMAN NAZİF (1869-1927)
Nazif kaleme aldığı "Pierre Loti Günü"nde işgalciler hakkında sarf ettiği sözler sebebiyle İngilizler tarafından Malta'ya sürgün edilir. Yazar 23 Mart 1920 Salı gecesi bir harp gemisi olan Rezolişin adlı gemiyle Malta'ya sürgüne gönderilir.
Sürgün yerinin Malta olmasını İngiliz Bahriye Nazırı olan Mr. Winston Churchill şöyle açıklar: "Bizim için savaşın mukadderatı Akdeniz'de belli olacaktı. Bu sebeple; kendileriyle siyaset ve savaş alanında mücadele ettiğimiz insanlardan elimize geçenleri donanmamızın sürekli kontrolü altında olan bir yerde toplanması şarttı."
Malta'da 20 ay devam eden esaret hayatı Nazif'teki vatan hasretini, parçalanmış ve işgal edilmiş yurdu karşısında hissettiği ıstıraplarını daha şiddetlendirmiş ve ona en güzel vatan ve iman şiirlerini yazdırmıştır. Gurbet havası içinde terennüm ettiği "Malta Geceleri", "Daü's Sıla" ve "Son Nefesimle Hasbihal", Süleyman Nazif'in en güzel eserleri sayılmağa layık manzumeleridir.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889-1974)
Yakup Kadri, Kadro dergisinin kurucularındandır. Derginin, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm'i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurt dışında çeşitli görevlerde bulundu. Yazar alenen sürgüne gönderilmemişti, fakat ona verilen elçilik görevlerinin de sürgünden bir farkı yoktu.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ilk olarak 1934 yılında Tiran'a elçi olarak atandı. Sonrasında sırayla 1935'de Prag, 1939'da Lahey, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de tekrardan Bern'de elçilik görevlerinde bulundu. Bern elçisi iken Yakup Kadri emeklilik kararı aldı. Yazarın bu yıllarda kaleme aldığı "Zoraki Diplomat" adlı eseri; elçilik yıllarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Yakup Kadri'nin 1937'de yayınlanan "Bir Sürgün" romanı, otobiyografik özellikler taşır. Romanın kahramanı Doktor Hikmet, Abdülhamit devri aydınlarını ve aydınların fikirlerini temsil eden bir karakterdir. Yakup Kadri bir nevi kendi yaşamını ve izlenimlerini, Doktor Hikmet vasıtasıyla ortaya koyar.
Ziya Gökalp, Jön Türklerden etkilenip sonra da İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katılmasından sonra "yasak yayınları" okumak ve muhalif derneklere üye olmak nedeniyle 1898'te tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan Ziya Gökalp, 1900 yılında Diyarbakır'a sürgüne gönderildi. 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetlerde görev yaptı.
Ziya Gökalp 1919'da İngilizler tarafından tutuklandı. Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Yargılanma sonucu Ermeni soykırımı iddialarını kesin bir dille reddeden, "Katliam olmadı, mukatele oldu." cümlesiyle özetlenebilecek bir savunma yapan Gökalp, Malta'ya sürgün edildi. Ziya Gökalp Malta sürgünü sırasında sürekli ailesine mektup gönderir. Daha sonra bu mektupları "Limni ve Malta Mektupları" adıyla kitaplaştırır. Söz konusu olan bu kitap o dönem-e Malta'ya sürgün edilenlerin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir. Ziya Gökalp 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul'a dönmüştür.