Necip Fazıl Kısakürek'ten okuyabileceğiniz 20 e-kitap
Otuzlarında iken her şeyi bırakıp, sıfırdan yepyeni bir hayata başlayan mücadele adamı Necip Fazıl Kısakürek, Yunus Emre'den, Fuzuli'den, Yahya Kemal Beyatlı'dan miras aldığı edebiyata boyut atlattı. Bir edebiyat çilekeşi Necip Fazıl, fikirleri ve eserleriyle düşünce dünyamıza derin izler bıraktı. Onun için İslami değerler kutlu davasıydı. Necip Fazıl Kısakürek'ten okuyabileceğiniz 20 e-kitabı derledik.
Giriş Tarihi: 11.04.2020
16:05
Güncelleme Tarihi: 13.08.2020
15:27
Necip Fazıl Kısakürek'in , roman kalıpları içinde kaleme aldığı tek eseridir. Roman, üniversitede felsefe asistanı olan Naci'nin hayatı etrafında gelişir. Bu hayat, Necip Fazıl'ın kendi hayatı olmasa da onun hayat hikayesindeki bir çok unsuru içinde barındırır. Naci, çevresine karşı davranışlarıyla kadın, cemiyet ve sanat anlayışıyla, hayata ve ölüme dair düşünceleriyle bir karakter bütünü halinde şekillendikçe hayalimizde bir Necip Fazıl portresi belirir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın
Eser, büyük şiirini, dünya edebiyatına "Çile" ile armağan eden büyük şairinin 1947 yılından başlayarak birçok gazete ve dergide "ozan" veya "ozanbaşı" gibi çeşitli isimlerle yayınlanmış satirik mahiyetteki günlük şaka ve fantezileriyle nazım formu içinde anlık tespit ve öfkelerini noktalayan bazı manzumelerinden derlenmiştir. Öfke ve Hiciv'in ilk yayın tarihi, Temmuz 1988'dir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın
Necip Fazıl'ın, birçoğu film haline getirilerek sinemalarda gösterilmiş bütün senaryo romanlarından biridir "Deprem". Yücel Çakmaklı, 1972 yılında Kısakürek'in 'Deprem' isimli öyküsünü Çile ismiyle filme aldı. Çile'de Hülya Koçyiğit, Yalçın Gülhan ve Hulusi Kentmen gibi popüler isimler oynadı. Koçyiğit, Altın Koza'da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü aldı. Çakmaklı yine aynı yıl, Necip Fazıl Kısakürek'in 'Senaryo Romanlarım' adlı kitabındaki 'Sen Bana Ölümü Yendirdin' adlı hikâyeden yola çıkılarak "Zehra" filmini çekti.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın
"Siyah ve mücerred fon.. Sol dip köşeden sağ ön köşeye doğru, haşmetli taht... Tahtın sağında bir gong... Büyüklü, küçüklü, şamdanlar... Siyah fonun üstünde ve orta yerde, altun yaldızla işlenmiş "Es-Sultan İbn-üs-Sultan İbrahim bin Edhem" yazılı tuğra...Tahtında, sol ayağını sağ dizinin altına almış ve yara bağdaş kurmuş biçimde, hafif ve gayet zarif siyah sakallı genç Sultan İbrahim Ethem... Elinde incecik bir hazeren değneği.. Önünde, yere, dizleri üzerine çökmüş, birinci ve ikinci dervişler... Mumlar yanıyor."
Belh sultanıyken tacını tahtını terk edip dervişlik yoluna düşen, Veliler kervanının şanlı öncülerinden İbrahim Ethem Hazretlerinin hayatından sahneler...
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın
Muhsin Ertuğrul, bir yemekte; «Niçin bir piyes yazmıyorsun?» sorusuyla tiyatroyu, "hayatın (kantite ) gibi değersiz ve geçici yüzünü değil, (kalite) gibi derin ve sonsuz şahsiyetini zapt eden ve onu molozlarından ayıklayarak tasfiye eden, tıpkısını, fakat başka türlüsünü gösteren mistik bir ayna" olarak gören Necip Fazıl'ın yıllardır içinde gömülü bir hasrete dokunur. O anda, Şehir tiyatrosuna bir eser teslim etmek için sadece 20 günlük bir süre kaldı.. Hemen kararını verir ve 7 gün içinde "Tohum"u bitirir.
1935 senesinde Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenen "Tohum" piyesinde olay, Anadolu'nun işgal edilmiş bir köşesinde, Maraş'ta cereyan eder. Vatan sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Dolayısıyla vatanı müdafaanın gizlediği bir aksiyon; aksiyonun gizlediği bir fikir; ve fikrin gizlediği mahrem bir benlik olmak gerekir. Tohum, millî mücadeleyi, Anadolu halkının öz benliğinde mevcut ruhun bir fışkırışı olarak gösterir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın