Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Edebiyatımızın en kuvvetli şairlerinden olan İsmet Özel, okuyucusu ile kurduğu bağı her şiir kitabında güçlendiren nadir isimlerdendir. İsmet Özel şiirleri; manalı sözcüklerin birbirleri ile ahenk içerisinde olduğu, en güzel tasvirlerin içerisinde yer aldığı müstesna sanat eserleridir. Bu sebepten dolayı İsmet Özel'in birbirinden güzel, anlamlı, en güzel ve manalı şiirlerini, sözlerini ve alıntılarını sizler için bir araya getirdik.

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü

Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka

sonuçları bir bir gözden geçiriyorum

pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can

madenlerin buharından elde edilen büyü

bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular

nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan

nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.

Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara

sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan

ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında

çapraştım, and içip ayna kırdım

doğadan bir vahiy bekledimse boşuna

baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı

hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.

Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor

böylesine hazırlıklı değilim daha.

Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:

Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Geceleyin Bir Koşu

Külden bir ağzım vardı mermilerden önce
çanların saçlarıma değdiği yerde ulurdu
Mori, bakırcı çarşısı, incitepe
ağzımın üniformasına sokulurdu.

Bir çocuğun ağrıyan gülüşü vardı mermilerden önce.
Onu gizlice öperdim.
Onu sürüngen yumurtaları ve mezarlarla
birbirine açılan karanlık mağaralarla öperdim.
Öyle sessiz, öyle gelişmeyen bir yangına
bir insan kıvranışını bırakırmış gibi
bir acı saplanırmış gibi sol böğrüme
ellerime Mori'yi eklerdim.
Ağzım ağızla doluydu mermilerden önce.

Mori vardı
usunu bir seccade gibi kullanan yaşamakta
Mori'nin köpekleri vardı her şeyden önce
her akşam adını yıkardı mahalle çeşmesinde
ayaklarını yıkardı, tertemiz tanrılar çıkarırdı ortaya.
Nasıl ki doğuran ve öldüren
köpekler gezinir herkesin şapkasında
ki herkesin şapkası mermilerden öncedir,
— Elma dersem çıkma.

  • 10
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Mevsimlerin İnsanlara Yaptığı Fenalıklar

Mevsimlerin bizim âşıklarımız olduklarını bilmezdim

Bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza

Koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim

Ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza

Ruhu saran zevklerden sözaçtı da nice yıldır nice insan

Kimseler anlatmadı sargıların kaldırıldığı zamanı

Söylenmedi çıplak kaldı mı ruh neydi hemen rengi koyultan

Neydi öperken akıtır öpülürken pıhtı kılardı kanı

Özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsak

Ve her sevilen nobran biraz her mevsim severken birer zorba

Çözülür tirleşir çatık ten sonra tekrar toparlanıcak

Farkederiz üstümüzde bir çentik hangi mevsimden acaba

Bir yemini hatırlatsın diyedir belki de yazdansa bu iz

Uzayan gün bıktırıcı setreylemeyen karanlık müzevir

İnsan olmaktan kalan elemin zamkı gibi belli belirsiz

Depreşen o ilk yeminden başka yazın herşey alelâdedir

Herşey bir soruyu katederkenki hayatımız kadar ürkek

Taze şarap herbirimiz son korkusuna garkolmaya teşne

Köhneleşmekten kaçarken güç ararız kahverengi ve erkek

Böyle kalır bir güz lekesi yükü artan göklerden kinâye

Yani hataya önceye ait önce öbür yüz öpülecekti

Öbür gölden içecektik kaplamasaydı çabuk sineyi kış

Üşüdük terkedilmekten utandık ruh kendini içe çekti

Aldırdık aldanmak için çentik dedik oysa sadece yanlış

Koyverin matemi tasvire çengiyle köçek çullanadursun

Her yanlışı yeşeren dal fışkıran otla kapatsak n'olur

Ağlayış buldu eşin neydi adı ko bahar coşkusu olsun

Yüze vurmaz artık elem yapışır âdeme göğsünde solur

kitâbe

Bende mevsim denilen üftâdelerin yardığı yer apaçık

Esebilsin sevgililer diyerek cân içre dünden hazırım

Korkarım kalmazsa sevişmekten bir yangılı yer ya da sıyrık

Ömrüm fenâlıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım

  • 11
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Bakmaklar

Donyağından yapılmış sabunların

ürkütüp sindirdiği gözlerim vardı - ağır -

ağır yani çoraplı ve sürgün doğmanın

taşınmaz kıldığı.

Ben şenlikçisiydim pıhtı kanın

keten helvacılardan, bileycilerden

rugan çizme giyilen çağlardan geçerdim

barutun ve susamanın güzelliğiyle

tek yatmanın akmayan yüzüyle geçerdim.

Oraya, göğsüme iliklediğim hayvanı ayartmadan

direnmenin mayasını ellemeye.

Gün dönerdi, benzi solardı kahkahamın

kapardım kapımı gevşeyen bir yanımla

ve hergece yatağımda bir engerek bulmanın

süregen iğrentisiyle dolardım, sesim

öylece - Kusmuk Gibi - kalırdı ağzımda.

Çünkü her yerde bir göğün ufak kaldığı vardı

- akşama özgü göğsümü açardım

ey mutlu seri penceresi doğanın -

her yerde köpeksi koklaşmaların sürüp gittiği vardı

uyurken bir kadına doyar gibi kanardı ayaklarım

kanardı ve bir irin seliyle boğulurdum her sabah.

Oysa babam bilirdi yaşadığını aptes alırdı çünkü

anlatacak şeyleri vardı, eğilip kalkmaları

dualar okuması, doğum sancılarıyla bırakıp gitmesi anamı.

Ah, göğe uzatıyorum bir cumartesiyi

hayın bir çalgıyı kuşanıyorum göğün huysuz kuşlarıyla

GÖK! Bir kahkahaya geçirdikçe dişlerimi

bir tabut kalmıştır akşam olmaya

bir tabut beklenen bir aydınlıktır

beklenen bir ses gibi avlularda.

Anam kirliserin penceresinde doğanın

uykusu ayaklanır kanı birikir saçlarına

gözlerine uyuşuk bir hınç siner artık

ölü bir erkeği almıştır yatağına

o soğuk ölüyü, o kurutulmuş anıyı

birdenbire benim ağzıma takılır herşey

giderim akşama özgü göğsümü açmaya.

Ben nereye adımı yazsam

nereyi göstersem parmaklarımla

orası şapkalar yüklü bir vagondur,

nerede daralmış görsem bir adamı

akşamın güzel buğusunda eli-ayağı tutulmuş

bir çiçeğe uzanırken utandığını görsem

işte iğrentim yayılıyor derim, işte sırtlanlar soluyor ellerimde

kuşlar çoktan kapamışlar tarlalarını.

O zaman bir üzünç aralığında - herkes gibi - başlar korkum.

Ey irin mutluluğu!

Ey durmayıp ağrıyan kemiği usumun!

Uğunursam beni hazdan delirten hayvanın ortasında

ben koşarken derelerde birikirse çocukluğum,

piçliğim birikirse sesimin o hıncahınç boşluğunda

coşkunun en sağlam atıyla geliyorum

sövgüm büyüyor, ağartıyor günümü.

TAN! Ölü bir keçiyle saçlarımı taramanın vaktidir

sarı bir bilincin ötesini ellemek istemenin

bir üzünç aralığındayız artık TAN!

savulun, çıplaklığım geliyor ardımdan.

  • 12
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Naat

Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar

Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin

Külden martı doğuran odalıklar

Ve kahyalar

Kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili

Şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler

Celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan

Ey hayat rengini sazendelik sanan

Yırtlaz kalabalık!

Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,

Hepiniz kulak verin.

Güneşin

Koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği

Yazlar yok

Yok artık altında suskun yolları saklı tutan

Karla örtülmüş kırların kışı

Gitti giden, yerine gelmedi başka biri

Orada

Duyumsatmadı kendini hiçlik bile

Belli ki son yüzyılımız göğsümüzden

Varla yok harman eden sesi uçursak

Diye bize verildi

Yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda

Soluyuş izlerimiz silmek için

Ne yesek

Lokmaya vurulur gibi değil

Yuduma gelmiyor içtiklerimiz

Dernekler toplanıyor dışta tutmak için

Kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni

Utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle

Kapanıyor bilanço

Top mermisi, kör testere

Defalarca boyanmış çaput parçaları

Sıkıştırdık günlerimiz arasına ki

Serazat kahkahalar atalım

Yapmacıktan nefretimiz

Sebep olsun kavgamıza

Bekleyiş arzından kovsunlar bizi

Ne yemen biraz öncemiz diyelim

Ne biraz sonramız meksika

Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız

Yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça

Üstü başı kükürtlü bu dünyadan

Kancıklık

Sıçradı çevirdiğimiz sayfalara

Artık kimse bize haber vermeyecek

Hemen şu tepenin ardında

Saldırmaya hazır ve müsellah

Bir düşman taburu durduğunu

Çünkü gerçekten yok

Böyle bir ordu

Bir düşmanımız kaldı

Kendi

Dudaklarımız

Arasında.

Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında

Bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir

Çırpını çırpını giden atlardan indik

Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına

Zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar

Kanırtılırken ses etmedik

Öcümüz alınacak korkusuyla irkildik

Kaldıysa bir soru içimizde

O da birşey:

Nerdedir yerle gök arasındaki ulak,

Nerde biz? .

Kimseden bir işaret gelmeyecek

Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa

Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca

Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi

Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile

Öğretmek için cephe nedir

Kıyam etti

Torunu kucağında

Dönünce bütün gövdesiyle döndü

Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda

Bir bilinebilseydi

Nedir veche..

Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar

Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden

Omzunuzdan vaveyla heybesini atın

Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti

Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın

Neydi söğüt gölgesinde gülümsemek

Ağız dolusu gülmeden taşlıkta...

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN