Orhan Veli'nin şüpheli ölümü ve cenaze töreni
1914'te doğdu. 1 yaşında kurbağadan korktu. 2 yaşında gurbete çıktı. Yedisinde mektebe başladı. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardı. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdı. 19'dan sonra avarelik devri başladı. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendi. 25'te başından bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldu, hiç evlenmedi. Bir çukura düşmesiyle ölüme gitti. Anlamadılar sebebini doktorlar, otopside ortaya çıktı. Tabutunun arkasından giden cemaatteydi hayatının sırrı... Orhan Veli'nin cenazesinden ilginç ayrıntıları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 30.03.2019
11:12
Güncelleme Tarihi: 14.11.2020
15:41
Orhan Veli şüphesiz eski şiiri çok iyi bilmektedir. Onun eski şiirden anladığını "Efsane" adlı şiiri kanıtlamaktadır. Bu şiiri Yahya Kemal de takdir etmiştir. Hatta bir karşılaşma sırasında Orhan Veli Yahya Kemal'e bu şiiri okumuş ve Yahya Kemal de: "Siz biraz daha gayret etseniz bizi bile geçeceksiniz" demiştir. Orhan Veli bu iltifata şu karşılığı vermiştir: "Aman efendim, biz bunu alay olsun diye yazıyoruz!"
En basit konularda bile çabuk kızan Yahya Kemal elbette Orhan Veli'nin bu sözünden de alınmıştır. İşte Yahya Kemal'in Orhan Veli'nin cenaze törenine gitme noktasında kararsızlığa düşmesine sebep de bu olaydır.
Orhan Veli'nin ebedi istirahate gönderileceği gün Yahya Kemal, kendisini ziyarete gelen Cahit Tanyol'a: "İyi ki geldin Tanyol, Orhan'ın cenazesine gidelim!" demiştir ama sonra vazgeçmiştir.
Vazgeçme gerekçesini de Cahit Tanyol'a şöyle izah etmiştir: "Tanyol bu cenazeye gitmemiz doğru olur mu? Bu gençlerin şiir anlayışları bizimkine muhalif. Hatta onun da önemi yok, fakat bunlar çıkardıkları Yaprak adlı bir gazetede bir çok defalar aleyhimde bulundular.
Şimdi benim bu cenazeye gitmemi istismar ederler, sömürürler ve bundan bir nevi sığınma manası çıkarabilirler. Belki de gazeteler Yahya Kemal de cenazede vardı, diye yazarlar. Ve bu onların şiir anlayışı iççin reklam olabilir. Şiiri bizim anladığımız gibi düşünenlerin yolunu şaşırtabiliriz. Oysa biliyorsun, ben bunların şiirlerine inanamıyorum. Şiir ne nükte ne de zihin oyunudur. Şiirin tabiatı realitedir. Şiir mücerret soyut kavramlardan kaçar. Descartes, Kant, Hegel zihnî spekülasyonda hiçbir şairin yetişemeyeceği mertebeye ulaşmışlardır."
ÖLDÜĞÜNDE CEBİNDEN ÇIKAN ŞİİR
Sabahattin Eyuboğlu, Orhan Veli'nin ölümünden yaklaşık bir ay sonra Nahit Hanım'a yazdığı mektuptan üzerinden çıkan şiirin "Gelirli Şiir" olduğunu öğreniyoruz.
Mektupta ilgili bölüm şöyle:
"Cebinden otuz kuruş ile birlikte yalnız Gelirli Şiir çıkmıştı. Hani şu İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir... Biliyorsunuz."
İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir, Döndüm baktım, bir edalı yar gelir Gelir desen dar gelir Günaşırı alacaklılar gelir. Anam anam, Dayanamam, Bu iş bana zor gelir.
"O sabah alnımda iki ter damlası konuşacak Yorgun olarak öldüğüme dair Benim Yeni Sabah'ı bir başkasına verecek gazeteci Yusuf İskele kahvesinde çayım soğuyacak İlk vapur yolcuları arasında olmadığımın farkında bile olmıyacaklar Lâz müezzin hakkımda salâ verecek İmam bildiğini okuyacak Bozuk düzen makamından Hiç Çamlıca'ya kuşbaşı kar yağarken ölünür mü diyen Yarıdan fazlası abdestsiz cemaatim olacak Ve hepsi de İyi biliriz diye yalan söyleyecekler Ertesi sabah Cumhuriyet'te sülâlem sayılacak Müessif bir irtihal denmiyecek Ve nihayet Başı boş hayatım gibi Başı boş mezarım da taşsız kalacak."