Romanımızın “ilk evreni”: Aile
Tolstoy, "Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." der Anna Karenina'da… Dünyaya gözlerimizi açtığımızda ilk sıcak yuva hissini ailede tadarız. Biliriz ki bu sığınağımız her ne olursa olsun hayat boyunca ilk bıraktığımız şekliyle yerli yerinde durur. Her ailenin bir mutluluğu ve mutsuzluğu; kısacası kendisine has bir öyküsü vardır. Peki, romancılarımız aile kavramını eserlerine nasıl taşımıştır dersiniz?
Giriş Tarihi: 15.05.2021
17:41
Güncelleme Tarihi: 16.05.2022
16:00
İLK ROMAN TAAŞŞUK-U TALAT VE FİTNAT’DA AİLE MESELESİ
🔶 Edebiyatımızdaki ilk roman sayılan Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-u Talat ve Fitnat Osmanlı aile yapısını ortaya koyan eserlerin başında geliyor. Romanda ısrarla durulan bir mesele, aile yapısında değiştirilmesi gereken husus olan insanların birbirlerini görmeden evlenme geleneğidir.
🔶 Mehmet Kaplan bu romanın en önemli özelliğini şu şekilde ifade eder:
"İnsanları bedbaht eden sosyal şartlara, gelenek ve göreneklere karşı tabiat, hürriyet ve müsavat adına şiddetli bir protestoyu ihtiva etmesidir."
"Bir evde ki koca ile karı arasında muhabbet yok, o eve Allah yardım etsin."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız
AHMET MİTHAT’İN EVİNE BAĞLI RAKIM EFENDİSİ
🔶 "Ahlak" kavramının büyük bir önem taşıdığı Tanzimat dönemi romanlarında, Ahmet Mithat Efendi'nin Felatun Bey ile Rakım Efendi eserindeki Rakım Efendi gibi idealize edilmiş karakterlerde "ailesine bağlı" ve "çalışkan" tipler dikkat çeker.
🔶 Beyoğlu'nda gününü gün eden Felatun Bey'in aksine Rakım Efendi, akşam olduğunda evine gelir ve evdekilerle aynı sofrada yemek yer, ev bu anlamda Rakım Efendi'nin huzur bulduğu bir sığınaktır.
Felatun Bey ile Rakım Efendi üzerine tiyatral bir inceleme
🔶 Rakım'ın eve olan bağlılığı yazar tarafından da sık sık vurgulandığı üzere Felatun Bey'in iyi özellikleri arasında yer alır, evde olmak henüz ahlaken bozulmamışlığın bir sembolü olarak sunulur. Tanzimat dönemi romanlarında mekan, ahlak ilişkisiyle ele alınır, bu açıdan ev dış dünyanın kirinden koruyan, mahremiyetin bulunduğu bir yerdir.
"Bir genç erken evlendirilirse namusunu, terbiyesini daha iyi muhafaza eder..."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız
İYİ BİR EĞİTİM Mİ İYİ BİR TERBİYE Mİ? NAMIK KEMAL’İN İNTİBAH’I
🔶 Tanzimat romanının bel kemiğini oluşturan meselelerden biri de kadın-erkek ilişkileridir. Namık Kemal, 1876'da yazdığı romanında toplum tarafından kabul görmeyecek bir kadın-erkek ilişkisini Ali Bey ve Mahpeyker üzerinden verir.
🔶 İyi bir eğitim almış, birkaç dil bilen ve annesi Fatma Hanım ile yaşayan Ali Bey, önceleri mazbut bir aile hayatı yaşarken, Çamlıca'da görüp aşık olduğu Mahpeyker ile tanışmasından sonra hayatı bambaşka bir yöne evrilir. Romanda bu aşktan sonra Ali Bey'in nasıl kolayca oradan oraya savrulduğu ve hayatını değiştirdiği anlatılır.
🔶 Romanın temas ettiği en önemli konulardan biri aile yapısında çocuk yetiştirmeye verilmesi gereken hassasiyettir. Ali Bey her ne kadar eğitimine önem verilmiş bir çocuk olsa da hayatın zorluklarına karşı güçlü irade oluşturabilecek biçimde yetiştirilmemiştir. Romanda bu duruma karşı önemli bir eleştiri vardır.
"Bir annenin evladına kırgınlığı en çok sürse ıslak tülbent kuruyuncaya kadar sürer."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız
DEJENERE OLMUŞ AİLE YAPILARI
🔶 Servet-i Fünun dönemi romanlarına baktığımızda aile yapısındaki büyük değişikliklerin eserlere yansıdığını görüyoruz.
🔶 Bu romanlardan biri hiç kuşkusuz Halit Ziya'nın Aşk-ı Memnu eseridir. Aşk-ı Memnu'da Adnan Ziyagil'in ve Firdevs Hanım'ın olmak üzere iki aile profili karşımıza çıkar. Adnan Ziyagil aksine Firdevs Hanım'ın ailesi, dejenere olmuş bir şekilde romanda yer alır. Dışa kapalı kendi halinde yaşayan mutlu Adnan Ziyagil ve ailesi, tam tersi bir ailede yetişen Bihter'in gelmesi ile bir yıkımın eşiğine sürüklenir.
Edebiyatımızdaki Çamlıca esintileri
🔶 Halit Ziya'nın romanda savunduğu durum; ailenin dış dünyanın yıkıcılığına kendisini kapatması ve koruması gerekliliğidir. Nitekim Halit Ziya'ya göre düzensizlik ve aile yapısının bozulması Bihter'in konağa gelmesinin ardından gerçekleşmiştir.
"Oh! Halka bakarsanız hiçbir şey yapmamak lazım gelir; bence insan halk için değil nefsi için yaşamalıdır!..."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız
ORADAN ORAYA SAVRULAN BİR AİLENİN ÖYKÜSÜ: YAPRAK DÖKÜMÜ
🔶 Cumhuriyet dönemi romanları arasında aile konusunu işleyen eserlerin başında Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü gelir.
🔶 1930'da yazılan kitapta bir ailenin dağılışı söz konusu edilmektedir. Ailenin ahlaki çöküntüsünde ekonomik durumların etkisine değinilen romanda, ahlakın önemi vurgulanır.
"Bütün hayatını çocuklarına iyi fikirler ve iyi bir ahlâk vermeye sarf etmişti. Acaba yeni zamanların bu havası onları da sarsacak, ihtiyar babaya son deminde bir yaprak dökümü seyrettirecekti?"
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız